FINTECH’İN DÜNYADAKİ DURUMU
Banka, borsa ve sigorta gibi geleneksel finans kurumlarının önümüzdeki 10 – 15 yıllık gibi çok yakın bir süreçte BİT yoğun çalışan Fintech’ler sayesinde günümüzdekinden çok daha büyük değişikliklere uğraması kaçınılmazdır. Dünyada Fintech girişimlerini destekleyen en büyük yatırımcılar, Citigroup, Banco Santander ve Goldman Sachs gibi şirketlerdir. Fintech şirketleri, ABD’de finans sektörüne aktarılan toplam yatırımın %63’üne sahiptir. 1 milyar doların üzerinde değeri olan Fintech’lerin çoğunluğu Çin ve ABD merkezlidir. 2017 yılında tüm dünyada 22,5 milyar dolar yatırım alan Fintech’ler, 2018’in sadece ilk yarısında 57,9 milyar dolar yatırım aldı.
Kısa adı CFTE olan Centre for Finance, Technology and Entrepreneurship (Finans, Teknoloji ve Girişimcilik Merkezi), piyasa değerine göre dünyanın en büyük 300 Fintech şirketini içeren bir liste yayınladı. Listede ağırlıklı olarak ABD (Intuit, Paypal, Visa, Mastercard vb), Çin (Ant Financial, Tencent vb) ve Hollanda (Adyen) gibi teknolojide öncü ülkelerin bulunmasının yanı sıra, Brezilya (Nubank) ve İrlanda (Stripe) gibi ülkeler de bu listede yer almakta.
KPMG tarafından hazırlanan bir başka rapora göre ise, dünya çapında önde gelen ilk 10 Fintech şirketi şöyle sıralanmakta. Ant Financial (Çin), Grab (Singapur), JD Digits (Çin), GoJek (Endonezya), Paytm (Hindistan), Du Xiaoman Financial (Çin), Compass (ABD), Ola (Hindistan), Opendoor (ABD), OakNorth (İngiltere).
KPMG’nin Pulse of Fintech adlı raporuna göre Fintech’e yönelik küresel yatırım, 2021’in ilk yarısında 111.2 milyar dolar seviyesindeyken, 2022’nin ilk yarısında 107.8 milyar dolara geriledi. Yatırımlar büyük ölçüde Amerika ve EMEA bölgelerine yönelik iken, Asya-Pasifik bölgesinde, özellikle Avustralya merkezli Afterpay’in Block tarafından 27.9 milyar dolara satın alınmasıyla yapılan M&A işlemi sonucunda yeni bir rekor seviyeye ulaşılarak bu rakam 135 milyar dolar sınırına yaklaştı.
Not-1: M&A – Mergers and Acquisitions (Birleşme ve Satın Alma), iki veya daha fazla şirketin alım ve satım işlem ve süreçlerini ifade eder.
Not-2: EMEA (Europe, the Middle East and Africa) (Avrupa, Ortadoğu ve Afrika)
2022’nin ilk yarısında Fintech yatırımlarında en büyük payı 43.6 milyar dolarla ödemeler alanı oluştururken, bunu 14.2 milyar dolarla kriptopara / blokzincir sektörü izledi.
KPMG’nin 2019 tarihli Fintech 100 listesinde öne çıkan olgular ise kısaca şöyle.
- 2018’de olduğu gibi 2019 yılına ait listede, ödemeler alanındaki girişimlerin hakim olduğu görülmekte, bunu varlık yönetimi şirketleri (20), sigorta şirketleri (17) ve kredi şirketleri (15) izlemekte.
- Fintech alanında öncü olarak ortaya çıkan Hindistan ilk 10’da 2, toplamda 7 şirketle listede yer aldı.
- Ödemeler ve kredi alanındaki girişimlerin sayısında bir düşüş olmakla beraber, varlık / porföy yönetimi, sigorta ve çok hizmetli platformların sayısında artış meydana geldi.
- Listede 27 ödeme şirketi, 19 varlık yönetimi şirketi, 17 sigorta şirketi, 15 kredi şirketi, 9 sayısal / neo-banka, 13 tane de çok amaçlı girişim (müşterilere çok çeşitli finansal hizmetler sunan platform tabanlı Fintech şirketleri) bulunmakta.
Fintech şirketleri büyüme eğilimini her geçen yıl sürdürmekte ve daha da önemlisi bankacılık, sigorta ve borsa gibi sektörlerde verilen hizmetlerin çeşidi de aynı ivmeyle artmaktadır. Öyle ki, 2023 yılı içinde Malezya, Vietnam ve Tayland gibi ülkelerde çeşitli tarihlerde Fintech olgusuna yönelik olarak çeşitli festival, kongre, toplantı ve seminerler düzenlenecek. Örneğin Malezya’da 8 – 9 Şubat 2023 ve Tayland’da 27 – 28 Eylül 2023 tarihleri arasında Fintech konusunda uluslararası nitelikte bir dizi etkinlik gerçekleştirilecek.
TÜRKİYEMİZDEN ilgili Bakanlıkların ve üniversitelerin öncülüğünde startup niteliğindeki Türk girişimci ve ARGE şirketlerinin ve tabii ki Türk Fintech şirketlerinin dünyaya açılması açısından bu tür uluslararası etkinliklere işlevsel olarak katılınması son derece önemlidir.
FINTECH’İN DÜNYADAKİ GELECEĞİ
Özellikle son 10 yılda BİT’lerdeki gelişmeye bağlı olarak Fintech’lerin de içerik ve sayısının çok hızlı bir şekilde arttığı ve finans sektöründeki Fintech yatırım payının da ivmelenerek arttığı gözlenmekte. Bu yüzden yakın gelecekte BİT’leşmeyi başaramayan finans kurumlarının, bu rekabetçi ortamda hayatta kalamayacakları açıkça ortadadır.
Fintech teknolojisi, finans sektörünü derinden etkilemekte ve sürekli devinim halinde olduğundan, yakın gelecekte özellikle aşağıdaki sektörlerde büyük bir atılım ve gelişme beklenmekte.
- Kitle fonlaması
- Sigorta ve borsa alanında yatırıma yönelik öneri ve öngörüler
- Mobil bankacılık
- Blokzincir teknolojisi tabanlı e-cüzdan
ABD ve Avrupa’da hızla gelişen ve yayılan bu dört temel alandaki Fintech eğilimi, aynı zamanda geleceğin istihdam politikalarındaki oldukça önemli değişim rüzgarlarının da bir göstergesidir.
İşte bu durumda yani şimdilik bu 4 eğilimin ve bundan sonraki süreçte teknolojik gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkabilecek olası diğer başka eğilimler de göz önüne alındığında geleceğin tamamen sayısal, BİT’sel ve nakitsiz toplumuna geçilip insan ilişkilerinin neredeyse sıfırlandığı bir dünyaya insanoğlu en azından sosyo-psikolojik olarak henüz hazır mı sorusuna da yanıt bulmak gerekir.
Blokzincir, mobil cüzdan ve robot-uzmanlar gibi günümüzün yeni eğilimleri geleceğin esas teknolojileri olacak. Bu konuda öncülüğü ABD ve Uzak Doğu üstlenmekte ancak Avrupa da Fintech ve startup dünyasında etkili bir güç olma yolunda hızla ilerlemekte. Avrupa genelinde yayılan bu dört Fintech eğilimi, nakitsiz bir ekonominin ve beraberinde getireceği yeni iş olanaklarının da temelini oluşturacak gibi.
KMPG’nin hazırladığı The Pulse of Fintech adlı rapora göre, Türkiye için yapılan öngörüde Fintech alanındaki yatırımların artacağı ve işlem hacminin 17 milyar Dolar’a çıkacağı yönünde. Ödeme hizmetleri ve bankacılık işlemlerine yoğunlaşan Fintech şirketlerinin, son dönemlerde yatırım, sigorta, finansman, bireysel ve kurumsal finans yönetimi alanlarında da yatırımlara başlandığı gözlemlenmekte. Özellikle önümüzdeki süreçte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Insurtech (BİT yoğun sigortacılık) ve Regtech (BİT yoğun düzenleme) gibi bazı alt Fintech sektörlerinin de yükselişe geçeceği öngörülmekte.
BANKALARLA FİNTECH’LER ARASINDAKİ REKABET:
FİNTECH’LER BANKALARI ORTADAN KALDIRABİLİR Mİ?
Özellikle 2000’li yıllardan itibaren bütün dünyada finans sektörünü etkisi altına alan, çevrim içi POS’tan çevrim içi krediye kadar çok çeşitli BİT’ler sayesinde yenilikçi hizmetler sunan Fintech’ler, uzun vadede gerçekten bankalar için bir tehdit midir sorusunun yanıtına bakalım.
Dünyaca ünlü yatırım şirketi Andreessen Horowitz’in ve Netscape’in kurucusu Marc Andreessen, 2011 yılında yaptığı bir konuşmada aynen şu sözleri söylemişti.
“Yazılım, dünyayı yiyor.” (Software is eating the world.)
Bu sözler aslında finans dünyasında adeta bir şimşek etkisi yarattı. Nitekim bu sözler, çok büyük bir hızla gelişen ve evrilen BİT’lerin ve yazılımın dünyayı yiyeceğini yani egemenliği altına alacağına işaret ediyordu ve doğru da çıktı. Dünyayı tamamen yemese dahi, çok büyük oranda egemenliği altına aldığı açıkça ortadadır. Marc Andreessen, bu sözleriyle ayrıca yazılım devi olan Skype, Netflix, LinkedIn ve Spotify gibi şirketlerin, bulundukları sektörde egemen güç olmaya başladıklarına da dikkat çekmişti.
Aradan geçen yıllar Marc Andreessen’i haklı çıkardı. Ancak, konuşmasında yazılımın yiyeceği sektörler arasında bankacılık ve finans sektörü yoktu. Özellikle yapay zeka başta olmak üzere çeşitli BİT’lerde çok hızlı gelişmeler yaşandı. Bunun sonucunda bankalara karşı önemli ve ciddi birer aktör hatta rakip olma yolunda hızla ilerleyen Fintech’ler, günümüzde bankacılık, sigorta ve borsa sektöründen önemli oranda pazar payı almaya başladılar ve adeta bu finans sektörünü egemenlikleri altına alıp, bir anlamda onları istedikleri tarafa yönlendirmeye bile başladılar. Örneğin yatırım danışmanlığını artık gerçek kişiden ziyade yapay zeka tabanlı uygulamalar yapmaya başladı.
Dünyanın önde gelen bankalarından Goldman Sachs, Fintech’lerin geleneksel bankalara göre önemli bir güç kazanmaya başladığına dikkat çektiği raporunda, Fintech şirketlerinin bankalardan önümüzdeki birkaç yıl içinde 4.7 trilyon dolar gibi önemli bir payı alacaklarına yönelik öngörüsü hiç de boşuna değildi.
Fintech şirketleri ciddi müşteri sayısına da ulaşmakta. Örneğin Çinli Alipay, 1 milyardan fazla kullanıcıya ulaştı ve 2019 yılında 16 trilyon dolarlık ödemeye aracılık yaptı. Bu rakam, ABD merkezli PayPal’dan 25 kat daha fazla bir büyüklük anlamına gelmektedir.
Çin’in iki büyük şirketi olan Tencent ve Alipay, ülkedeki mobil ödemelerin %90’ını tek başına gerçekleştirmekte. Bu işlemlerde şirketlerin komisyonu %0,1 olup, bankalara göre çok düşük düzeyde olduğundan toplumun çok büyük bir ilgisini çekmekte, bir anlamda bankalar müşteri kaybetmektedir. Yani Fintech şirketleri, bankalara karşı ciddi anlamda rakip olmaya başlamış durumda.
Bir başka önemli veri ise, daha etkileyici. Çin’deki teknoloji şirketleri ve Fintech’ler, son 5 yılda kişi başına 450 dolar kredi verdi ve sonuçta finans sektöründe %2 paya ulaştılar yani bankalara bu anlamda da ciddi rakip olmaya başladılar.
Dahası Fintech tabanlı çalışan yeni kuşak şirketlerin bir kısmı banka lisansı almaya başladı bile. Örneğin Singapur kökenli bir firma olan Grab, bu konuda verilebilecek en güzel örneklerden birisidir. Dünyada bankaların gelirleri 3 trilyon dolar düzeyinde olup, aktif getiri oranı ise %5 – %6 düzeyinde. Fintech tarafında ise, 2020 yılında 2.5 trilyon dolarlık gelire karşılık aktif getirisi %20 düzeyinde gerçekleşti. Bu rakamlar bize, Fintech şirketlerinin finans sektöründeki geleneksel bankalara karşı olan açık ara üstünlüğünü göstermektedir.
Dolayısıyla Fintech’lerin, geleneksel bankalarla rekabet ettiği açıkça ortadadır. Hatta geleneksel bankaların korkulu rüyası olmaya çoktan başladıkları bile söylenebilir. Diğer taraftan, geleneksel bankalar ile Fintech’ler arasında adeta sarmal bir ilişkinin varlığından da söz etmek gerekir.
Nitekim geleneksel bankalar, müşteri memnuniyetini artırmak için sundukları hizmetlerin sayısını ve çeşidini artırmak zorundadır. Geleneksel bankalar, Fintech’ler gibi birer teknoloji ve ARGE tabanlı çalışan şirketler olmadığından, bir anlamda müşteri memnuniyetini artırıp müşteri çekebilmek ve dolayısıyla büyüyebilmek için Fintech’lere yatırım yapıp onlardan yararlanmak zorundadırlar. Nitekim Fintech’ler, kullandığı öncül BİT’ler sayesinde sundukları olanaklarla bankaların hizmet çeşitliliğini ve dolayısıyla müşteri memnuniyetini en üst seviyeye çıkarmaktadırlar. Dolayısıyla geleneksel bankalar bir taraftan Fintech’lerle rekabet ederken, bir taraftan da büyüyebilmek için yine rakipleri olan Fintech’lere deyim yerindeyse, tam da şah damarından bağlıdırlar.
Ancak bu bağlılık tek taraflı olmayıp, Fintech’ler de büyüyebilmek için geleneksel bankaların kendilerine yatırım yapmalarına gereksinim duymaktadır. Yani her ikisinin de beraber, birbirine bağlı olarak büyüdüğü gerçeğini yadsımamak gerekir.
Örneğin ABD bankaları, 2017’de 56 Fintech şirketine 3,6 milyar ABD dolarlık bir yatırım yaptı. Bu yatırımın sonucunda her iki tarafın da kazançlı çıktığı, büyüdüğü söylenebilir. JP Morgan Chase, 5.000 kişiden oluşan uzman ARGE ekibine her yıl 11 milyar ABD doları yatırım yapmakta. Şirket ayrıca toplam değeri 600 milyon ABD Doları olan çok sayıda Fintech şirketiyle bazı çözüm ortaklıkları kurmuş durumda.
Kısacası Fintech’ler, bir taraftan geleneksel bankalarla rekabet ederken, bir taraftan da geleneksel bankalarla işbirliği yapıp yeni pazar olanakları yaratmaya çalıştıkları da görülmekte. Örneğin bir Fintech şirketi olan Colendi, Ant Financial gibi birçok finansal ürün ve servisi bankalarla birlikte vermekte. Colendi’nin üst düzey yetkilisi şöyle demektedir.
Önümüzdeki dönemde “Şimdi Al, Sonra Öde” modeli ve mikro krediyle birlikte mikro yatırım ve birikim dünyasının çok ciddi gelişeceğine inanıyoruz. Tüm yatırımlarımızı bu alanda çok değerli iş ortaklarımızla konsolide ediyoruz. Bankalarla birlikte yeni pazarlar yaratıyoruz.
Fintech’ler, biraz da bankaları korkutmamak için olsa gerek, bankalardan pay almak değil, dostane rekabet çerçevesinde bankalarla beraber öncelikle ödeme sektörünü ve daha sonraki süreçte de finans sektörünü geliştirmek istediklerini vurgulamaktalar. Bunun için de özellikle, bankalara ve elektrik / su / telefon / doğal gaz gibi çeşitli işletmecilere kolay ve pratik çevrim içi tahsilat, tek bir API ile tüm banka taksit / ödeme planlarının entegrasyonu, yeni kuşak sayısal ve ön ödemeli finansal araçlar, para transferi altyapıları ve self-servis kiosk çözüm önerileri sunmaktalar Sonuçta ödeme sektörünü geliştirmek adına bankalarla gerçekleştirilen ortak projeler her iki tarafa da yarar sağlamakta.
Tamamen ARGE temelli çalışan ve her biri birer küçük KOBİ olan Fintech’ler, geliştirdikleri öncül BİT’ler sayesinde müşterilerinin ihtiyaçlarına çok daha hızlı ve uçtan uca çözüm sunabildiklerinden bankalara göre bu açıdan bir adım öndedirler. Buna karşın, geleneksel bankalar, Fintech’lere oranla çok daha büyük kurumsal yapılar olduğundan, var olan güçlerini koruyabilme olanağına sahiptir.
Fintech’ler, bankalara göre çok daha küçük ölçekli olduğundan kendileri gibi küçük ölçekli şirketler ve bireysel yatırımcılar için bankalara oranla çok daha cazip fırsatlar sunabilir, buna karşın geleneksel bankalar ise, çok daha büyük ölçekli kurumsal müşterilerle çalışabildiğinden, proje yatırımları ve türev ürünler gibi gelişmiş hizmetleriyle rekabet üstünlüğünü ellerinde tutmakta.
Bankalar, Fintech’lerle işbirliği yaparak en çok katma değeri sağlayacak iş ortaklıklarını ve projeleri belirlemeye çalışmakta, bu tür iş birliktelikleriyle hız ve yetkinlik kazanmakta, müşterilerine yenilikçi ürün ve hizmetleri sunabilir. Sonuçta bankalardan yatırım alan Fintech’ler için büyüme olanağı yaratılmaktadır. Fintech’ler de bu sayede ürün ve hizmetlerini geniş müşteri kitlelerine yayabilmektedir.
Bu açıdan bakıldığında bankalarla Fintech’ler arasındaki ilişkinin, her ne kadar rakip olsalar da, finans sektöründe ayakta kalabilmeleri için birbirine bağlı oldukları söylenebilir.
Başka bir açıdan bakıldığında ise, bu tatlı rekabet sonucu yeni finans alanları da ortaya çıkmakta. Örneğin, açık bankacılık ve açık finans, Fintech şirketleri sayesinde ortaya çıkan iki yeni iş modelidir. Bir yandan da bankalar, kendilerinin faaliyet gösteremeyecekleri kripto para gibi alanlarda iş yapmak için yine Fintech’lerden yararlanmakta, daha doğrusu yararlanmak zorundadır.
Fintech’lerin bankalara oranla çok daha hızlı, daha az maliyetli ve daha esnek bir yapıya sahip olması nedeniyle, yüz yüze bankacılıktan sayısal bankacılığa önemli bir kayma yaşanmaktadır. Yani geleneksel bankacılık bir anlamda Fintech bankacılığına doğru evrilmektedir ki, burada da Fintech’lerin bankalara göre önemli bir üstünlüğü sözkonusudur. Kısacası Fintech’lerin zamanla bankaları kendi içine çekip onları kendi iç yapılarıyla harmanlayıp eriteceği söylenebilir. Örneğin Fintech’lerin bu üstünlüğü nedeniyle sadece AB’de, banka şubelerinin sayısı 2015’ten bu yana %39 azalmıştır. Kısacası bir anlamda bankalar küçülürken, Fintech’lerin sahip oldukları BİT üstünlükleri sayesinde bankalar üzerindeki etkinlikleri artmakta.
Dolayısıyla gelecekte bu rekabetin sonucunu gerek teknolojik gelişimin yönü ve gerekse de idari ve yasal düzenlemelerin gidişatının belirleyeceği açıkça ortada olup, şu anda bu konuda çok açık ve net bir görüş bildirmek oldukça zordur. Ancak şurası da bir gerçek ki, günümüz koşullarında ibrenin yönü Fintech’lerin tarafındadır.
Diğer taraftan şunu da açıkça vurgulamak gerekir ki, gelecekte bankacılık sektörü için öngörülen olasılıklardan birisi de, geleceğin bankacılığının API’ya dönüşme olasılığının bulunmasıdır. Ancak bu olgu şu anda sadece bir öngörü olmakla beraber, hızla gelişen blokzincir ve kripto para teknolojisi belki de bankalarla beraber Fintech’leri de tamamen ortadan kaldırabilir de. Kaldı ki, bu öngörü hiç de mantıksız değildir.
Sonuç olarak Fintech’lerle bankalar arasındaki bu tatlı rekabetin sonucunda uzun vadede karşımıza 3 ayrı senaryo çıkmaktadır.
- Fintech’lerle bankalar beraber yaşayacak
- Fintech’ler bankaları kendi içinde eritip yok edecek
- Blokzincir teknolojisi her ikisini de yok edecek
Her ne kadar konunun uzmanı olmamakla beraber yanılma payını da göz önüne alarak uzun vadeye yönelik bir öngörüde bulunayım.
Uzun vadede blokzincir teknolojisi tam anlamıyla gelişip yaygınlaştığında ve bu teknoloji devletin tekeline geçtiğinde bankalarla beraber Fintech’ler de ortadan kalkacak.
İşte bu durumda geleneksel ekonomi anlayışı tamamen ortadan kalkacak ve onun yerini VERİ EKONOMİSİ alacak.
Bu kıyasıya rekabetin sonucu ne olursa olsun, sonuçta VERİ EKONOMİSİ tam anlamıyla kesinlikle gerçekleşeceğidir.
Bekleyip görelim!
Veri Ekonomisi kavramı, çok boyutlu ve derinlemesine incelenmesi gereken bir konu olup, bunun ayrı bir yazıda ele alınması gerekmektedir.