Madenciler meslekleri icabı arama -kurtarma ,tahmil -tahliye, tahlisiye gibi işleri mesleklerinin bir parçası olarak sürdüren meslek gruplarıdır. Bu grupların en önemli özelliği ise işin sürekliliği dolayısı ile fiziksel ve psikolojik güç gerektiren bu faaliyetler içinde yoğun şekilde antrenmanlı ve hazır bulunmalarıdır. Diğer bir önemli husus , bu faaliyetlerin daima zamana karşı yapılması ve gerektiğinde anında , derhal icra edilmesi konusunda kesin bir mesleki kararlılık ile bilinçli bir uyarı haline gelmiştir.Başarıları bütün bu birikimlerin bir sonucudur.
Ancak bence madenci arama kurtarma timlerini sahada, uygulamada erişilmez kılan esas neden bütün bu mükemmel vasıflarda değildir.
Esas itici güç madencilik mesleğinin doğuşundan itibaren madencilerin insani ruhlarında oluşan sosyal yardımlaşma ve dayanışma olgusunun bu başarının en önemli ve ulaşılamaz nedenidir.
Bu sosyal yardımlaşma ve dayanışma duygusu madenciler arasında ülkemizde Cumhuriyete geçişle birlikte tavan yapmıştır.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında devletin kısıtlı imkan ve olanakları yüzünden de olsa gerek sivil topluma yani hükümet dışı güce büyük önem verilmiştir.
Ulusal kurtuluşun önderleri yalnızca birer büyük asker değillerdi. Onlar yeni bir devletin kuruluşuna inanmış bu devletin vatandaşlarının refah içinde ve kalıcılığı olan bir ekonomik düzen içinde yaşaması gerektiğine de inanıyorlardı.
Bunun için toplumsal yardımlaşma ve dayanışma şarttı. Sivil toplum önce inandırılmalıydı ,ikna edilmeliydi sonra da taşın altına herkes adil bir şekilde elini koymalıydı.
Batıdan örnek aramadılar. Zaten önlerinde esaslı bir örnek yoktu. Orijinal ,bizim aklımız, bizim fikrimiz, bizim eserimiz olabilecek bir toplumsal yardımlaşma ve dayanışma modeli ortaya koydular. Aslında aralarında böyle uzmanlarda yoktu. Burada ortak akılla dayanışma yaparak ,sorarak öğrenerek sonuca ulaştılar. İlk kez sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın ülkemizdeki ilk örneği olan bir kurumun kanununu TBMM’den geçirdiler.
Bu Amele Birliği olarak bilinen yasa idi.
Osmanlı ,kömür ocaklarını yabancılara teslim etmişken, emperyaller Zonguldak’da cirit atarken bu yardımlaşma yasası ile gelmekte olan cumhuriyet daha kurtuluş mücadelesinin ilk günlerinden itibaren kurtuluşun temel simgesinin insan olduğunu ortaya koyuyordu. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma ile hem Zonguldak hem kömür ocakları ve sonuçta hem de ülke düşmandan kurtarılmıştı.
Amele Birliği Yasası esasen halkın tam desteği, toplumun yüksek katkısı ile oluşturulmuş bir yardımlaşma kurumudur ki , madenciliğin mesleki ruhundaki engin hararetinde yasalaşmış halidir. İşçilerin, işverenlerin, devletin birlikte sosyal yardımlaşma ve dayanışmasıdır.
İşte Zonguldak’lı madencileri arama-kurtarma faaliyetlerinde bugünde erişilmez kılan cumhuriyetten hemen önceki yıllarda Atatürk’ün ,TBMM’nin ortaya koyduğu o yardımlaşma ve dayanışma anlayışıdır.
Rahmetli bilim adamı Prof.Dr.Gürhan FİŞEK’in daha 2008’lerde dediği gibi ;
“ Tarihten,belgelerden,amblemlerden korkarsak bunları göremeyiz.”
Devlet sadece devlet kurumlarından oluşmamıştır.Sivil Toplum Kuruluşları da devletin kuruluşlarıdır.
Pek çok olay ve olguda yapacaksa devlet yapar yargısı yanlıştır.Sivil topluma bu resmi söylemlere girerek sırt çevrilemez.
Yaygın, ülke sınırlarının yarısı kadar bir alanda meydana gelen bir deprem,afet ve felaketlerle ile yalnızca tüm kamu kurumları bir araya gelse bile mücadele edemez.Yaygın bir gönüllü sivil toplum arama-kurtarma yapılanması ve desteklenmesi her zamankinden daha büyük öneme haiz görünmektedir.
Büyük afetlerde kamu,özel sektör ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte organize olabilme yeteneğimizi artırabilirsek olası bu tür felaketlerden en az zararla kurtulabildiğimiz gibi elde edeceğimiz tecrübeyle , karşılaşabileceğimiz bu tür felaketler için de önlem alma imkanlarını da yaratmış oluruz.