Ticaretin küreselleşmesi ve tüketici tercihlerinin değişmesiyle e-ticaret sitelerinin ürün satışları ciddi bir şekilde artmış ve e-ticaret yapan firmalarla çalışan taşıma şirketleri de bu artıştan payını almıştır. Covid-19 salgınıyla artan uzaktan çalışma yöntemi Dijital Platform Ekonomisinin hızla gelişmesine yol açmış ve bu alanda çalışan sayısı da günden güne artmaya başlamıştır. Sadece AB’de 28 milyon kişi olan bu alandaki çalışan sayısının 2025 yılında 43 milyon kişiye ulaşması beklenmektedir. Ancak bu platformda çalışanların statüsünün ne olduğu/olacağı konusunda da henüz bir açıklık bulunmamaktadır.
Son dönemlerde sıkça gündeme gelen dijital platformlarda çalışan işçilerin eylemlerinde bazı e-ticaret siteleri adına taşıma hizmetlerini yerine getiren kuryelerin de hak arayışına girdiği görülmektedir. Bugüne kadar bu şirketlerin işçisi olarak çalışan motorlu kuryeler yeni bir anlayışla “esnaflaşmış işçi (esnaf kurye)” konumuna oturtulmaya başlanmıştır. Büyük kargo şirketlerini işçi çalıştırmanın yükümlülüğünden kurtaran bu modelde bağımsız ama işçi konumunda olmaya devam eden hibrit bir çalışma şekli olarak “esnaf kurye” kavramı ortaya çıkmıştır. Bu modelde, esnaf kuryeler, kendi adına işletme kurup taşıma şirketlerine hizmet vermeye başlamışlardır. Bağımsız bir çalışan olması gereken bu kesimin maalesef taşıma şirketinin kendisine belirlediği çerçevenin dışına çıkması da mümkün olmamaktadır.
Taşıma Şirketlerinin personeli iken “kendi işinin patronu” olma vaadi sunan bu modelin temelinde işçilik haklarından vazgeçmiş “bağımsız işçi”nin yattığını söyleyebiliriz.
Esnaf Kurye olarak yayılan ve taşıma/teslim faaliyetlerinin taşıma şirketlerinin personeli eliyle yürütülmesi yerine kendi adına bağımsız olarak çalışan kişilere gördürülmesi ilk bakışta makul görülmektedir. Ancak yakından bakıldığında aslında bu kişilerin bağımsız olmadığı ve işçilik statüsünden kaynaklı bir çok haktan vazgeçtiği ve yeni yükümlülükler altına girdiği görülebilecektir.
Öncelikle esnaf kurye olan bir kişi yaptığı işle ilgili tüm masrafları kendi karşılamak zorundadır. Özellikle bu işin temelini oluşturan işe uygun bir motosiklet alınması, bunun günlük kullanımına bağlı yakıt giderleri, işe uygun kıyafetler, kişinin vergisi, sigortası, sosyal güvenlik primleri vs. kişinin kendisi tarafından karşılanmak zorundadır. Aslında buna benzer giderler tüm esnaflar için geçerli olan giderlerdir. Ancak işyeri sahibi bir esnafın hastalanması veya başka bir şekilde işinin başında olamaması halinde yanında çalışan veya aileden birisi bu işi devamını sağlayabilecektir. Ancak motosikletle kuryelik yapan kişinin işini yapamaz hale gelmesinde yerine geçecek bir kişi bulunması zordur. Özellikle siparişlerin ve teslimatların tam zamanında yapılması yönünde bir rekabetin olduğu dönemde, yapılan sözleşmeye aykırılık durumu ortaya çıkma ihtimaline karşı, Kuryenin işini aksatma lüksü bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu modelde işin niteliğinden kaynaklı olarak yaşanması büyük ihtimal olan hastalık veya kaza hallerinde koruyucu bir tedbirden bahsetmek mümkün değildir.
Öte yandan her esnaf faaliyetinde olduğu gibi esnaf kuryelerin de çalışma saatlerinde bir sınır yoktur. Ne kadar çalışırsan o kadar kazanırsın anlayışıyla yürütülen bu işte çalışma saatlerinin günde 10-12 saate kadar çıktığını söyleyebiliriz. Bu durum, işçi gibi çalışıp İş Kanunundan kaynaklı fazla mesai, iş kazası, ücretli izin vs. haklarından vazgeçildiği anlamına gelmektedir.
Esasen bu çalışma modeli günümüzde çok yaygın hale gelen Gig ekonomisi (esnek ekonomi) kapsamında daha geniş bir şekilde ele alınması gereken bir konudur. Artık yeni bir çalışma modeli çıkmış ve bu da kendi adına çalışan işçi kavramını (self-employed) tartışmaya açmıştır. Bu konuda AB ülkelerinde de adımlar atılmaya ve büyük şirketlere çalışan esnaf niteliğindeki bağımsız çalışanların işçilik haklarından da yararlanması gündeme taşınmıştır. Bir çeşit “bağımsız işçi” tanımının yapılma gereği ortaya çıkmıştır.
Bilindiği üzere “Gig” kavramı müzik sektöründen gelen ve 1920’lerde caz müzisyenleri tarafından kullanılan “angajman” kelimesinin kısaltması olarak kullanılan ve “kısa süreli iş” anlamına gelen bir terimdir. Gig ekonomisi ise teknolojiye bağlı olarak insanların daha özgür bir şekilde çalışarak para kazanma düşüncesiyle elektronik ortamda kendi adına (freelance) geçici bir süre çalışanların yarattığı bir kavramdır. Evden çalışarak program yapanlar, online ders verenler, e-ticaret yapanlar, Uber sürücüleri vs. Gig ekonomisinin birer parçası olarak görülmektedir. Bu insanlar bağımsız olarak iş yapmakla birlikte Uber sürücülerinde olduğu gibi aslında ana bir şirket veya bir işveren adına çalışmaktadırlar. Bu haliyle esnek ekonomide çalışanlar daha geniş bir alanda geçici işler yapabilmekte ve işverenler ise daha geniş bir alandan işini yaptıracağı uzman kişileri seçme imkanı bulmaktadır.
AB’de 2021 yılı itibariyle tahmini 28 milyon insanın “dijital çalışma platformları” aracılığıyla çalıştığı ve bunlardan 5,5 milyonunun işçi pozisyonunda olmakla birlikte serbest meslek sahibi olarak sınıflandırıldığı ifade edilmektedir.
Bu işçilerin yasal statüsü, dünya çapında giderek daha tartışmalı bir konu haline gelmektedir. New York Times’ın bir haberinde, Uber gibi taksi şirketlerinin ve Deliveroo gibi yemek dağıtım hizmetlerinin, maliyetlerden tasarruf etmek ve yasal yükümlülükleri azaltmak için çalışanlarını bağımsız yükleniciler olarak sınıflandırmakla suçlandığını belirtmiştir. Bu nedenle Gig ekonomisinde çalışanların mahrum kaldığı işçilik hakları yönüyle yeni adımlar atılması ve yeni çalışma modelinin daha açık kurallara bağlanarak çerçevesinin çizilme ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Bu yönde dünya genelinde hak arayışları başlamış ve bu çalışma şekli dava konusu haline gelmeye başlamıştır. Hollanda’da Debbie Berendsen isimli bir kurye, şirketin kendisini işçi olarak sınıflandırması gerektiğini öne sürerek Deliveroo isimli şirkete dava açmıştır. 2021 yılı Şubat ayında Hollanda Temyiz Mahkemesi bu kişi lehine karar vermiştir. Nitekim 2021 yılında İngiltere Yüksek Mahkemesi Uber şoförlerinin bağımsız yükleniciler değil, işçi olduklarına karar vermiştir. Yine, İtalya’daki savcılar gıda dağıtım şirketlerinin 60 binden fazla işçi çalıştırdıkları ve işçi haklarını ihlal ettikleri için yaklaşık 900 milyon dolar para cezasına çarptırılmalarına hükmetmiştir. Öte yandan İspanya’da kabul edilen bir yasa çevrimiçi platform şirketlerini, çalışanları yönetmek için kullandıkları algoritmayı açıklamak zorunda bırakmıştır. (https://www.thenation.com/article/activism/global-gig-worker-organizing/)
Yine Avrupa Birliği’nin yürütme kolu olan Avrupa Komisyonu, birlik genelinde milyonlarca geçici işçinin geleneksel çalışanlara benzer yasal korumalar almasına yol açabilecek bir dizi öneri ortaya koymuştur. Bir basın açıklamasında Komisyon, bu hakların asgari ücret, toplu pazarlık, ücretli izin, işsizlik ve hastalık yardımları ve emekli maaşlarını içereceğini ifade etmiştir.
Öte yandan Avrupa Birliği Adalet Divanı (Court of Justice of the European Union), Birleşik Krallık’ta bir teslimat şirketine kurye hizmeti veren bir kişinin serbest meslek sahibi bağımsız bir yüklenici olarak sınıflandırmasının yanlış olduğunu ve Avrupa Birliği’nin çalışma süresi yönergesi hükümleri uyarınca ücretli izin hakkı gibi çeşitli istihdam haklarına sahip bir işçi olduğunu savunarak açtığı davada verdiği 22 Nisan 2020 tarihli kararında, bireylerin serbest meslek sahibi bağımsız yükleniciler (örneğin, geçici işçiler) veya istihdam haklarına sahip çalışanlar olup olmadığına ulusal mahkemelerin karar vermesi gerektiğine karar vermiştir. Ancak söz konusu kararda, bir kişinin serbest çalışan bağımsız bir yüklenici olup olmadığını belirlemek için mahkemelerin göz önünde bulundurması gereken, bireyin varsayılan işverene (putative employer) bağlılığı veya bağımsızlığı dahil olmak üzere aşağıdaki faktörlerin varlığını aranması gerektiğini de belirtmiştir.
-Varsayılan işverene sağladıkları hizmetleri yerine getirmesi için yerine başka birisini atayabilme veya başka bir kişiyle sözleşme yapabilme.
-İşi kabul etme veya reddetme ve varsayılan işveren için gerçekleştirilecek maksimum sayıda görev belirleme özgürlüğü.
-Varsayılan işverenin rakipleri de dahil olmak üzere diğer kuruluşlara hizmet sağlanması.
-Kendi çalışma saatlerini (belirli parametreler dahilinde) belirleme özgürlüğü ve çalışma saatlerini varsayılan işverenin ihtiyaçlarına değil, kendi ihtiyaçlarına göre ayarlama hakkı.
Avrupa Birliği Adalet Divanı, aslında bağımsız çalışmanın kriterlerini belirlemiş ve bunların olmaması halinde kişinin işçi statüsünde değerlendirilmesi gerektiğini de üstü kapalı kabul etmiştir.
Ne Yapılmalı?
Gig ekonomisinin sürekli büyüdüğü ve bu alanda çalışanların sayısının da her geçen gün arttığı açık bir şekilde görülmektedir. Dolayısıyla daha fazla mağduriyetler yaşanmadan bu çalışma şeklinin yeni düzenlemelerle acil bir şekilde tanımlanması ve kurallarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında sorunun çözümü için bağımsız çalışan ve işçi haklarının birleştirilerek yeni bir model oluşturulması bir yöntem olarak değerlendirilmelidir. Öncelikle bu meslek gurubunun örgütlenmesi sağlanarak büyük Firmalar karşısında iş güvenliğini ve güvencesini sağlayan standart sözleşmeler oluşturulması ve çalışma koşullarının hafifletilmesi yerinde olacaktır. Öte yandan ortaya çıkan bu yeni iş modelinin yasal düzenlemelere bağlanması için gerekli çalışmaların yapılması gereği ortadadır. Konuya değişik açılardan bakılarak platformda yer alan şirketler, platform işçilerinin örgütleri, sendikalar, kamu kurumlarının temsilcileri, akademi çevreleri ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla yapılacak toplantılarda alınacak kararlarla çalışanları koruyucu gerekli düzenlemelerin yapılması halinde bu çalışma şeklinin tarafların lehine olabilecek bir model olması mümkündür.