Ortak Akıl Politika Geliştirme

KAHRAMANMARAŞ DEPREMİ, DEPREM KOMPLOCULARINI NEDEN POPÜLER YAPTI? – Dr. Hüseyin Fazla

Deprem, doğal bir afettir. Artık değil! Kim söylüyor bunu? Komplo teorilerini üreten, bundan nemalanan, rating yapanlar ile bunları dinleyerek dünyayı çözdüklerini iddia eden aklı evveller.

Komplo teorisi nedir?

Komplo teorisi; Türk Dil Kurumu tarafından “bir kimse, kuruluş veya ülkeye karşı gizlice, zarar verici tuzak kurulduğu varsayımına dayanan düşüncelerin tümü” diye tanımlanıyor. Komplo teorileri üzerine çalışmalarıyla tanınan akademisyen Michael Barkun, komplo teorilerinin kurgusunun üç temel önermeye dayandığını ve bu önermelerin komplo teorilerine insanların kolaylıkla inanmalarına zemin hazırladığını söylüyor:

Hiçbir şey tesadüf değildir.

Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

Her şey birbirine bağlıdır.

Komploların bir özelliği de, toplumlardaki dedikodu mekanizması gibi, gerçeklere göre daha hızlı yayılma özelliği gösterir. Günümüzde özellikle sosyal medyada hızla yayılabilen komplo teorilerini ortaya atanlar, normal bilim adamlarına ve ‘gerçekleri’ söyleyenlere göre daha fazla seslerini duyurabiliyorlar. Artık sosyal medyanın bir parçası haline gelen televizyon kanalları da bu komplocu söylemleri, ‘rating’ uğruna ekranlarına taşıyorlar.

Depreme Yönelik Komplo Söylemleri

Depreme yönelik komplo söylemleri de televizyonlara yansıtıldı. 6 Şubat’ta milletçe sarsıldığımız Kahramanmaraş İkiz Depremi de komplo teorisyenlerine malzeme oldu. Deprem bağlamındaki söylentiler, komplo teorilerini tetikledi. Bu büyük depremin şokuyla sarsılan insanımız, Kahramanmaraş Depreminin doğal afetten ziyade suni bir afet olduğuna inanacak hale geldi veya getirildi.

Türkiye’de yanlış giden her şeyin arkasında Batı dünyasının ve özellikle de ABD’nin olduğu iddiasında olan deprem komplocuları, derin NATO’nun İslam’la savaşan bir örgüt olduğu söylemlerini kolaylıkla satın alan geniş halk kitlelerinin algılarına oynamayı tercih ettiler. 15 Temmuz dahil Türkiye’deki askeri darbelerin tarihi de komplocuların elini güçlendirdi.

Bu nedenle de bazı klişeleşmiş argümanlardan hareket eden komplocular, depremleri bizim ‘bilemediğimiz gizli yüksek teknolojilere sahip’ ABD’nin gerçekleştirmiş olabileceği savlarını öne sürüyorlar ve bu aslında mesnetsiz olan iddialarının, bunlara inanmaya hazır Türk toplumu arasında yaygın kabul görüyor. Bu arada, Türk hükümetinin bazı üyelerinin kullandığı ‘dış güçler’ aforizması da ‘komplo teorilerini’ üretenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Komplo fabrikatörlerini iktidarla aynı potada buluşturuyor. İşin içine siyasi görüşler, sözde ulusalcılık gibi ideolojiler de girince, geniş bir kitle, neyin gerçek neyin komplo söylemi olduğunu birbirinden ayırmakta zorlanıyor.

Bu arada, Türkiye’de son dönemde deprem merkezli komplo teorilerini ortaya atanların çoğunluğu, nedense Beyaz Saray’ın anti-tezi olan Kremlin’in politikalarını açık veya örtük bir şekilde benimseyen kişiler arasından çıkıyor. Bu da benim komplo teorim olsun!

Türkiye’de Üretilen Kahramanmaraş Depremiyle İlişkili Komplo Teorileri

Kahramanmaraş merkezli 7,5 büyüklüğünde bir depremin olma ihtimalini Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) zaten önceden görmüş ve 9-11 Ekim 2022 tarihleri arasında buna yönelik tatbikat bile yapmış. Televizyon kanallarında, sosyal medyada bu konuda sayısız uyarı yer bilimcileri tarafından yapılmış ancak şimdi hiçbir uyarının anlamı kalmamış. Zira deprem yaşanmış. Bu kadar açık bir şekilde gelen deprem için bile komplo teorileri nasıl üretilebiliyor ve insanımız da bunlara inanabiliyor? Gerçekten toplumsal bir sorun ve bu durumun sosyologlarımız tarafından incelenmesi gerekiyor. Biz bu hale nasıl geldik veya getirildik?

Deprem Öncesi Komplo Teorileri

Teori #1: Simpsonlar Çizgi Filmiyle Verilen Kahramanmaraş Depremi Mesajı

2016 yılına ait Simpsonlar çizgi filminde Kahramanmaraş isminin zikredilmesi, karavan-kuzey-ailelerin parçalanması-Kıpti Hristiyan gibi sembollerle Türk Devleti’ne aba altından sopa gösterildiği iddiası, jeolojik ve tektonik savaşların başlayacağının işaret edilmesi, bu depremin bir benzerinin yakında İsrail-Mısır hattında çık(artıl)acağının söylenmesi… Çizgi filmin DVD kapağındaki isim (İngilizce) bile bir işaret olarak yorumlanıyor. İddia devam ediyor: ‘Season one northern exposure dvds’ kelimesini, Kabala Gematria programına yükleyip harflerin sayısal değerine bakıldığında 2326 sayısı çıkıyor. 2. ayın 6’sı, 2023 yılı çıkıyor. 7-8 yıl önceden depremin tarihi bile verilmiş.

Teori #2: ABD Savaş Gemisinin İstanbul Boğazı’na Demirlemesi, “Kağıthane Depremini Tetikledi!”

ABD Deniz Kuvvetleri 6. Filosuna bağlı USS Nitze savaş gemisi, planlı liman ziyareti kapsamında 3 Şubat’ta İstanbul’da Boğaz’da demirlemişti. Sonrasında ziyaret takvimine uygun olarak Gölcük’e geçti ve 7 Şubat’ta ayrıldı. 5 Şubat saat 03:14’te merkez üssü Kâğıthane olan 3.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Komplo teorisyenleri hemen iki gün boyunca Boğaz’a demirleyen ABD savaş gemisinin bilinmeyen bir şekilde bu saldırıyı yapmış olabileceğini ya da HAARP (High Frequency Active Aural Research Program) ile depremi tetiklemiş olabileceklerini iddia ettiler. Ancak bu patlama/sarsıntı Amerikan gemisinin eseri değildi. Gerçekte, İstanbul’da taşocakları işleri kapsamındaki yapılan patlatmalar bu tür deprem sarsıntılarına neden oluyordu ve normal bir durumdu.

Deprem Sonrasında Ortaya Atılan Komplo Teorileri

Teori #3: Batılı 9 Ülke Konsolosluklarını Neden Kapattıkları Şimdi Anlaşıldı. Deprem Olacağını Bildikleri İçin Kapattılar. 

İsveç’te Kur’an-ı Kerim yakılması hadisesi sonrasında, muhtemelen tedbir maksatlı olarak, Avrupa ülkeleri peş peşe Türkiye’deki vatandaşlarını uyardılar. Yapılan uyarıların ardında politik tutum mu istihbarat bilgisi mi var pek anlaşılamadı. Bazı konsolosluklar ise 27 Ocak 2023 itibariyle hizmetlerine geçici süre ile ara verdiler. Bakan Çavuşoğlu, başkonsoloslukların güvenlik gerekçeli kapatılmasını maksatlı bulduğunu söylemişti. Konsolosluk kapatmalarına en büyük tepkiyi veren İçişleri Bakanı Soylu ise, “Amerikan büyükelçisine buradan söylüyorum. Pis ellerini Türkiye’nin üzerinden çek” diye seslenmişti. Ancak iki bakan da konsolosluk kapanmalarını depremle ilişkilendirmedi.

Teori #4: Amerikalılar Pazarcık’taki Petrol Kuyularını Tetiklediler, Depreme Neden Oldular.

Kahramanmaraş’ta gerçekte TPAO’nun işlettiği kuyuların ABD’li bir şirkete ait olduğunu komplocular gündeme getirdi. Devamında Amerikan petrol kuyusunda jeolojik kırılmaların Amerikalılar tarafından tetiklendiği iddia edildi. Bu iddianın başlangıcı Jeofizik alanında Uzman Miles Wilson’ın yaptığı çalışmalara dayandırıldı. Wilson, açılan sondaj deliklerinin jeolojik kırılmalara neden olabileceğini ve bunun küçük depremlere (taş ocağı patlamaları benzeri) neden olabileceğini savunuyor. Bilimsel kanıtları net değil.

Tetikleme için Amerikalıların Kuyu Bombası kullandığı teorisi ortaya atıldı. Gerçekte kuyu bombası denen şeyin ne olduğunu bilen, gören yoktu. Bu sözde bomba ile petrol kuyularında basınç oluşumunun sağlandığı, bu basıncın da fayları kırdığı iddia edildi. Bir gazete ise teoriye konu kuyu bombasını tarif etmeye kalktı. Lav silahı gibi, toprağı eritip geçen güçlü bir bomba (uçak sığınaklarına, derinlikteki mağaralara vb. kullanılan 14 ton ağırlığındaki GBU-57 Massive Ordnance Penetrator-MOP türü bombalardan türetilmiş bir fikre benziyor) olduğu savunuldu. Ancak bu devasa bombanın Kahramanmaraş’a nasıl atıldığı ve 6-8 km. derinliğe kadar nasıl ulaştığı bilgisini vermeye gerek duymadılar. Onu da herhalde bizim bulmamızı istediler.

Teori #5: ABD, Fay Hatlarını HAARP’la Tetikledi, Depreme Bu Nedenle Oldu.

Yine Alaska’da Pentagon’a bağlı DARPA öncülüğünde bir dönem denemeleri yapılan araştırma programı HAARP deneylerinden yola çıkılarak, elektromanyetik dalgalarla fay hatlarının tetiklenebileceği iddia edildi. Kahramanmaraş’ta yapılan tam da buydu. Daha önce de 17 Ağustos 1999 depremi için de benzer iddialar gündeme getirilmişti. Yer bilimcileri bu iddiaları gülünç bulsa da, deprem teorisyenleri onları bile cahillikle suçlamaktan geri kalmadılar.

Teori #6 ABD, Türkiye’yi İşgal Edecek. 

Bu iddia 24 Temmuz-15 Ağustos 2002 tarihleri arasında ABD’de icra edilen Millennium Challenge (Yüzyılın Meydan Okuması) isimli MC02 tatbikatının senaryosuna dayandırıldı. Senaryoya göre Kırmızı ülkenin Türkiye olduğu (gerçekte Irak ve İran), Kırmızı’da yaşanan deprem sonrasında ordunun yönetime el koyduğu, depreme yardıma gelen Mavi (Amerikan) ve Kırmızı arasında çıkan anlaşmazlık nedeniyle Mavi’nin Kırmızı’yı işgal ettiği savına dayanan işgal senaryoları dillendirildi. Bu Amerikan milli tatbikatının senaryosu çarpıtıldı, NATO’yla da ilişkilendirildi. Son yıllarda Yunanistan’da artan Amerikan askeri varlığı da teoriyi desteklemek için kullanıldı. 2022 yılında ortaya attıkları, “ABD, Türkiye’yi işgal planı yapıyor!” iddialarını depremle perçinlemiş oldular.

Depremden hemen sonra (7 Şubat 2023), Millî Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığının bilgisi dahilinde Akdeniz’de seyir halindeki USS George HW Bush uçak gemisinin Türkiye’nin olası yardım taleplerine cevap verebilmek için Türk Karasularına yaklaşmasını değerlendiren komplocular, “ABD yardıma değil işgale geliyor, bizim dediğimiz oluyor, devletimiz dikkatli olsun” demeye başladılar.

Teori #7 Depremlerin Arka Arkaya Olması, Kabalistlerin İmzasını Bize Gösteriyor. Bu Yapay Bir Depremdir. 

Komplocular, bir de geçmişte “ikiz deprem olmadı” iddiasına sarılıyorlar. İkinci Dünya Savaşı sonunda Japonların tek atom bombası yerine Kabalistlerin imzasını göstermek için iki bomba (Hiroşima ve Nagazaki) ile yerle bir edildiğini savundular. Aynı yaklaşım 11 Eylül’de İkiz Kuleler ve Pentagon saldırısı için de kullanıldı dediler.

Türkiye 2003 yılında ikiz bombalı saldırı ile uyarılmıştı. Şimdi bu depremde arka arkaya ikiz sarsıntı yaparak Türkiye’ye işaret verdiler, bizim dediğimizi yapmazsanız sonunuz böyle olur demek istediler. Bu iddialarını desteklemek için, meteorolojinin silah olarak kullanılmasını, Türkiye’de 2021 yazında çıkan büyük orman yangınlarını örnek verdiler. ABD’de de yıkıcı kasırgalara Rusya’yı suçlayıcı isimler (Katrina vb.) verilmesi gibi işaretlerin kullanıldığından dem vurdular.

Depreme Yönelik Komplo Teorileri Neden Bu Kadar Kolaylıkla Yaygınlaşabildi?

Kahramanmaraş Depreminin Türk toplumunda herkesi az ya da çok etkileyen, aslında tüm Türkiye’yi maddi ve manevi boyutlarıyla sarsan, biraz da bu coğrafyada bu şartlarda yaşamanın ne derece zor olduğunu derinden hissettiren, insanımızın paniğe kapılmasına bile neden olabilen bir deprem oldu. 

Komplo teorilerini üretenler panik anlarını seviyor. Deprem çerçevesinde ortaya atılan teoriler, korku ve paniği daha da tetikledi. Ancak komplo fabrikatörleri, depremin kaynağını bildiklerini, düşmanı bilirsek korkmamamız gerektiğini izah eden kendi odaklanmış bakış açılarına uygun bir şekilde, deprem teorilerini ürettiler. Böylece, ‘dış güçler’ söylemleriyle yıllardan beridir psikolojik harekata maruz bırakılan Türk toplumu; şimdi de bu büyük depremin Türkiye’yi hedef alan “güç sahibi gizli güçler” ve Türkiye’nin düşmanı “ABD” tarafından yüksek teknolojiye dayanan yöntemlerle gerçekleştirildiğini iddia eden komplo söylemleriyle gerçeklerden uzaklaştırılıyor. Bunun için ABD’nin ya da gizli güçlerin kullandığı sözde gizli mesajları açığa çıkarmaya, depremi “şeytanın” yaptığına kendilerini ve halkımızı inandırmaya çalışıyorlar.

Sonuç

Komplo Teorileri, özellikle bu deprem döneminde Türk toplumuna zarar veriyor. Depremin nedenlerinin göz ardı edilmesine, depremin yaralarını sarmak ve benzer bir depremden en az zararla kurtulabilmek için toplumca alınması gereken önlemleri konuşmak yerine, Türk insanının enerjisi, uydurma, hayali düşmanlarla boğuşmaya harcanıyor. Depreme müdahale sürecinde yaşanan sorunların konuşulmasını, AFAD başta olmak üzere depremde sarsıntı geçiren kurum ve kuruluşların depreme yönelik yeniden yapılandırılması, şehir planlamalarında artık fay hatlarının imara kapatılması, tahliye ve yardım mekanizmasındaki aksaklıkların giderilmesi gibi konulara yönelik kamuoyunun farkındalığının artırılması engelleniyor, bu tür komplo teorileri ile baskılanıyor diye değerlendiriyorum.

Nihayetinde Türk toplumu; komplo teorileri üretenler tarafından, depreme hazırlık ve müdahale sürecindeki aksaklıkların yaşanmasına neden olan gerçek sorumluları tespit edemez, göremez hale getiriliyor. Belki de bu amaçlanıyor, bu nedenle de komplocular kolaylıkla ana akım medyada kendilerine yer bulabiliyorlar.

Komploculara göre depremin gerçek sorumluları içerde değil dışardadır. Yani dış güçlerdir. Ancak ABD dahil, o dış güçlerden depremin ilk saatlerinde ilan ettiğimiz 4. Seviye Deprem Tedbirleri ile dış yardım istemek zorunda kaldığımızı nedense göz ardı ediyorlar. Gelen yardımları, arama kurtarma ekiplerini görmezlikten geliyorlar.

Sonuçta, komplocular, Türk toplumuna faydadan ziyade zarar veriyorlar. Bunları ana akım medyaya taşıyan televizyon yayıncıları da bilerek veya bilmeyerek buna alet oluyorlar. Kamuoyunu oyalıyorlar, hatta daha da kötüsü, uyutuyorlar.

 

Kaynak: https://strasam.org 

https://ortakakil.org.tr/

Ortak Akıl Politika Geliştirme

Sosyal Medya

Bizi takip edin, birlikte daha güçlüyüz...