Sanayi Üretiminde Gelişmeler
(a)Üretim
2019 yılı Eylül ayında başlayan sanayideki canlanma döneminin 2020 yılının Şubat ayına kadar sürdüğü görülmektedir. Kovid-19 salgının arz ve talep yönlü olumsuz etkisi nedeniyle Mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,6 oranında düşen takvim etkisinden arındırılmış Sanayi Üretim Endeksinin Nisan ayında yüzde 31,4 gerilediği görülmektedir. Mayıs ayında gerileme oranı azalarak yüzde 18,8 olmuştur. Mayıs ayında yaşanan durgunluğu müteakip artma eğilimine girerek 2020 yılının ikinci yarısında aylık ortalama yüzde 9 oranında artmıştır. Aylık bazda mevsim etkisinden arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi Ocak ayında yüzde 0,3 azalmayı müteakip Şubat ayında yüzde 2,6 artmış ve bilahare salgın etkisi nedeniyle Martta yüzde 6,2 ve Nisan ayında yüzde 30 oranında gerileme yaşanmasını müteakip, Mayıs ayında yüzde 18,9 oranında artış göstermiştir. 2020 yılının ikinci yarısında aylık ortalama artış yüzde 2,8 oranında gerçekleşmiştir.
2021’de yıllık bazda sanayi üretimi artış ivmesinin yükseldiği görülmektedir. Nitekim ilk üç aylık ortalama artış oranı yüzde 12,4 iken, bu oran ikinci üç aylık ortalamada yüzde 43,7 olmuş, Temmuz ayında ise yüzde 8,7’ye gerilemiştir.
2021’de aylık bazda mevsim etkisinden arındırılmış seride yılın ilk yarısında yüzde 0,9 oranında artış görülürken, bu oran Temmuz ayında yüzde 4,2 gerilemeye dönmüştür.
Geniş ekonomik gruplar sınıflandırmasına göre, 2020 yılının ilk yarısında Dayanıksız tüketim mallarında daha yüksek oranda olmak üzere Dayanıklı tüketim malları, Sermaye ve Ara mallarında 2019 yılının ilk yarısına göre düşüşler gerçekleşmiştir. 2020 Mart ayıyla birlikte Kovid-19 küresel krizinin ilk aşamada nihai tüketici davranışlarını olumsuz etkilemesi nedeniyle Tüketimi etkilediği, etkinin ikinci oranda Yatırım mallarında gerçekleştiği ve Ara mallarında etkinin görece daha az düzeyde olduğu görülmektedir. 2020 yılının ikinci yarısında tüm dört ana grupta en yükseği Dayanıksız tüketim malları olmak üzere sanayide kapanmaya gidilmemesi ve ihracatın da katkısıyla ciddi artışlar gerçekleşmiştir.
2021 yılında artış ivmesinin daha da arttığı görülmektedir. Nitekim önceki yılın ilk yedi ayında önceki yılın ikinci yarısına göre Dayanıksız tüketim malları yüzde 42,6, Sermaye malları yüzde 29,3, Ara malları yüzde 29,5 ve Dayanıklı tüketim malları yüzde 19 oranında artmıştır. Aylık değişmeler olarak değerlendirildiğinde 2021 yılının ilk yedi aylık döneminde önceki yılın ikinci yarısına göre Dayanıklı tüketim, Ara malları ve Dayanıklı tüketim mallarında artış hızında azalmalar görülürken, sermaye mallarında ise düşüşler yaşanmıştır.
Teknoloji yoğunlukları itibarıyla incelendiğinde 2020 yılının ilk yarısında Kovid-19 salgını nedeniyle tüm ürün gruplarında Mart ve Mayıs aylarında daha az olmak üzere Nisan ayında önemli ölçüde düşüşler yaşanmıştır. Haziran ayından itibaren yüksek teknoloji grubu hariç olmak üzere diğer gruplarda artış eğilimi başlamış ve bu eğilim 2021 yılında artarak sürmüş, ancak 2021 Temmuz ayında tek haneli değerlere gerilemiştir. Yüksek teknoloji grubunda sözkonusu canlanmanın 2020 sonlarında başladığı, 2021’de hızlandığı ve Temmuzda ise negatif değer aldığı görülmektedir. Bu gelişmeler çerçevesinde son on iki aylık dönemde aylık ortalama artışın Düşük teknoloji grubunda yüzde 17,6, Orta düşük teknoloji grubunda yüzde 20,8, Orta yüksek teknoloji grubunda yüzde 26,2 ve Yüksek teknoloji grubunda yüzde 10,5 olduğu görülmektedir.
Üretimdeki gelişmelerin bir benzerini ihracatta da görebilmek mümkündür. Teknoloji yoğunluğuna göre İmalat sanayi ürünleri ihracatı değerlendirildiğinde, Yüksek teknolojili ürünler ihracatının payı 2019 yılında yüzde 3,5; 2020 yılında yüzde 3,4 iken, 2021 yılının ilk ilk sekiz ayında yüzde 3 olmuştur. Sözkonusu dönemlerde Orta yüksek teknoloji ürünlerin payı ise yüzde 36,4; yüzde 35,9 ve yüzde 34,2 oranlarında gerçekleşmiştir. Sözkonusu değerler 2020 Kovid-19 kaynaklı kriz sonrasında ihracatımızın teknoloji yoğunluğunda olumsuz bir gelişmenin varlığını ortaya koymaktadır. Orta ve yüksek teknolojili ürünlere yönelik kayıp Orta düşük teknolojili ürünler tarafından ikame edilmektedir.
Bu değerler Kovid-19 sonrası Türk ekonomisinin yeniden yapılandırma sürecinde üretim ve ihracatın yapısında teknoloji yoğunluğu itibarıyla olumsuz işaretlerin varlığını göstermekte olup, bu hususun teknoloji ve sanayi politikaların oluşturulmasında dikkate alınması gereği bulunmaktadır.
(b)İmalat Sanayii Kapasite Kullanım Oranı
2018 Ağustos krizi sonrası gerilemeye başlayan İmalat sanayii kapasite kullanım oranının (KKO) 2019 yılı ikinci yarısındaki ekonomik canlanmaya paralel olarak 2019 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren ivme kazandığını ve bu ivmesini 2020 yılı ilk iki ayında da sürdürdüğü görülmektedir.
Çin’de başlayarak dünyada yayılan Kovid-19 salgınının da katkıda bulunduğu küresel ekonomideki belirsizlikle birlikte ülkemizde de 11 Martta ilk vakanın tespitinin etkisiyle İmalat sanayii kapasite kullanım oranlarının Mart ayından itibaren gerilemeye başladığı görülmektedir. Nisan ayında Toplam İmalat yüzde 61,6 ve Yatırım malları yüzde 51,4 oranlarıyla; Mayıs ayında da Tüketim malları yüzde 56,3 ve Ara malları yüzde 64,5 oranlarıyla dip noktayı görmüşlerdir. 2020 yılının ikinci yarısında iç talep canlanmasının yanında ihracattaki olumlu gelişmelerin katkısıyla kapasite kullanım oranlarının hızla yükseldiği ve bu durumun yeni yatırım artışlarını da beraberinde getirdiği görülmektedir. 2021 Eylül ayı itibarıyla kapasite kullanım oranları dip düzeye göre Toplam İmalatta 16,5 puan, Tüketim mallarında 18 puan, Ara mallarında 15,4 puan ve Yatırım mallarında 25,6 oranlarında artarak sırasıyla yüzde 78,1; 74,3; 79,9 ve 77 seviyelerine gelmişlerdir. Yüzde 80 bandına ulaşmış bulunan Ara malları başta olmak üzere yeni kapasitelerin yaratılması, bunun için de yeni sabit sermaye yatırımlarının gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bunu da harcamalar itibarıyla GSYH bileşenlerinden makine ve teçhizat yatırımlarının 2019 son çeyreğinden itibaren yedi çeyrek sürekli artmasında görüyoruz. Yatırımların yönlendirilmesinde, çevresel etkiler de dikkate alınarak ekonominin teknoloji düzeyinin yükseltilmesi, ilave nitelikli istihdam yaratılması ve yine sanayinin bölge-mekan dağılımının da rasyonel bir şekilde düzenlenmesine gerek bulunmaktadır.
(c)İSO Türkiye İmalat Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) ve Türkiye İhracat İklimi Endeksi
Kovid-19 küresel salgınının İmalat sanayii üzerindeki etkilerini PMI anketi verilerinden de görebilmek mümkündür. 2020 yılı Ocak ayında 51,3, Şubat’ta 52,4 olarak ölçülen İSO Türkiye İmalat Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI), Mart ayında 48,1’e gerileyerek 2020’nin ilk çeyreğinde eşik değer olan 50’nin altına düşmüştür. Salgın, üretim ve yeni siparişlerin yavaşlamasına yol açmıştır. İmalat sanayii üretimi artış hızı Mart ayında son yedi aylık dönemde ilk kez negatif değer almış, Nisan ve Mayıs aylarında büyük düşüşler yaşanmıştır. İç talebin yanında ihracat siparişlerinin de gerilediği görülmektedir. Nitekim, 2020 Ocak ayında 51,1 olan İhracat iklim endeksi Mart ayında 35,7 olmuştur.
PMI Nisanda 33,4’e gerileyerek İmalat sektöründe belirgin bir yavaşlamaya işaret etmiştir. Kovid-19 salgını ve salgının yayılmasını önlemeye yönelik tedbirlerin sonucu olarak artan İmalat sektöründeki düşüş, 2008 yılındaki küresel finansal krizden beri en yüksek oranda gerçekleşmiştir.
Nisanda imalatçıların yaygın bir şekilde üretime ara verdikleri görülürken, bu durum hem üretim hem de yeni siparişlerde ciddi yavaşlamalara yol açmıştır. Toplam yeni siparişlerdeki azalmanın yanı sıra, salgının küresel ölçekte tüm pazarları etkilemesi sonucu, firmaların yeni ihracat siparişlerinde de sert bir yavaşlama kaydedilmiştir. Nitekim, Nisanda İhracat iklim endeksi de en düşük düzey olan 19,1 olmuştur. Yeni siparişlerdeki yetersizlik, firmaların son dört ayda ilk kez istihdam düzeyini azaltmalarına yol açmıştır. Söz konusu düşüş son 11 yılın en yüksek oranında gerçekleşmiştir. Veriler Kovid-19 salgınının tedarik zincirlerini de önemli ölçüde etkilediğine işaret etmektedir.
Mayısta PMI’nın Nisan ayına göre 7,5 puan artarak 40,9’a yükselmiş olmasına karşılık, 50’nin altında kalarak Kovid-19 salgını nedeniyle sektördeki faaliyet koşullarının yavaşlamaya devam ettiğini göstermiştir. Mayısta İhracat iklim endeksi 34,1 olmuştur.
Salgının faaliyetleri aksatmaya ve talebi sınırlamaya devam etmesi sonucu hem üretim hem de yeni siparişlerde Mayıs ayında da sert yavaşlama kaydedilmiştir. Ancak bazı firmaların operasyonlarını Mayıs ayında yeniden başlatmalarıyla düşüşler daha sınırlı gerçekleşmiştir. İstihdamdaki düşüş Mayısta da devam etmiştir. Üretimde yavaşlama hızının azalması sektörün toparlanmaya başladığını göstermektedir.
Haziran ayında manşet PMI Şubat ayından beri ilk olarak eşik 50’nin üzerine çıkarak 53,9 olarak gerçekleşmiştir. Haziranda İhracat iklim endeksi de 47,5 olmuştur. İhracat endeksinin Haziran ayında güçlü bir artışla son dört ayın en yüksek seviyesi olan 47,5 düzeyine yükselmesi talep koşullarında daralmanın tamamlanmış olduğunu da göstermektedir. Kovid-19 salgınıyla ilgili kısıtlamaların kaldırılmasıyla İmalat sanayiinde üç aylık yavaşlama döneminden çıkıldığı anlaşılmaktadır. Üretim, yeni siparişler ve istihdam Haziranda artış göstermiştir. Üretimi harekete geçiren, dış siparişlerden ziyade iç siparişler olmuş, tedarik zincirindeki aksamalar tamamıyla giderilememiş, üretimin canlanması istihdamı da artırmış ve böylece Mayıs ayında başlayan toparlanma Haziran ayında ivme kazanmıştır.
İmalat sanayii üretimi 2020 yılının ikinci yarısında önceki yılın aynı dönemine göre ortalama yüzde 9,7 artarken, 2021 yılının ilk yedi ayında ortalama baz etkisinin de katkısıyla yüzde 26,8 oranında artış kaydetmiştir. İSO Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi endeksi 2020 yılının ikinci yarısında 51,3 değerini alırken, 2021 yılının ilk sekiz ayında 55,3’e yükselmiştir. Temmuzda 57,7 olan Endeksin, Ağustosta 55,9’a gerilemesine rağmen Türk imalatçılarının İhracat İklim Endeksinde üst üste yedinci ayda da iyileşme olduğunu göstermektedir. Euro Bölgesinde güçlü büyümenin sürmesi, Türk imalatçıların ihracat faaliyetlerini güçlü şekilde desteklemeye devam ederken, son dönemde ABD ve Birleşik Krallık gibi pazarlarda büyüme hızları nispeten yavaşlamıştır. Orta Doğunun büyük bölümünde ise ekonomik büyüme sürmüştür. PMI Endeksinin 2020 yılının ikinci yarısındaki 53,4 değerinden 2021 yılının ilk dokuz aylık döneminde 52,3’e gerilemesi daha çok iç talep koşullarından kaynaklanmaktadır. Ağustosta 54,1 olarak ölçülen PMI, Eylül’de 52,5’e gerilemesine rağmen sektörün faaliyet koşullarında hala iyileşmenin sürdüğünü, bu da imalattaki büyümenin üçüncü çeyrek sonunda da devam ettiğini ortaya koymaktadır.
(d) Sonuç ve Öneriler:
Kovid-19 salgını sonrası Türkiye sanayisi geleneksel gelişmiş Batı pazarlarına görece yakınlığın sağladığı avantajı da kullanarak tedarik zincirlerinin yeniden yapılanma sürecinde başta AB ve ABD olmak üzere gelişmiş Batı ülkeleriyle ekonomik entegrasyonunu artırmış, güçlü bir gelişme performansı ortaya koymuştur. Sanayide kapasite kullanımının yüzde seksenlere ulaşması Gayrisafi Sabit Sermaye yatırımlarını canlandırmış olup makine-teçhizat yatırımlarında yedi çeyrek dönemdir süren artışlara yol açmıştır. Ancak bu olumlu gelişmeler bazı yapısal sorunları da bünyesinde taşımaya devam etmektedir.
(i)Sürdürülebilir bir cari işlemler dengesinin sağlanabilmesi için üretim ve ihracatın ithalata bağımlılığının azaltılması gereği devam etmektedir.
(ii) Kovid-19 salgın sürecinin de gösterdiği üzere Türkiye ekonomisi başta AB olmak üzere Batı ekonomileriyle entegre bir değer zinciri içerisinde yer almaktadır. Bu sebeple AB ile gümrük birliğinin güçlendirilmesi başta olmak üzere AB-ABD arasında oluşmakta bulunan yeni ticaret bölgesine entegrasyonu sağlayabilecek bir ekonomik ve siyasi ilişkiler yapısının oluşturulması hedeflenmelidir.
(iii)Kovid-19 sonrası Türk ekonomisinin yeniden yapılandırma sürecinde üretim ve ihracatın yapısında teknoloji yoğunluğu itibarıyla olumsuz işaretler varlığını göstermekte olup, bu hususun teknoloji ve sanayi politikaların oluşturulmasında dikkate alınması gereği vardır.
(iv) Yatırımlarının yönlendirilmesinde çevresel etkiler de dikkate alınarak üretimde dışa bağımlılığın azaltılması, ekonominin teknoloji düzeyinin yükseltilmesi, ilave nitelikli istihdam yaratılması ve yine sanayinin bölge-mekan dağılımının da rasyonel bir şekilde düzenlenmesine gerek vardır.
(v) Sanayide iklim değişikliği gündemiyle bağlantılı yeşil mutabakata uyum için atılacak adımlar ve dijital dönüşüm sürecinin gereklerini dikkate alan bir dönüşümün yol haritasının oluşturulup, vakit geçirilmeden uygulamaya konulması gerekmektedir.