Ortak Akıl Politika Geliştirme

Aukus Paktı, Anglo Amerikan Askeri Kompleksinin Pasifik’te Çin’e Karşı Yeni Oyunu Mu? – Sönmez Çetinkaya

Önceki ABD Başkanı Trump’ın seçim kampanyaları boyunca kullandığı parola “America First/Önce Amerika” sözcükleriydi. Dış politikasının omurgası olan bu paroladan, Kuzey Kore ve Çin tehditleri dışında pek vazgeçmemişti. Nitekim NATO’ya uzak duruşu ve Avrupalı ortaklarını Rusya karşısında yalnız bırakması da bu politikanın önemli göstergeleriydi.

Geçen yıl yapılan seçimleri kazanıp, bu yılın başında başkanlık koltuğuna oturan Biden ise, Trump’ın aksine “America is Back/Amerika Geri Döndü” sözleriyle Avrupalı ortaklarına güvence vererek işe başladı.

Öncesinde birçok gözlemcinin, “artık sonuna geldiğini” söyledikleri NATO’yu öne çıkardı. Ayrıca “Paris İklim Krizi” anlaşmasına geri döndü. Trump’ın eleştirdiği  Dünya Ticaret ve Sağlık Örgütlerine destek vereceğini söylemeyi de ihmal etmedi.

Ancak Rusya’ya tavır alırken, Çin ile ilişkiler açısından uzunca bir süre ipucu vermeyen Biden, Çin’i kuşatma konusunda, Başkan Yardımcısı olduğu Obama döneminde, Japonya, Hindistan ve Avustralya ile birlikte 2007’de oluşturulan QUAD (Dörtlü Güvenlik Diyaloğu) Forumu’nun işlevselliği konusunda bile çekingen davrandı.

 

QUAD – DİYALOG FORUMU

QUAD-Diyalog Forumunu, kısaca hatırlatmak gerekirse;  2007’de dönemin Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin Obama’ya teklifi üzerine dört ülke arasında başlatılan, fakat kısa bir süre sonra Avustralya’nın ayrılması nedeniyle, uzunca bir süre işlevsiz kalan bu girişim,  Avustralya’da iktidarın liberallere geçmesi üzerine 2017’de canlandırıldı. (Ayrıntı için bkz: Asya Pasifik’te Çin’i Kuşatma Süreci-QUAD, yurtseverlik.com 16.03.2021 tarihli yazımız)

QUAD Forumu, kurulduğu 2007’de, Çin tarafında “Asya Nato’su mu geliyor?”, bazı uluslararası gözlemcilerde ise “Yeni Soğuk Savaşa Doğru mu?” sorularını gündeme taşımıştı.

Bunların bilincinde olan Biden’ın ilk işlerinden biri de, bu foruma taraf ülke liderleri ile  geçen mart ayında,  pandemi nedeniyle sanal ortamda bir araya gelmek oldu. Bu toplantıda, pandemiye karşı aşı geliştirme, yeni teknolojiler, ticaret ve iklim değişikliğine karşı alınabilecek önlemler gibi konular üzerinde görüş alışverişi yapılmakla yetinildi. Askeri konulardan söz edilmeyen bu toplantıda, Çin’in öteden beri bilinen  Kuşak Yol Projesine ek olarak geliştirmeye çalıştığı Deniz İpek Yolu girişimlerine doğrudan değinilmeden, Pasifikte ulaşım özgürlüğünün güvence altına alınması için çalışmalar yapılması kararlaştırıldı.

 

QUAD ZİRVESİ – 24 Eylül 2021

Biden’ın daveti üzerine taraf ülke liderleri, geçen cuma günü, bu defa yüz yüze Washington’da bir araya geldi. Mart ayındaki sanal toplantıda olduğu gibi bu buluşmada da, The Washington Post yazarları Gerry Shih ve Anne Gearan’ın yazdığı gibi, Çin ve Pekin sözcükleri kullanılmadı ama, toplantının “arka plan müziği” Çin’di.

Nitekim, Biden’ın açış konuşmasının başında ifade ettiği “özgür ve açık Hint-Pasifik” sözlerinin muhatabı, Güney Çin Denizi’nde sürekli genişleme hamleleri sergileyen Çin’di. Diğer üç lider de, Çin’den söz etmeden, bölge sorunlarının çatışmasız, uluslararası hukuk çerçevesinde  çözümünden yana olduklarını tekrarladılar.

Biden’ın mart ayındaki sanal buluşmada olduğu gibi, Çin’i doğrudan hedef almayıp, pandemiye karşı aşı, yarı iletken ve yeni nesil telekomünikasyon konularındaki işbirliğini öne çıkarması, özellikle Hindistan tarafında bazı kuşkuları gündeme getirdi.

Çünkü, Hindistan’ın, Çin ile öteden bu yana süren ciddi güvenlik sorunları ortadan kalkmış değil. Nitekim geçen yıl Çin ile kanlı çatışmaların yaşandığı günlerde Hindistan, QUAD katılımcısı üç ülkeden bölgeye savaş gemilerini gönderme talebine olumlu yanıt alamamıştı.

Ayrıca ABD’nin Afganistan’dan hızla çıkarak alanı tamamen Taliban’a terk etmesi doğal olarak Hindistanı kaygılandırmaktadır . Çünkü bu koşullarda Hindistan, doğudan Çin tehdidi, batıdan da ezeli rakibi Pakistan ve Afganistan’da yönetimi ele geçiren İslamcı Taliban ile başa çıkmak zorunda kalacaktır.  O yüzden toplantı öncesinde Biden’ın Mondi ile baş başa yaptığı görüşmede Mondi’ye bu konuda teminat vermiş olduğu anlaşılıyor.

Ancak Hindistan’ın eski yüksek dereceli askerlerinden Arun Prakesh’in, The Indian Express sitesinde (25/09) geçen cumartesi günü yer alan yazısında, ABD’nin bazı teknolojileri Hindistan”dan esirgediği hatırlatılarak “Biden’ın yeni vaadlerinin de ihtiyatla karşılanması gerektiğine” vurgu yapması, iki ülke arasındaki güvenin çok da güçlü olmadığını gösteriyor. Kaldı ki, Hindistan’ın yakın geçmişte Rusya ile silah anlaşması yapmış olması, ABD tarafında da benzer güvensizlik olasılığını arttıran önemli bir etken olsa gerek.

 

AUKUS PAKTI

 Yaklaşık on yıl önce Avustralya’yı ziyaret eden Obama parlamentoda yaptığı konuşmasında, ABD’nin Pasifik Gücü olmaya devam edeceğini açıkça ortaya koymuştu. Geçen hafta QUAD için bir araya gelen dört ülke lideri de, “özgür ve açık Hint-Pasifik” koduyla, adından söz etmeden, Çin’e işaret ettiler.

QUAD Forumu toplanmasından yaklaşık on gün önce, 15 Eylül tarihinde Hint-Pasifik için, ABD, İngiltere ve Avustralya’dan oluşan Üçlü Güvenlik Paktı ilan edildi. ABD, ortaklarından sadece İngiltere’yi yanına alarak kurguladığı bu pakt ile Avustralya’nın nükleer enerji ile çalışan sekiz denizaltıya sahip olmasında yardımcı olunacağı bildirildi. Gözlemciler, açıklamada, her ne kadar Çin’in adı yine telaffuz edilmese de, bu oluşumun Hint-Pasifik’te Çin’in yayılmakta olan etkisini sınırlandırmak olduğunda görüş birliği içindeler.

The Economist’e göre, “Biden, ABD’nin Pasifik Gücü olma yolunda Obama’nın on beş yıl önceki doktrinini, sonunda kabul edip uygulamaya koymaya karar vermiş gibi görünüyor. Ancak bunu yaparken, ABD’nin Çin ile ilişkisinin askeri diplomasiden başka alanlarda da olduğunu aklından çıkarmadığı için, AUKUS konusundaki stratejisinin olgunlaşmış olduğunu söylemek pek mümkün olmasa gerek.”

The Economist’in bu yorumuna katılmamak mümkün değil. Ayrıca, Biden’ın  seçim kampanyası boyunca Çin’e karşı sert söylemlerden kaçındığı da hatırlanacaktır. Bu çerçevede, “Çin ile birlikte varoluş” anlamına gelen söylemlerinde, iklim krizi, pandemi ile mücadele vb bazı konularda işbirliğini geliştirme yanında, adil kurallara dayalı ekonomik rekabetin de barış için gerekli başlıklar olduğuna işaret etmişti.

Kaldı ki; geçmişte Obama’nın başkan, kendisinin de onun yardımcısı seçildiği günlerde, askeri kompleks ve Pentagon generalleri konusunda başkan Obama’yı uyarmak için söylediği, “Bak patron, ben kırk yıldır siyasetin içinde buralardayım; o yüzden bu generalleri iyi tanırım; eğer onlarla ilişkide dikkatli olmazsan, seni kuklaya çevirirler.” sözlerini de unutmamış olsa gerek.

Nitekim yirmi yıldır, on binlerce yerli sivil ve savaşçı yanında, çok sayıda ABD askerinin de ölümüne ve çok sayıda askerin yaralanması yanında  büyük maddi kayıplara neden olan Afganistan macerasından çekilme kararını Pentagon’un muhalefetine karşın alıp hızla uygulamakta tereddüt etmedi.

Bu bakımdan,  Biden’ın AUKUS Paktı konusunda attığı ilk adımı  “yarım strateji” olarak nitelendiren The Economist’in yaklaşımı akla yakındır. Çünkü böyle bir girişim öncelikle,  Avustralya Hükümetinin Fransa ile yaptığı yaklaşık 70 milyar “$’lık “diesel motorlu denizaltı” anlaşmasının iptali demektir. İşin teknik boyutu bir yana,  yapılmış uluslararası bir ticari anlaşmanın iptali sık rastlanan bir durum değildir. Nitekim süreç Fransa hükümetinin ağır tepkisine neden olmuş, vakit geçirmeden ABD ve Avustralya’daki büyükelçilerini geri çağırmıştır.

 

Kim kazançlı?

Kazanan ve kaybedenlerin olacağı böyle bir uluslararası sorundan kim kazançlı çıkabilir sorusu sorulduğunda;  akla hemen Birleşik Krallık (İngiltere) geliyor. Kaybeden ise doğrudan Fransa ve dolaylı olarak da AB ülkeleridir.

Bilindiği gibi  Brexit süreci sonrasında, “bir zamanlar üzerinde güneş batmayan imparatorluk”  olarak büyük bir güç atfedilen Birleşik Krallık, günümüzde, bırakın “Ada” dışındaki İngiliz Milletler Topluluğunu bir arada tutabilmeyi, “Ada”daki birliği bile koruyamaz hale gelmiştir.

O yüzden AUKUS PAKTI’nın, Birleşik Krallık başbakanı Boris Johnson için, Birleşik Krallığın dağılmasını önleyecek çok önemli bir fırsat olduğunu söylemek hiç de aykırı olmayacaktır.

 

SONUÇ

 Bakalım Biden, seçim kampanyaları boyunca, “Çin ile birlikte varoluş ve adil bazda ekonomik rekabet” barışçı retoriğini ve  yıllar önce, askeri kompleks/Pentagon generalleri konusunda Obama’yı uyarırken söylediği sözlerini unutup,   Birleşik Krallığın uyanık başbakanı Boris Johnson’ın işine çok yarayacak  AUKUS PAKTI’nı, ana stratejisinin unsurlarından biri haline getirecek mi?

Eğer böyle bir durum ortaya çıkarsa, özellikle 2.Dünya Savaşı sonrası uluslararası siyasi etkinliğini bir hayli yitirdiği için AB’ye girmek zorunda kalan, ancak Almanya ve Fransa’nın gerisinde kalmaktan kurtulamayan İngiltere, Birleşik Krallığı korurken, bir hayli aşağılandığı Brexit sürecinin ardından başta Fransa olmak üzere AB’ye de iyi bir ders vermiş olacak.

 

 

Kaynak: www.yurtseverlik.com

Ortak Akıl Politika Geliştirme

Sosyal Medya

Bizi takip edin, birlikte daha güçlüyüz...