İstanbul Sözleşmesi dün Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile feshedildi. Anayasamıza göre temel hak ve özgürlükler kanun hükmünde kararname ile düzenlenemez. Yapılan işlem bu yönü İle Anayasa’ya aykırıdır. Bir gece yarısı kararnamesi ile TBMM’nin onayladığı uluslararası bir sözleşmenin tek imza İle kaldırılması tek adam rejiminin bizi getirdiği son noktadır.
Uzun zamandır muhafazakar kesimde aile yapısını zedelediği ve eşcinsel ilişkileri özendirdiği gerekçeleri ile bir kampanya yürütülerek toplumda yanlış bir algı yaratılmaya çalışılıyordu. 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
İstanbul Sözleşmesi biyolojik veya hukuki, ailevi bağ olup olmadığına bakılmaksızın ev içi şiddetin (örneğin eski veya mevcut eşler, evlilik dışı partnerler, birlikte ikamet edilen aile fertleri, akrabalar veya birlikte ikamet edilen başkaları tarafından yöneltilen şiddetin) ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören ve Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan bir belgedir .İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan bu haklar ve devlete yüklenen ödevler: iç hukukta başta Anayasa, medeni kanun, Türk Ceza kanunu ,6284 sayılı Ailenin Korunması ve Şiddetin Önlenmesine dair yasa ve uluslararası hukukta BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi (CEDAW) vb yürürlükte olan (ülkemizin taahhüt altına girdiği)sözleşmelerdeki hususlardır.
İstanbul Sözleşmesinde var olandan farklı olarak getirilen bütün bu konularda uluslararası denetim prosedürü getirilmesidir .Her yıl bütün bu konularda üye olan her devlette ne yapılıp yapılmadığının bir raporla açıklanmasıdır ve yaptırımı yoktur. İstanbul Sözleşmesinde aile yapısını zayıflatan bir hüküm yoktur, eşcinselliği özendirecek bir hüküm (şiddete maruz kalabilecek gruplar arasında LGBT’nin de anılması dışında ! ) yoktur.
Ne yazık ki uluslararası alanda demokratik bir ülke olma yolunda itibarımızı yükselten bir sözleşme iç siyaset hesaplarına feda edilmiştir.
Bu kesimlerin bu sözleşme üzerinden haksız bir şekilde yarattıkları algı İle esasında karşı oldukları hem iç hukukumuzda hem de uluslarası taraf olduğumuz sözleşmelerde yer alan temel hak ve özgürlükler ve kadın hakları İle ilgili hükümlerdir.
2012 den bu güne 7000 Kadın öldürülmüş ,1 milyon 600 bin şiddete uğrayan kadın koruma kararı için polise başvurmuştur. Bu sözleşmenin toplumun her alanında şiddetin arttığı ,kadınların sokaklarda şiddete uğradığı, boğazlandığı bir dönemde feshedilmesi düşündürücüdür.
Kamuoyunda bilinenin aksine aile içinde şiddete uğrayan bireyin başvurusu üzerine şiddet uygulayan bireye uzaklaştırma öngören 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa benim de içinde bulunduğum 55. Hükümet zamanında rahmetli Işılay Saygın’ın çabaları ,sayın Hikmet Sami Türk ‘ün desteği ve rahmetli Bülent Ecevit’in iradesi (son sözü söylemesi) sonucu çıkartıldı ve o günlerde bir koalisyon hükümetinde bu kanunu çıkartmak devrim niteliğinde bir gelişmeydi. Daha sonra uygulamadaki sıkıntıları ,aksaklıkları gidermek ve daha etkin hale getirmek için 2012 yılında 6284 sayılı kanun çıkartıldı. Gerek 4320 gerekse 6284 sayılı yasalar geleneksel aile yapısı içinde sindirilen kadına daha özgür olmak, yaşam hakkını korumak ve içinde bulunduğu çaresizlikten kurtulmak için yasal bir çare sunmaktadır.
Asıl karşı oldukları “kendine güvenli ,özgür ve hakkını arayan “kadındır.
Çıkarttıklarını söyledikleri milli görüş gömleğini tekrar giydikleri anlaşılan iktidarın bundan sonra atacağı adım 6284 sayılı kanununu yeniden düzenlenmesidir
21.3.2021
Hasan Gemici
Eski Devlet Bakanı
Ortak Akıl Politika Geliştirme Derneği
Sosyal Politikalar Masası Koordinatörü