KARBON VERGİSİ
Bazı ülkelerde değişik oranlarda karbon vergisi uygulanmakta, bazı ülkeler bu vergiyi uygulamaya koymak için bazı hazırlıklar yaparken, Ülkemizde ise, henüz karbon vergisi uygulanmamakla beraber önümüzdeki yıllarda dünyanın akışına uygun olarak bu verginin getirilebileceği değerlendirilmektedir.
Küresel ısınmayla mücadele gerekçesiyle, başta tarım, turizm, ulaştırma, eğitim gibi yaşamın her alanını içerecek şekilde gerçek ya da tüzel kişilerin yaptığı her türlü işin karşılığında atmosfere salınmasına yol açtığı sera gazı oranı belirlenip, bunun karşılığında bir karbon vergisi alınmasına yönelik bir çalışma da bulunmakta.
BM’nin geçen yıl yayınladığı 204 sayfalık Handbook on Carbon Taxation adlı raporda, günümüzde karbon vergisi uygulayan ülkelerde 1 tonluk CO2 için 1 Dolar – 100 Dolar arasında çok değişen miktarlarda karbon vergisi alınabildiği, BM hem bu çok değişken aralıktaki orana belirli bir sınır getirip belirleme ve hem de henüz karbon vergisi uygulamayan ülkeleri de bir şekilde uygular hale getirmek için bazı öneriler konusunda çalıştığı bildirilmekte.
Henüz kesin olarak belirlenmemiş olmakla beraber bu karbon vergisinin BM tarafından CO2 ton başına 135 Dolar – 5,500 Dolar aralığında olabileceği öngörülmekte.
Görünen o ki, her ne kadar doküman ve raporlarda çok açık ve net çizgilerle belirtilmemiş olsa da, küresel ısınmaya %20’lik bir katkı yaptığı söylenen tüm küçük ve büyükbaş hayvanlara, bunların besiciliği ve bunlardan elde edilen gıda ve ürünlere de aslında yakın olmasa da orta ve uzun vadede karbon vergisinin getirilebileceği öngörülmektedir.
Bu uygulama da bir anlamda doğal olarak çok daha ucuz ve vergisiz ya da vergisi çok daha az olacağından dünya toplumlarını zamanla laboratuvarda üretilen yapay gıda ya da daha hoş bir adı ile Yeni Gıda’ya yönlendiriecektir ki, zaten bu da FAO, BM, UNFSS, EFSA, FDA, DSÖ gibi kuruluşların tam da istediği olgu kendiliğinden gerçekleşmiş olacaktır.
Bu işin bir başka boyutu.
Diğer bir boyutu ise ekonomik ve BİT boyutu.
Örneğin bir çiftçi, eski usulle hayvancılık yapmaya kalkarsa karbon salınımı çok diye daha çok vergi ödeyecek. Fakat laboratuvarda et üreten bir şirket, karbon salınımı çok daha az diye daha az karbon vergisi ödeyebilecek.
Veya bir çiftçi mazotlu bir traktor, biçerdöverle tarım yaptığında yine karbon salınımı çok diye daha fazla karbon vergisi ödeyecek. Elektrikli traktr ve biçedöver kullanan çiftçi daha az ödeyecek. Ya da yapay zekalı ve sürücüsüz bir robotu kullanan bir çiftçi çok daha az karbon vergisi ödeyecek.
Yani kısacası bilgi üretenler, laf üretenleri bir şekilde yönetecek, yönlendirecek.
ÜLKEMİZDEKİ DÜZENLEMELER
AB’nin Ülkemize yönelik olarak yayınladığı İlerleme Raporları ve Katılım Ortaklığı Belgeleri’nde ve gerekse de Ülkemizin onaylanmak üzere Avrupa Komisyonu’na sunduğu Ulusal Programlar’da bu yeni gıdalar konusunda Tarım Bakanlığı tarafından verilen taahhütler ve yapılan çalışmalar konusu oldukça ayrıntılı olduğundan bir başka yazıda ele alınmak üzere şimdilik burada bırakalım.
SONUÇ ve DEĞERLENDİRMELER
Uzun vadede tamamen doğal tarım, balıkçılık, hayvancılık, arıcılık, tavukçuluk vb yapalım derseniz çok ama çok pahalıya üretmek zorundasınız. Ürünleri de doğal olarak çok zenginler alabilir, yüksek teknoloji kullanılarak üretilen yapay gıdaların satış fiyatının çok düşük olacağından, doğal ürünlerin bu yapay gıdalarla / ürünlerle rekabet etmesi tamamen olanaksızdır.
Günümüzde de öyle değil mi? Örneğin 40 günde kesime gönderilen tavuk ile gerçek köy tavuğunun yetişme sürecini göz önüne alınız ve piyasa fiyatları nedeniyle köy tavuğunun diğer tavukla rekabet etmesi olanaklı mıdır?
Böylece bir taraftan kademeli olarak hayvancılık azaltılırken, öbür taraftan da yapay et / gıda vb üretimi doğal olarak artacak, daha da ucuzlayacak ve gün gelecek bizler inek, tavuk, balık, koyun vb bu hayvanları hayvan çiftliğinde birkaç tane örnek olarak göreceğiz. Tıpkı nesli tükenmiş aslan, kaplan gibi.
Umarım bu günler gerçekleşmez.
BİLGİ GÜÇTÜR.