Gerek ekolojik potansiyel gerekse dengeli beslenme açsından Türkiye’de tarımsal üretimin yeterli olmadığı bir gerçektir. Ayrıca yıldan yıla üretim dalgalanmakta ve ürün bazında krizler yaşanabilmektedir. Bu belirsizliğin başlıca nedenlerinden biri de çiftçilerin örgütsüzlüğü ve özellikle kooperatifleşmenin yetersizliğidir.
Kooperatif yolculuğuna Robert Owen(1771-1858) ile çıkmak gerekiyor. İngiltere’de emeğin sermaye karşısında en zayıf olduğu dönemlerden biri… Kendisi bir fabrikanın ortağı. Fakat düşünceleri ekonomik kazancın ötesine uzanıyor. İnsancıl ve toplumcu ögeler taşıyor. Fabrikada çalışanların tüketim maddelerini kaliteli ve ucuz sağlaması için tasarruf sandığı oluşturuyor. Bunu ülke çapında yaygınlaştırmaya çalışıyor ama yönetimden destek alamıyor. Bunun üzerine Amerika’ya gidiyor. İki yılık bocalamadan sonra ülkesine geri dönüyor. Yaşamı kooperatif yaklaşımını anlatmakla geçiyor. Yaşı 87 iken bir konferans sırasında fenalaşıyor…
Ölüm öncesi; “-Yaşamını ve varlığını gerçekleşmesi zor projeler için harcamaktan pişman olup olmadığını” soran papaza; ”-Hayır, yaşamım boşa geçmedi, bir çok gerçeği ortaya çıkardım ve bunlar dünyaya hala barış getirmediyse nedeni bunların henüz anlaşılamamış olmasındandır. Zamanından önce doğmuş olduğum için insanları suçlayamam” diyor(1).
Bu acı gerçeklik günümüzde de yaşanıyorsa artık R.Owen’dan anlayış beklemek boşunadır.
Avrupa’da R.Owen ile başlayan kooperatif girişimini İngiltere’de 1844 Rochdale öncüleri ve Almanya’da 1874 Raifreisen bankası izliyor. 1877’de Hollanda ve 1880’de Fransa ve Danimarka kooperatifle tanışıyor.
Günümüze gelince, AB’de 250 000 kooperatiften ve 163 milyon ortaktan söz ediliyor. Başka bir deyişle AB nüfusunun yaklaşık %33’ü koop üyesi. Kooperatiflerde çalışan sayısı 5.3 milyon. Tarım kooperatiflerinin pazar payı %40. Bu oran Hollanda’da %83, Finlandiya’da %79, İtalya’da %55 ve Fransa’da %50(2). AB ülkelerinin R.Owen’i anladığı açık.
Dünya ölçeğinde ise,ICA(2019) verilerine göre 145 ülkede 2.6 milyon kooperatif var ve ortak sayısı 1 milyarın üzerinde. Demek oluyor ki dünya nüfusunun en az %13’ü kooperatif ortağı. Küresel gayrisafi gelirin %4.3’ü kooperatiflerce sağlanıyor. Çalışan insan sayısı 279.4 milyon. Bu da çalışan nüfusun %9.6’sını oluşturuyor. Tarımsal kooperatiflerin oranı %27 dolayında(3). Dünya da R.Owen’i anlıyor gibi…
Gelelim Türkiye’ye…Kooperatif uygulamasının Mithat Paşa’nın “Memleket Sandıkları” (1863) ile başladığı kabul ediliyor. Bu daha sonra(1888) Ziraat Bankası’na dönüşüyor. Cumhuriyet öncesi ilk tarım satış kooperatifinin Aydın İncir Müstahsilleri Kooperatifi olduğu biliniyor. Cumhuriyet döneminde ise tarımsal kooperatifler; Zirai Kooperatifler Kanunu(1929), Tarım Satış Kooperatifleri Kanunu(1935) ve Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu(1935) ile yasal statü kazanıyor. Bu noktada, M. Kemal Atatürk’ün kooperatifçiliğe verdiği önemin vurgulanması gerekiyor. Öyle ki; Türkiye’de 1936 yılında kurulan ilk tarım kredi kooperatifinin(Tekir Tarım Kredi Kooperatifi) 1 nolu üyesidir(4)
1950 sonrası yönetimlerin kooperatifleşmeye soğuk baktığı ve gelişmenin beklenen düzeyde olmadığı görülüyor. Tek neden bu değil kuşkusuz. Türkiye’de toplam 80 000 dolayında kooperatif ve 8.5 milyon ortaktan söz ediliyor. Yani nüfusun yaklaşık %10’u kooperatif ortağı. Bu oran dünya ortalamasından düşük.
Tarımsal amaçlı kooperatif sayısı ise 11 892 ve 3.9 milyon dolayında ortağı var((5):
Türkiye’de tarımsal kooperatif ve ortak sayısı(2019)
KOOP KONUSU | KOOP(adet) | ORTAK(adet) | % |
TARIMSAL KALKINMA | 6 839 | 751 573 | 19.1 |
SULAMA | 2 443 | 298 564 | 7.5 |
PANCAR EKİCİLERİ | 31 | 1 409 721 | 35.8 |
SU ÜRÜNÜ | 555 | 30 649 | 0.7 |
TARIM KREDİ | 1 625 | 907 233 | 23.0 |
TARIM SATIŞ | 388 | 533 456 | 13.5 |
ÜRÜN PAZARLAMA | 426 | 18 845 | 0.4 |
YAŞ MEYVE VE SEBZE | 37 | 3 142 | – |
TOPLAM | 11 892 | 3 931 196 | 100.0 |
Tabloda görüldüğü gibi en fazla ortak sayısı pancar ekicileri(%35.8) kooperatifine aittir. Bunu tarım kredi(%23.0) ve tarımsal kalkınma(%19.1) kooperatifleri izliyor. Türkiye’de kooperatifçilik maalesef yalnız bu veriler üzerinden değerlendiriliyor. Oysa değerlendirmenin; AB’de olduğu gibi kooperatiflerin üretim, istihdam, yatırım ve pazarlamadaki payları üzerinden yapılması gerekmez mi? Demek ki kooperatiflerin ekonomik ve sosyal yaşamdaki payı oldukça düşük ve henüz R.Owen’i yeterince anlayamamışız.
Yine de haksızlık etmeyelim. Türkiye’de cirosu ile ilk 500’e giren firmalar arasında 7 kooperatif te var; Konya Şeker, Kayseri Şeker, Trakya Yağlı Tohum TS Koop Birliği, Marmara Zeytin TS Koop Birliği vd…
Yaşamını tarımsal kooperatifçiliğin gelişmesine adayan Z.G.Mülayim(1) diyor ki; ”Türk tarımı demokratik kooperatifler içerisinde tümüyle etkili ve yaygın bir biçimde örgütlenmedikçe bir yere varamaz, çağdaşlığa ulaşamaz ve AB’ye entegre olamaz.” Ne acıdır ki; tarımın geldiği nokta bu görüşü doğruluyor.
Kooperatif öncelikle bir dayanışma örgütü. Küçük üreticilerin güçlerini birleştirmesine dayanıyor. Böylece çiftçiler; girdiye, krediye, tekniğe, bilgiye, pazara daha kolay ve daha ucuz ulaşıyor ve üretimi planlayabiliyor. Ölçek ekonomisine ulaştığı için üretime, istihdama, gelir dağılımına ve yoksulluğun azalmasına katkıda bulunuyor. Bunun da ötesinde bir baskı grubu oluşturuyor, karar süreçlerine katılıyor ve demokrasinin gelişmesini ve kökleşmesini sağlıyor. Bunları kuşkusuz çoğumuz biliyoruz fakat neden başaramıyoruz?
Bu soruyu yanıtlamak için; devlet-koop ilişkileri, ortakların katılımı, yönetim zaafı, örgüt çeşitliliği faktörlerinin üzerinde öncelikle durulması gerekiyor.
Koop-devlet ilişkileri açısından 4 farklı uygulamadan söz ediliyor(1). Bunlar sırası ile; koop özerkliği, karşılıklı yardım, devlet vesayeti ve devlet başatlığı olarak tanımlanıyor.
Koop özerkliği uygulamasında devlet ve koop arasında bir bağ yoktur. Danimarka ve İngiltere kooperatifçiliği bunun başlıca örnekleridir. Karşılıklı yardım uygulamasında devlet kooperatife ucuz kredi, vergi bağışıklığı, eğitim, araştırma, danışmanlık yolu ile yardımcı olmakta ancak kooperatifin yönetimine karışmamaktadır. Bu sistem Fransa ve İtalya’da uygulanmaktadır. Devlet vesayeti sisteminde devlet kooperatif yönetiminde görev almakta, kooperatifi kontrol altında tutmakta ve gerektiğinde müdahale etmektedir. Bu da geri kalmış ülkelerde geçerli olan bir sistemdir. Kooperatif devletin güdümü ve etkisi altındadır. Devlet başatlığı sisteminde ise kooperatif devletin bir organı gibidir ve demokratik işleyiş söz konusu değildir. Sovyetlerdeki kolhoz uygulaması bunun tipik örneğidir. İsrail’deki kibutz uygulaması da buna yakındır.
Türkiye’deki kooperatif sistemi devlet vesayeti ağırlıklıdır. Yapılması gereken ise Fransa ve İtalya’daki gibi karşılıklı yardıma(kredi, vergi, bilgi vd) dayalı sistemin tercih edilmesidir.
Ortakların katılımı başarı açısından anahtar niteliğindedir. Çünkü kooperatifin özü ortaklardır. Kooperatifin başarısı ortakların duyduğu ilgiye ve yeteneklerini kooperatif için kullanmalarına bağlıdır. Türkiye’de bu ilgi ve katılımın yeterli olmadığı açıktır. Bunun başlıca nedenleri üyelerin eğitim yetersizliği ve yönetimlere güven eksikliğidir. Güven eksikliği, etkili bir denetim (iç ve dış) sistemi ile büyük ölçüde kırılabilir.
Yönetim zaafı yöneticilerin eğitim düzeyinden veya denetim yetersizliğinden kaynaklanabiliyor. Bu zaafı kırmanın yollarından biri danışman istihdamı, diğeri ise profesyonel yönetimdir. Profesyonel yönetimin Avrupa’da yaygın olduğu ve bu sistemde ortaklarca seçilen yönetimin denetleme görevi yaptığı belirtiliyor. Ancak devlet tarafından danışman desteği ile de yönetim zaafları azaltılabilir.
Örgüt çeşitliliği de Türkiye’de kooperatifçiliğin güçlenmesini ve yaygınlaşmasını engelleyen faktörlerden biridir. Tarımsal kooperatif ortağı çiftçi sayısı 3.9 milyon dolayında iken 0.6 milyon çiftçi de üretici/yetiştirici birliği üyesidir. Yasal düzenleme ile bu ikilem ortadan kaldırılabilir, kooperatif ortaklığı özendirilebilir ve kooperatifler arasındaki işbirliği geliştirilebilir.
Kısaca; güçlü çiftçi kooperatifleri olmadan tarımsal üretimi planlayamayız. Küçük aile çiftçiliğini yaşatamayız. Toprağı doğru kullanamayız. Verimi artıramayız. Kendimize yeterli olamayız. Gelir dağılımını dengeleyemeyiz. Yoksulluğu yenemeyiz. Ayrıca demokrasiyi güçlendiremeyiz…
Dolayısı ile kooperatifçiliği üçüncü bir sektör olarak algılamalıyız ve gereğini yerine getirmeliyiz…
- MÜLAİM, Z.G. 2010. Kooperatifçilik. Yetkin yayınları. Ankara.657 sayfa.
- KURTULUŞ,G. 2018. https://sosyalekonomi.org/avrupa-birliginde-kooperatifcilik/
- ÖZDEMİR,G. vd.2020. Türkiye Ziraat Müh. IX.Teknik Kongre Bildiri Kitabı 2,sayfa 733-745.
- MÜLAYİM,Z.G.2006. Kooperatifçi Atatürk ve Kooperatifçilik.Yetkin Yayınları. Ankara.328 sayfa.
- ANONİM.2019. Tarımsal örgütlenme tablosu. https://www.tarimorman.gov.tr
Kaynak:www.yurtseverlik.com