GİRİŞ
Bilindiği üzere, insanoğlu günümüzde öyle bir duruma geldi ki, neredeyse kendisiyle beraber içinde yaşadığı dünyayı, doğayı hem yaşanmaz hale getirdi hem de yok etmenin eşiğini getirdi. Belki de, küresel ısınma nedeniyle dünya bu kadar çok büyük bir risk ve tehditle hiç karşılaşmamıştı. Bu olguda hiç şüphesiz, insanoğlunun açgözlülüğünün ve vurdumduymazlığının çok büyük bir payı var.
Ancak işin ilginç tarafı şu ki, bu küresel ısınmada fatura bazen son derece masum olanlara da çıkabilmektedir. Nitekim bazı gerçek ve tüzel kişiler tarafından yayınlanan makale ve bildirilerde başta büyükbaş hayvanlar olarak inekler olmak üzere diğer küçükbaş hayvanların da çıkardıkları gaz nedeniyle küresel ısınmaya neden oldukları vurgulanmaktadır. Bu olgu sadece hayvanların çıkardığı gaz nedeniyle değil, aynı zamanda bu hayvanların beslenmesi ve yetiştirilmesi sürecinde yemleme, ısıtma, ilaç, sulama, veteriner kontrolü, kesime ulaştırılması gibi süreçlerin de bu küresel ısınmaya olumsuz etkisinden söz edilmektedir.
Bill Gates, sanki kendisinin üzerine bir görevmiş gibi 2018 yılında ve ondan sonra da değişik tarihlerde yaptığı açıklamalarda laboratuvarda üretilen kırmızı etin, geleceğin gıdası olması gerektiğini, küresel ısınmayla savaşta önemli bir etkisi olacağını vurgulaması oldukça ilgi çekiciydi. Dahası benzer açıklamalar hem bu kişi tarafından hem de başka medyatik kişiler tarafından çeşitli tarihlerde yazılı / görsel basında hemen hemen aynı söylemlerle yinelenmiştir.
23 Eylül 2021 tarihinde BM Gıda Zirvesi’nde BM Genel Sekreteri, 2030 yılına kadar tüm dünyada açlığın sıfırlanması, 2050 yılına kadar ise sera gazı salınımının tamamen sıfırlanması, küresel anlamda çok büyük bir gıda krizi ile karşı karşıya kalındığı vb ve bunun için de yine BM’nin 2005 yılında belirlenmiş olan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) çerçevesinde 2020 yılı itibariyle tüm dünyada 811 milyon kişinin açlık sınırının altında yaşadığı ve bu sorunun kökünden çözülmesi için köklü ve sistemsel bir değişikliğe gereksinim olduğu vurgulanmıştır.
Nitekim 2005 yılında BM tarafından onaylanarak kabul edilen 17 ilkeden özellikle iki tanesi konumuzla doğrudan bağlantılıdır. Nitekim SDG1’de 2030 yılına kadar tüm dünyadaki aşırı yoksulluğun tamamen ortadan kaldırılması hedeflenirken SDG2’de ise, 2030 yılına kadar tüm dünyada açlığın sona erdirilmesi ve herkesin yeterli seviyede gıdaya erişebilmesi hedeflenmiştir.
Bu konuda zaten gerek AB gerek BM ve gerekse de OECD, WEF, IMF, WB gibi diğer birçok uluslararası kuruluşlarda çok sayıda benzer çalışmalar halen yürütülmektedir.
Diğer taraftan Eylül 2021 tarihinde AB tarafından “AB Organik Gün” ilan edilip konuya yönelik olarak çeşitli etkinliklerin gerçekleştirilip, bu konuda gerekli idari, yasal ve teknik düzenlemelere işlevsellik kazandırılması gerektiği konusunda görüş belirtilmiştir.
ABD’nin FDA ve AB’nin EFSA kurumları tarafından da bu konuda yapılan çok sayıda çalışma ve raporlar zaten kendi internet sayfalarında bulunmakta.
TARIMDA BİT’LEŞME
Tarımda sanayileşmeyi ve makinalaşma sürecini çoktan bitirmiş olan insanoğlu artık Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) yoğun bir tarım, balıkçılık ve hayvancılık sektörüne doğru hızla ilerlemektedir. Örneğin yapay zeka ve nesnelerin ağı ile toprağın, tarlanın her bir metrekaresinin nem, sıcaklık, mikroorganizma, oksijen, humus ve mineral oranı açısından değerleri anlık ölçülerek ve bu değerler sürekli olarak 5G ve yapay zeka ile kontrol edilip, Bulut Bilişim ve Büyük Veri teknolojisine aktarılıp analiz edilerek tarımsal ürünlerin tedarik zincirinin ilk başlangıç noktasından tüketiciye yani sona eriş noktasına kadar olan süreçle beraber paketleme ve ulaştırma da dahil olmak üzere, kısacası her aşamanın ayrıca blokzincir teknolojisi ile denetlendiği bir tarımsal üretim, pazarlama anlayışına ve uygulamasına yani bir anlamda tamamen insansız tarıma, BİT’SEL TARIM’a doğru bir gidiş gözlemlenmektedir. AB, bu sürece kısaca Çiftlikten Çatala demektedir,
Kısacası bu çeşitli BİT’ler bir kombinasyon halinde kullanıldığında toprağın her bir metrekaresine gereksinim duyacağı kadar su, ilaç ve gübre atılacağı için ve ayrıca tarımsal üretimde çok daha az mazot ve elektrik kullanımı da sözkonusu olacağından üretim maliyetleri de doğal olarak düşmekte, verim artmaktadır.
AB’nin tarımsal üretim ve BİT yoğun ARGE alanına yönelik önemli olgularından birisi olan European Innovation Partnership for Agricultural Productivity and Sustainability (EIP-AGRI) tarafından 2015 yayınlanan bir raporda,
- European Technology Platforms (ETP)
- Joint Programming Initiatives (JPI)
- Research and Development (R&D)
- European Research Area Networks (ERA-NET)
- Public Private Partnerships (PPP)
şeklinde çok sayıda ARGE ve BİT yoğun çalışmaların başlatılmış olup, aynı husus 2018 tarihli raporda da yinelenmiştir.
BM’nin en önemli organlarından birisi olan ITU ve FAO’nun 2020 yılında sayısal tarım ve tarımda BİT kullanımı konusunda ortaklaşa yayınladığı bir raporda da aynı hususlara vurgu yapılmaktadır.
Diğer taraftan AB ve Japonya arasında oluşturulan ortak bir komisyon, tarımda BİT yoğun bir üretime geçiş konusunda oldukça ayrıntılı çalışmalara yer verilmiş ve bu çalışmalara ilişkin olarak Ocak 2021 tarihli raporda tarımsal üretimde robot ve drone kullanımının maliyetlerde getireceği önemli ölçüdeki düşüşe özellikle dikkat çekilmekte.
FAO’nun Mayıs 2018’deki Avrupa İçin Bölgesel Konferansı’nda yayınlanan sonuç raporunda tarımda BİT yoğun bir üretime geçilmesi gerektiğinin altı önemle çizilmekte.
Artık saban / kağnı döneminden makinalaşma dönemine ve oradan da TARIMDA BİT’LEŞMEYE yani BİT TARIMI, BİT’SEL TARIM dönemine daha henüz tam adım atmak üzereyken insanoğlu çok büyük bir hızla gelişen gen teknolojisi sayesinde GEN TARIMI, HÜCRESEL TARIM şeklinde adlandırılabilecek oldukça yeni bir çağa ayak atmaktadır.
Peki bakalım neymiş bu yeni adım!
BM GIDA SİSTEMLERİ ZİRVESİ 2021
16 Ekim 2019 tarihinde düzenlenen Dünya Gıda Günü’nde BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, yaptığı konuşmada 2021 yılında Gıda Sistemleri Zirvesi’nin yapılması için bir çağrıda bulundu. Bu çağrısını da, 2005 BM Zirvesi’nde onaylanmış ve 2030 yılına kadar tamamlanması hedeflenmiş olan 17 adet Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’nin (SKH) gerçekleştirilmesi ve bu süreçte de dünyada var olan açlığın, aşırı şişmanlığın, dengesiz beslenmenin önüne geçilmesinin üzerine oturtmuştur. Bu çerçevede Eylül 2021 yılında ABD New York’ta düzenlenen BM Gıda Sistemleri Zirvesi 2021’e (United Nations Food Systems Summit 2021 – UNFSS 2021) BM üyesi ülkelerin tarım ve gıda temsilcilerinin katılımıyla bir dizi toplantı yapıldı.
Gıda konusunun son derece önemli olduğu nitekim Afrika’nın tüm gelirinin %68’inin tarım ve tarımsal ürünlerden geldiği, tüm dünyadaki ticaret hacminin %10’unun yaklaşık 8 trilyon Dolar’lık bölümünün yine aynı şekilde tarım ve tarımsal ürünlerden kaynaklandığı belirtilmekte.
BM bünyesinde uzun bir süredir Food Systems Summit Dialogues (FSSD) adıyla bir toplantı serisi de halen devam etmekte olup bu Diyaloglar dizisi 3 çeşittir.
- Üye Devlet Zirve Diyalogları (Ulusal hükümetler tarafından düzenlenir.)
- Küresel Zirve Diyalogları (Ekonomi, iklim, sağlık, su ve çevre gibi bazı temel sorunlara yönelik olarak küresel anlamda yapılmakta.)
- Bağımsız Zirve Diyalogları (Kişiler tarafından bireysel olarak düzenlenir.)
BM tarafından yayınlanan Üye Devlet Zirve Diyalogları’nın 2021 tarihli 1 nolu Raporu’nda bugüne kadar 100’e yakın ülkede bu toplantıların yapıldığı bildirilmekte. Nitekim 2020 yılında BM, tüm üye ülkelere bu toplantıların her ülkede yapılması konusunda bir çağrıda bulunmak üzere her ülkeye bir davet mektubu gönderdi.
Bağımsız Diyaloglar’ın 2021 tarihli 3 nolu Raporu’nda ise, günümüz gıda sisteminde köklü bir değişimin gerekli olduğu vurgulanmakta. Bu köklü gıda sistemindeki dönüşüm için ise, sürdürülebilirlik, dayanıklılık, inovasyon, açıklık, bilgilenme ve bilinçlenme vb olmak üzere 22 temel aşama belirlenmiş durumda.
YENİ BESLENME REJİMİ
2021 yılında aralarında BM FAO, ABD FDA, AB EFSA vb uzmanlarının da bulunduğu Independent Expert Group (IEG) tarafından yayınlanmış olan 107 sayfalık Küresel Beslenme Raporu’nda bazı ülkelerde aşırı beslenme sonucu aşırı şişmanlığın olduğu bazı ülkelerde ise dengesiz ve yetersiz hatta açlık sınırının altında beslenmeden kaynaklı çok aşırı zayıflığın olduğuna dikkat çekilmekte. Dolayısıyla insanoğlunun şu anki beslenme yönteminin hem kendisine hem de gezegene çok büyük bir risk ve tehdit oluşturduğu belirtilmekte.
BM’nin 2021 yılındaki Gıda Sistemleri Zirvesi’nde yayınlanan raporlardan birisi olan ve 23 Şubat 2021 tarihli Action Track 2 adlı 52 sayfalık raporda, özetle canlı hayvanların dünyadaki toplam sera gazı oluşumunun %14,5’inden doğrudan sorumlu olduğu, tüm dünyadaki antibiyotik kullanımının %73’ünün besicilikte kullanıldığı, enfeksiyona neden olan hastalıkların %75’inin hayvan kaynaklı olduğu, aşırı et tüketiminin insan sağlığı açısından son derece zararlı olduğu vurgulanmakta ve bu nedenle de doğal ette var olan olası risk ve tehditlerin hiç birisinin laboratuvarda üretilen yapay ette sözkonusu olmadığı belirtilmekte. Bu nedenle de, BM günlük et tüketiminin kişi başına en fazla 14 gr olması gerektiğine vurgu yapmaktadır.
YENİ GIDA NEDİR?
AB, Yeni Gıda (Novel Food) konusunda dünyada öncü sayılabilir. Çünkü yeni gıda ve yeni gıda bileşenleri konusunda AB tarafından dünyada ilk kez 1997 yılında bir Tüzük yayınlanmıştır. 1997 yılında bu konuda Tüzük yayınlandığına göre, bu konuda laboratuvar çalışmalarının da doğal olarak en az 8 – 10 yıl geriye gittiği rahatlıkla söylenebilir.
Bu tarihten itibaren Tüzüğün içeriği, genetik mühendisliğindeki ve teknolojideki gelişmelere bağlı olarak sürekli güncellenerek her seferinde AB Resmi Gazetesi’nde yayınlanmıştır. Bu yeni gıdalar ve yeni gıda bileşenleri listesi 1997 yılından günümüze kadar sürekli güncellenmiş ve çok uzun bir liste olup yüzlerce maddeden oluşmaktadır.
Peki bu Yeni Gıda ne demektir? Tropik ormanlarda yapılan çalışmalar sonucu insan tüketimine uygun yeni bir gıda mı bulunmuştur, bugüne kadar tüm dünya toplumlarının bildiği / bilmediği nedir bu yeni gıda olgusu? Yoksa doğada olmayan yeni bir gıda türü, laboratuvarda mı icat edilmiştir?
AB, GDO’lu ürünler konusundaki ilk düzenlemeyi, 1990 yılında (90/220/EEC) yayınlamıştır.
Ancak yeni gıda ve yeni gıda bileşeni olgusu, GDO’dan tamamen farklı bir konudur. Daha doğrusu GDO’lu ürünlerin dışında başka yeni gıda türlerini de içermektedir.
97/258/EC sayılı AB mevzuatında Yeni Gıda (Novel Food) tanımı şöyle yapılmaktadır.
- GDO içeren ya da GDO’lardan oluşan gıdalar ve gıda bileşenleri
- GDO içermeyen fakat GDO’dan üretilmiş gıdalar ve gıda bileşenleri
- Birincil moleküler yapıları kasıtlı olarak değiştirilmiş gıdalar ve gıda bileşenleri
- Mikroorganizmalardan, fungilerden (mantar) ya da alglerden (yosun) oluşan ya da bunlardan izole edilen gıdalar ve gıda bileşenleri
- Bitkilerden oluşan ya da izole edilen ya da hayvanlardan izole edilen gıda bileşenleri. (Geleneksel çoğaltım ya da üreme yöntemleriyle elde edilen ve güvenilir oldukları kanıtlanmış ürünler kapsam dışıdır.)
- Gıda ya da gıda bileşeninin kompozisyonunda ya da yapısında değişime yol açarak besin değerini, metabolizmasını ya da istenmeyen maddelerin düzeyini değiştiren yeni bir üretim tekniği kullanılarak üretilen gıdalar ve gıda bileşenleri.
1997 yılında yayınlanan bu Tüzüğün hemen peşine AB, onay verilen bu tür ürünler konusunda toplumun bilgilendirilmesi açısından bu ürünlerin Resmi Gazete’de ve ilgili kurumların sayfalarında topluma duyurulmasını sağlamak üzere bir Tüzük daha çıkarttı.
1997 – 2015 arasında olan süreçte gerek biyokimyada gerekse de genetik mühendisliğinde yapılan gelişmeler ışığında yeni yeni yapay gıdaların bulunması ve ayrıca insan tüketimine uygun olduğu tespit edilen böceklerin de bu listeye eklenmesini sağlamak üzere AB tarafından 2015 yılında yeni bir Tüzük yayınlandı. 2015 yılından sonra da günümüze kadar bu Tüzük var olan gelişmelere uygun olarak birkaç kez daha güncellenmiştir.
97/258/EC sayılı Tüzüğün kapsamına daha sonra böcekler de eklenerek genişletilmiş ve bu Tüzük 2015 yılında güncellenerek ve içine daha başka yeni gıda ve gıda bileşenleri de eklenmiş, böylece içeriği genişletilerek yeniden yayınlanmıştır.
Örneğin, 2016 yılında UV ile işleme tabi tutulmuş ve D vitamini ile zenginleştirilmiş ekmeğin tüketilmek üzere piyasaya sunulmasına onay verilmiştir. Yani şu anda AB pazarındaki ekmeklerin bir kısmı bu türdendir. Bu ürün için AB’den onay alan İsveç’te yerleşik olan Viasolde AB adındaki bir firmadır.
Yazının devamını Cuma günü takip edebilirsiniz