Başlık, pandeminin ilk aylarında “koronadan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyenleri sanki haklı çıkaran bir anlam sergiliyor gibi.
Gerçekten öyle mi?
Batılı ülkelerde bir süredir “Covid-19/ The Great Reset” olarak adlandırılan yaklaşım çevresinde bütün dünyayı ilgilendiren ciddi tartışmalar yürütülüyor. O zaman gelin bunlara birlikte bir göz atalım.
Geçen yılın sonlarında Çin’de ortaya çıkan korona virüsünün üç beş ay içinde pandemiye dönüşmesinin ardından ne yapacaklarına bir türlü karar veremeyen, başta batılı ülke yönetimleri olmak üzere birçok ülkede, başvurulup ardından gevşetilen, sonrasında ekonomik gerekçelerle tekrar gündeme alınan “lockdown-evde kal” uygulamaları, kışa giren kuzey yarımküredeki bölgelerde bütün hızıyla ve şaşkınlık yaratarak sürüyor.
Bu arada, batının bazı merkezlerinde neo-liberalist kapitalizmin sonuna gelindiğinin uzunca bir süredir farkında olan bazı çevrelerin, “New World Order-Yeni Dünya Düzeni” olarak adlandırılan bir plan üzerinde çalıştıkları duyuluyordu. Ancak geçen bir yıla yakın süre boyunca koronanın giderek daha yaygınlaşmasının arttırdığı “evde kal” uygulamalarına paralel, işsizliğin hiç olmadığı kadar yükselmesi, birçok ülkede ilk üç çeyrekteki büyümelerin negatif çıkması, yukarıda sözü edilen çevrelerin ”Girişim” lerini hızlandırmış görünüyor.
”Girişim” uzunca bir süredir küresel politika yapıcılarının, her yılın ocak ayında İsviçre’nin Davos dağ kasabasında bir araya geldiği Dünya Ekonomik Forumu (WEF) adlı bir “sivil” kuruluş tarafından yönlendiriliyor.
Amaçlarının, tasarladıkları “Küresel Teknokrasi” fikrini, bilgisayar terminolojisinden ödünç alınan bir kavramla “The Great Reset –Sıfırla ve Yeniden Ayarla” markası ile bütün dünyaya satmak olduğu anlaşılıyor.
Nitekim geçen yılın 18 Ekim günü, Johns Hopkins Üniversitesi Sağlık Güvenliği Merkezi’nin NewYork ‘ta, “Yüksek Düzeyli Pandemi Çalışması-Etkinlik 201” adıyla düzenlediği toplantıya WEF-World Economic Forum Başkanı Prof. Klaus Schwab’ın da katılmış olması, adı geçen ”Girişim’’ in ciddiye alınması için güçlü bir gösterge olarak değerlendiriliyor. Bu girişimde “WEF-Klaus Scwab” ikilisinin kilit ve kritik öneme sahip olduğu anlaşılıyor.
WEF NEDİR VE KURUCUSU KLAUS SCHWAB KİMDİR?
Birçok okuyucu bu sorunun yanıtını bilir ama ben yine de kısaca özetlemeye çalışayım.
Başlangıçta sözünü ettiğim ”Girişim’’ in “akıl hocası” Klaus Schwab adında, şimdilerde 80 yaşın üzerinde mühendis orijinli akademisyen/pazarlamacı bir Alman/İsviçreli. Ben bu adamın adını ilk kez 70’lerin sonunda, genç bir mühendisken Enka İnşaat’ın Yönetim Kurulu Üyesi olduğu günlerde duymuştum.
Schwab’ın 1970’li yılların başında İsviçre’de, IMF’ye benzesin diye, kısa adı EMF (European Management Forum) olan bir firması vardı. Bu firma uluslararası şirket yöneticileri için yüksek ücretli işletmecilik kursları vermek üzere kurulmuştu. O yıllarda Enka İnşaat’ın patronu Şarık Tara, “petrodolar” zengini Arap dünyasında pazar arıyordu. Ancak Türkiye bazı kambiyo kısıtlamaları nedeniyle dış pazarlara açılamıyordu.
Tam da o günlerde, 1979 yılı Kasım ayı senato ara seçimleri sürecinde TÜSİAD’ın korkunç kampanyasının da büyük katkısı ile 5-0 kaybeden Başbakan Ecevit istifa etmiş; yeniden başbakan olan Demirel, yanılmıyorsam Özal’ı hem başbakanlık, hem de DPT müsteşarlığına getirmişti. Ülke, Demirel’in hiç unutulmayan sözleriyle “Kamunun 70 sente muhtaç edildiği” günlerden geçiyordu. Bu durumu fırsat bilen ABD’li neo-liberallerin Türkiye’deki adamı Özal, önce “24 Ocak” adı ile bilinen hükümet kararları ile ülke ekonomisinin dışa açılmasını sağladı.
12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası askeri yönetim döneminde de konumunu koruyan Özal, yapılan ilk seçimler sonrası kurduğu ANAP’ın başında siyasi iktidarı tam olarak ele geçirdi ve ardından “32 Sayılı Karar” olarak bilinen ve radikal değişimler içeren bir tebliğ ile, ülkenin kambiyo rejimini “küresel neo-liberal” düzenle bütünüyle uyumlu hale getirdi. O günlerde, “Arab’ın doları, Batı’nın Teknolojisi ve Türk’ün aklı” tarzında ilginç sözler, Özal çevrelerinin sloganı haline geldi.
İşte Klaus Schwab, tam da o günlerde Özal’ın en yakınındaki adamlardan biri olmakla kalmadı, Yönetim Kurulu Üyesi olduğu ENKA’yı, söz yerindeyse, ülke içinde “en değerli kamu ihalelerini alan”, yurtdışında da, özellikle Arap ülkelerinde “en çok destek verilen” şirket konumuna taşıdı.
Bu arada Schwab, zamanın ruhuna uygun uluslararası toplantıların önemini fark ederek, firmasının adını WEF (World Economic Forum -Dünya Ekonomi Forumu) olarak değiştirdi.
Artık paralı işletmecilik kursları yerine, çok daha büyük parasal kazançlar getirecek olan uluslararası toplantılar düzenleme zamanıydı. Gerçekten güçlü kariyeri ile becerikli ve işbilir Schwab, her yıl ocak ayı içinde yapılan WEF-DAVOS toplantılarını, iş ve siyaset dünyasının küresel zirvesi haline getirmeyi başardı.
Bunu nereden anlıyoruz?
Kuruluşundan bu yana, devlet ve hükümet başkanları, en büyük şirket sahip ve üst düzey yöneticileri dahil çok sayıda insanın büyük paralar ödeyerek katıldığı WEF-DAVOS’un 2020 Ocak ayındaki toplantısına, bütün dünyadan üç bin kişinin üzerinde liderin katılması ve burada görüşülen konuların dünya medyasında tam sayfa yer almasından!
Yaklaşık son kırk yılda elde ettiği bu “başarısı” ile Schwab, Hintli bilgelere verilen unvan benzeri, konvansiyonel kapitalist iş ve siyaset dünyasında, herkesin görüş ve önerilerini saygı ile dinlediği bir KÜRESEL GURU haline geldi.
Hele Covid 19’un küresel çapta artık iyice çığırından çıktığı izleniminin, ABD’nin fenomen başkanı Trump’ı bile koltuğundan ettiği, bütün dünyada ekonomilerin çoğunun daraldığı şu günlerde Schwab için, bir süredir geliştirip dillendirdiği Küresel Teknokrasi fikrini, ocak ayında WEF 2021 için DAVOS’da bir araya gelmesi beklenen iş ve siyaset dünyasının en tepelerinde yer alan liderlere pazarlaması hiç de zor olmayacak gibi görünüyordu. Elbette artık, Covid böyle bir toplantının yapılmasına izin verirse!
SCHWAB’IN PROJESİ
Büyük Britanya’da “statesman-devlet adamı” diye adlandırılan bir kavram vardır. Ulusal ve uluslararası alanda uzun hizmetleri nedeniyle saygın siyasetçi, diplomat ve bilimciler bu adla anılırlar. Bunlar kendilerince uygun gördükleri alanda söz söyleme hakkına sahiptirler. Kimse de yadırgamaz.
Ancak öyle anlaşılıyor ki, Klaus Schwab bunun da ötesinde, kazandığı “başarılar” ile kendisini uluslar üstü bir konuma yerleştirip, Covid 19 sürecinde yazdığı bir kitapla küresel çapta yeni bir düzen önermiş.
Kitabın adı “Covid-19: The Great Reset”.
Kitabın kısa sürede “best seller-en çok satılan” kitaplar arasına girdiğini de bu arada kaydedelim.
Schwab bu kitabında, pandeminin epeydir biriktirdiğimiz yeni hayallerimizi dünyamıza yansıtarak onu yeniden kurmak ( resetleme) için, çok nadir fakat dar bir fırsat penceresi açtığını; artık sorunun “korona öncesi duruma geri dönmek mi, yoksa bu fırsatı kullanarak daha adil, daha yeşil ve iklim felaketi riskinden uzak bir dünyaya doğru yol almak mı? ” sorusuna en iyi yanıt olarak kendi modelini ortaya koyuyor.
Schwab bu modeli ile, 1976 Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Chicago Okulu teorisyeni Milton Friedman (ö:2016) tarafından önerilerek neo-liberal süreç boyunca bütün dünyada kabul gören “Shareholders Capitalism – Hissedar Kapitalizmi (pratikte CEO kapitalizmi)” düzeninin sıfırlanarak, “Stakeholders Capitalism – Paydaş Kapitalizmi” düzenine geçilmesini öneriyor.
Böylece daha kuşatıcı, daha dirençli ve sürdürülebilir bir dünyaya geçişin mümkün olacağını ifade ediyor.
Çünkü ”Paydaş Kapitalizmi” nde sadece şirketin ortaklarının ve yöneticilerinin değil, diğer çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler, sendikalar, ürün dağıtıcıları, vergi daireleri, STK’lar, medya vb, paydaş olarak kabul edilen çok sayıda unsurun çıkarlarının hep birlikte gözetileceği iddia ediliyor.
Literatürde kabul görmüş bu yaklaşımın bir hayli popülist olmasının ötesinde, özel sektörün devlet ile yakın ilişki içine girmesini öngörmesinden ötürü, faşizme yataklık yapmaya çok yatkın olduğuna da vurgu yapılıyor.
Başta WEF’un web sitesinde olmak üzere TIME dahil birçok yayın organında epeydir desteklenip parlatılan bu projeye karşı çıkanlar da seslerini internette yükseltmeyi sürdürüyorlar.
KARŞI ÇIKANLAR..
En büyük ve sansasyonel karşı çıkışın, Kripto Para dünyasının öncüsü Bitcoin’den yükseldiği görülüyor.
Nitekim 27 Ekim’de bitcoin.com’da, sitenin editörlerinden Jamie Redman tarafından yazılan “Great Reset’in Arkasındaki Faşist Ajanda ve WEF’in Reboot Propagandası” başlığı ile yer alan bir makalede söz konusu projeye çok ağır ifadelerle karşı çıkıldı.
Oklarını, bu projeye verdiği destek yüzünden Time Dergisi’ne yönelten Jamie Redman site izleyicilerine şöyle sesleniyor:
“Bakın, Time’ın ‘Great Reset geliyor’ başlığı ile yer alan yazısında, sizden kendi iyiliğiniz için bir ilacı yutmanız isteniyor. Davos Aristokrasisi 2021’de, mevcut durumunuzu sıfırlayıp, sizin için en iyisini yeniden ayarlayacakmış. Sizin için öngördüğü kurtuluş sürecini yavaşlatacağı için demokratik katılımcılığa gereksinim duymuyormuş.”
Projeye karşı çıkan bir diğer yayın grubu, Winter Oak adlı yayın kuruluşu.
Bu kuruluşa ait winteroak.org.uk’de yer alan bir editoryal makalede, The Great Reset içinde yer alan, GEÇMİŞİ İYİLEŞTİR, 4. SANAYİ DEVRİMİ, YENİ NORMAL, YEŞİL YENİ DÜZEN VEYA DOĞA İÇİN YENİ DÜZEN GİBİ FİYAKALI SÖZLERLE YÜKLÜ YAKLAŞIMLARIN TAMAMININ, DAHA ÖNCE HİÇ OLMADIĞI KADAR BÜYÜK ÖLÇEKTE BİR KÜRESEL KAPİTALİST DARBE İLE YENİ TİP BİR KÜRESEL FAŞİZME YOL AÇACAĞI SAVUNULUYOR. ÇÜNKÜ PLANLANAN, ZENGİN ELİTLERİN ÇIKARLARINI KORUMAK VE ARTTIRMAK İÇİN DEVLETİN OLANAKLARININ KULLANILACAK OLMASIDIR Kİ, FAŞİZMİN EN YALIN TANIMI DA BUDUR.
Schwab’ın projesine en ilginç tepkilerden birini countercurrent.org sitesinde görmek mümkün.
Bu sitenin editoryal yazısında son derece ilginç şu tespit ve eleştiriler yer alıyor:
“Klaus Schwab’ın vizyonu ile oluşan ve WEF’un büyük desteğine sahip bu ‘distopik’ proje yaşamlarımız üzerinde ‘tektonik’ düzeyde değişikliklere neden olacak. Bu çerçevede tekelci şirketlerin geliştirilmesi için, insanların özgürlüklerini kısıtlayan toplumsal bir dönüşüm yaşanacak. Covid-19’un neden olduğu geniş sosyal ve ekonomik kısıtlamaları fırsat bilen bu dönüşüm, 4.Sanayi Devrimi kamuflajı ile konvansiyonel girişimleri ya iflasa sürükleyecek, ya da tekelci kuruluşlar tarafından emilmesine neden olacak. Böylece Covid Öncesi üretim aktörlerinin devreden çıkarılmasının ardından yeniden yapılandırmalar yoluyla devreye alınacak Yapay Zeka (AI) kullanımı çok büyük işsizliklere neden olacak.
WEF’un tahminlerine göre 2030’lara doğru insanlar; “hiçbir şey sahibi olmayacaksınız ama çok mutlu olacaksınız” sloganını besleyen reklamları televizyon ekranlarında sık sık görecekler. Bu reklamlarda, online siparişlerin evlere dronlar ile getirilmesi sahneleri, Amazon vb’leri tarafından hazırlanacak ambalajlarda ‘bu paket içindeki ürünlere insan eli değmediği için virüs ve bakteri bulunmamaktadır’ ibareleri görülecek.
Yani virüs korkusu uzun yıllar pompalanarak beslenecek.
İşsizlere “üniversal baz ücret” adı altında asgari ödemeler yapılacak.
Covid yüzünden borçlanan ve iflas edenlerin, borçlarına karşılık ellerindeki menkul ve gayrimenkuller alınıp bu projeyi yöneten finans kuruluşlarına devredilecek.
WEF’in projesinde yer alan hususlardan anlaşıldığına göre, “sürdürülebilir tüketim” ve “yerküreyi koruma” gerekçeleri ile sahip oldukları ellerinden alınan insanlar, ihtiyaç duydukları her şeyi kiralayabilecekler. Herkesin her hareketi, satın alma ve kiralama faaliyetleri gözetim altında olacak.
Çok borçlu ülkelerin borçları Bill Gates, Jeff Bezos vb konglomere sahipleri tarafından belirli koşullar karşılığı tasfiye edilecek. Böylece ulus devletlerin bağımsızlığı büyük ölçüde tehdit altına girecek.”
Klaus Schwab-WEF ikilisinin ortaya koyduğu, başta TIME vb küresel yayın organları ve ABD’li bilgi teknolojileri şirketlerinin parlattığı bu projeye, yukarıda aktarmaya çalıştığım tepkiler yanında, “insan kimliği ve anlamı” başlığı da dahil çok sayıda başlık altında tepkiler sürüyor.
Bir hayli uzayan yazıyı daha da uzatıp okuyucunun sabrını taşırmamak için, diğer eleştirilere yer vermek yerine, meraklı okuyucular, yukarıda adreslerini verdiğim sitelere girip doğrudan bilgi sahibi olabilirler.
SONUÇ: MODERNİZMDEN POSTMODERNİZME GEÇİŞ
Aslında bütün bu tartışmaları bir yana koyup, geçen yılın sonlarından bu yana gelişen yeni teknolojilerin neden olduğu bireysel yaşamlardaki değişimin, giderek toplumsal yaşamlarda neden olduğu radikal sayılabilecek değişimlere bakmak süreci anlamak için bir hayli yararlı olabilir.
İnsanlık tarihindeki değişimleri hep önceden haber vermiş Felsefe Çevreleri, insanlığın uzunca bir süredir, Modernizm’den Postmodernist bir sürece geçişin sancılarını yaşadığını anlatıyorlar.
Gelecekte bugünlerin tarihi yazılırken, belki de Covid-19’un, bu geçişi hızlandıran nedenlerin en önemlilerinden biri olduğu kaydedilecek.
Kaynak: yurtseverlik.com