Clicky

KADER – Sönmez Çetinkaya – Ortak Akıl Politika Geliştirme
Ortak Akıl Politika Geliştirme

KADER – Sönmez Çetinkaya

 

Zaman zaman bazı dehşet verici olaylara tanık olunur. Bırakın yazmayı, üzerinde düşünmek bile insanı derinden sarsar. 1999’da peş peşe iki kez yaşanan Marmara depreminde olduğu gibi.

Geçen hafta başında, yaklaşık on dört milyon dolayında yurttaşımızın yaşadığı bölgedeki büyük felaket boyutundaki deprem de onlardan biriydi Hatta bölgede yaşayanlar apokaliptik (kıyamet) sahnelere maruz kalırken, ilk tahminlere göre onbinlerce insanımızın yaşamını yitirdiği, onların yaklaşık üç katı dolayındaki insanımızın da yaralandığından söz ediliyor artık.

Ülke çapında yasta olduğumuz şu günlerden başlayarak, bu katastrofik yıkımın arkasındaki “hakikat”in, sıcağı sıcağına ortaya konması gerekiyor. Geçmişte yaşanan birçok felaketin ardından, başta yöneticiler olmak üzere bu topraklarda yaşayan insanların çoğu, “şimdi bunları konuşmanın zamanı değil” gerekçesine sığınırlar. Halbuki, tam tersidir doğru olan.

Nitekim, konu öncelikle “yer bilimi”, ardından da “inşaat mühendisliği” disiplinlerini doğrudan ilgilendirdiği için, ülkemizin bu konularda iyi yetişmiş  uzmanları, ilk günden itibaren, büyük bir sorumluluk duygusu ile sürecin ardındaki “hakikati” bilimsel açıdan ortaya koymaya çalışıyorlar.

Diğer yandan sürecin, genelde kamu, özelde afet yönetimini yakından ilgilendiren yönleri de, 1999 depreminde  deneyim sahibi olmuş dönemin siyasi sorumluları ve bürokratlarının çıkardığı derslerle de ortaya konuyor.

Biz de bu yazımızda yaşanan büyük felaketlerin ardından, özellikle sorumluluk mevkiindekilerin, çaresizliklerinden olsa gerek, felaketi  “kader” kavramı bağlamında açıklamalarının ne denli tutarlı olduğunu anlamaya çalışacağız.

Çaresiz kalınan durumlarda “kadere sığınma” telkininin, ruhsal sağaltım açısından bir ölçüde yararlı olduğu elbette reddedilemez. Ancak bu yaklaşımın “hakikati” saklamanın aracı haline getirilmesinin, gelecekte çok daha kötü durumlarla karşılaşılması olasılığını büyük ölçüde arttıracağı açıktır.

 

Dinlerde kader düşüncesi…

Semavi dinlerin en eskisi Yahudilik’te kader düşüncesi, farklı açılardan ele alınmış ve birbiriyle çelişen çeşitli yorumlar ortaya konmuştur. Kutsal metinlerin çoğunda kaderci bir eğilim sergilenmişse de, kimi yorumlarda, insanoğlunun hür iradesi üzerinde durulmuştur. (*)

Hristiyanlığın kutsal kitabı İncil’in, Eski Ahit bölümünde, “Tanrı’nın inananlar için planları olduğu, ancak bu planların insanlara felaket getirmek için değil, gelecek ve umuda dönük” olduğu anlatılır. Bazı yorumcular, Yahudiliğin ilk dönemlerinde olduğu gibi, “insanların başlarına gelen kötü şeyleri Tanrı’ya yükleyip, onu günah keçisi haline getirme” alışkanlıklardan söz ederek; esas olanın, insanların karşı karşıya kaldıkları kötülüklerin ya kendi seçimlerinden, ya da onları yönetenlerin seçimlerinden kaynaklandığını vurgulamaktadır. (**)

Diğer iki semavi dinde olduğu gibi, İslamiyet’te de, “kader” konusu kelamcılar arasındaki tartışmaların ana konularından biridir. Nitekim ülkemizin ilahiyatçıları arasında önemli yere sahip  Prof.Hüseyin Atay,  “Kur’an’da İman Esasları” adlı kitabının başında, şöyle demektedir: “İman esaslarının tespit edilmesi hususunda kendime özgü yeni bir yöntem ortaya koydum ve Müslümanları birbirine karşı hasmane davranmaya sevk eden ‘Kadere İman’ etmenin Kur’an’da olmadığını açıkça ve cesaretle savundum. Böylece, İslam Dini tarihinde 1400 sene sonra Kur’an’a başvurarak yanlış bir inancın düzeltilmesi örneğini verdim ve Kur’an’ın nasıl anlaşılması gerektiği yöntemini gösterdim”. (***)

 

Felsefe’de Kader….

 

Kader deyince, düşünce tarihinin dev isimlerinden 19.yüzyılda yaşamış filozof Nietzsche’den söz etmeden olmaz.

Protestan düşünce yoğunluklu bir aile içinde büyüyüp, önce filolojiye, ardından da felsefeye yönelen Alman filozof Nietzsche (ö:1900), insana ve yaşama dair birçok eseri yanında, Ecce Homo (İşte İnsan) adlı kitabında, kaderini sev anlamına gelen latince “Amor Fati” kavramı üzerinde durmuştur.

Bu kavramın kaynağı, kısmen “Aristocu etik”den etkilenip, “erdemin başat olduğu” düşüncesini temel alan, geç Helen ve erken Roma dönemlerinde yaşamış  Stoacılar (Stoics) adı verilen bir felsefe okuludur.

Bazı felsefeciler, Nietzsche’nin bu sözlerini  “her yeni gün yaşanıyor ve ertesi günden itibaren sanal oluyor; gelecek ise doğası gereği şimdilik sanal; o da vakti geldiğinde yaşanacak, sonra geçip gidecek ve sanal olacak” şeklinde yorumlamışlardır. Bazıları da Nietzsche’nin, “kader” kavramına yüklediği anlamın, dini anlatımlardan farklı olarak, kişinin bir ilahi güç tarafından maruz bırakıldığı şey olmayıp, bizzat kendi düşünce ve eylemlerinin oluşturduğu şey olduğunu, o yüzden de herkesin kaderini sevmesini, kastettiğini ifade etmişlerdir.

 

Değerlendirme…

 

Konunun uzmanlarını bile şaşırtan boyutlarda bir felakete neden olan  deprem nedeniyle gündeme gelen “kader planı” kavramı, teolojinin ve felsefenin ele aldığı konulardan biridir. Nitekim,  depremin hemen ikinci gününden itibaren kavram üzerinde birçok görüş ortaya konmuş bulunmaktadır.

Teolog ve filozofların  bu kavramın deprem ile ilişkisi üzerinde tartışmaları  süredursun, süreç psikologların “yas tutma teorisi” adını verdikleri sistematik yaklaşıma göre sürüyor. Söz konusu teoriye göre, ilk aşama olan “inkar” dönemi büyük ölçüde geçilip, “öfke” dönemine girilmiş bulunuluyor. Ardından, “sakin” dönem olarak adlandırılan “yaşama tutunma” dönemine, sonrasında “depresyon” ve en sonunda da “kabullenme”, yani dışa dönüş ve dayanışma dönemine girilmesi bekleniyor.

 

Sonuç…

 

Yani, neresinden bakılırsa bakılsın, yaşamını kaybeden onbinlercesinin yanında, yüzbine dayanan yaralı insanımızın yakınları başta olmak üzere, felakete maruz kalan on beş milyona yakın yurttaşımız ve onların yakınlarını, dolayısıyla ülke olarak hepimizi çok zor günler bekliyor.

Bu zor günleri aşmanın ilk adımı, arkaik dini referanslara başvurmayı uzatmak değil, halk olarak “hakikat” ile yüzleşerek bilim ve aklın gösterdiği doğrultuda hareket etmek olmalı. Bu açıdan sorumluluğun büyük bölümünün kamu yönetiminde olduğunu unutmadan.

 

 

(*)   Okumuş, N.K., “Ehl-i Kitap İlahiyatında İlahi Takdir Algısının Merkez

Parametreleri Üzerine Bazı Tespitler”, Kelam Araştırmaları 11.1 (2013)

ss.169.200.

(**)  Mahoney, K., “What Bible Says About Fate”, Learn Religions, Mart 28,

2019.

https://ortakakil.org.tr/

Ortak Akıl Politika Geliştirme

Sosyal Medya

Bizi takip edin, birlikte daha güçlüyüz...