Giriş
Başkanlık Sistemi 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandum ile kabul edildi. 24 Haziran 2018 günü milletvekili genel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin birlikte yapılması sonucu Recep Tayyip Erdoğan’ın bu makama seçilip, 9 Temmuz 2018’de yemin ederek göreve başlamasıyla ülke fiilen bu sistemle yönetilir hale geldi. Taraftarlarınca büyük başarılar sağlayacağı iddia edilen sistemin yaklaşık beş yıllık uygulaması sonucunda geldiğimiz nokta bellidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) işlevsizleştirilmesi, ekonomik çöküntü, adalet mekanizmasının ağır yara alması, dış politikadaki başarısızlıklar, gelir dağılımındaki büyük adaletsizlik, ifade ve gösteri özgürlüğüne karşı takınılan sert ve kısıtlayıcı tavır sistemin iflasının göstergeleri olmuştur.
Bu sisteme son verilerek daha iyi bir yöntem olan parlamenter sisteme geçiş zaman alıcı ve Anayasal düzenlemeleri gerektiren bir süreç olmasına karşın iyileştirmelerin nasıl olacağı hakkında tartışmalar yapılması, önerilerde bulunulması önem kazanmaktadır.
Aşağıdaki noktalar, uluslararası saygınlığımızın ne düzeyde olduğu hakkında fikir vermektedir;
- a) Basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 153. sırada yer almamız,
- b) Toplumsal olaylara müdahale eden polisi kaydetmenin yasaklanması,
- c) Covid-19 pandemisinde ülkelerin bildirdiği bilgilerin şeffaflığı, salgın yönetme kabiliyeti, veri kullanım şekli ve bilginin yayımlanma sürelerini inceleyen bağımsız araştırma kurumunun verilerine göre 100 ülke arasında 97.olmamız, şeffaflık bakımından en kötü 10 ülke arasında 5. olmamız (1).
1.Seçim Sistemi
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde seçim sistemleri iki temel kavram arasındaki dengeyi gözeterek veya birisine ağırlık vererek hazırlanır. Bu kavramlar, temsilde adalet ve yönetimde istikrardır. Tek parti iktidarı veya iki partili kuvvetli koalisyonların oluşturulması amacıyla en çok oy alan parti/partiler lehine düzenlemelerin yapılması siyasi istikrarı gözetir. Temsilde adalet ise, ülkedeki partilerin aldıkları oy oranında yasama meclisinde sandalye kazanmasını öngörür.
Ülkemizde çok partili, gizli oy ve açık sayımla yapılan, iktidarın el değiştirmesi bakımından siyasi tarihimizde önemli bir kilometre taşı olan 1950 genel milletvekili seçimlerinden, günümüze kadar 19 genel milletvekili seçimi yapılmıştır.
1950’li yıllarda yapılan üç seçimde (1950, 1954, 1957) sırasıyla 539, 541 ve 610 milletvekili seçilmiştir. Bu seçimlerin hepsinde; basit çoğunluk, sabit liste yöntemi kullanılmıştır. Bu sistemde partilerin hazırladığı adaylar listesine oy verilir. O seçim çevresinde en çok oy alan partinin listesindeki tüm adaylar milletvekilleri seçilmiş olur. Söz konusu yöntem güçlü tek parti iktidarlarının oluşmasını hedeflemektedir. Ancak, bu sistemin sıklıkla aşırı temsil olarak nitelenecek sonuçlara neden olduğu görülmüştür. Sistem basit olup genelde katılımı yükseltir.
Demokrat Parti (DP), basit çoğunluk sisteminin geçerli olduğu 1950, 1954 ve 1957 seçimlerinde sırasıyla % 55.2, % 57.61 ve % 47.87 oranında oy almasına karşılık, TBMM’de sandalyelerin sırasıyla % 77.17, % 92.79 ve % 69.5’ini alarak, her üç seçim sonrasında da Adnan Menderes Başbakanlığında tek başına çoğunluk hükümetleri kurmuştur.
27 Mayıs askeri darbesinden sonra hazırlanıp, halk oylaması sonucu kabul edilerek yürürlüğe giren 1961 Anayasa’sı parlamentoya Senato kanadını eklemiştir. Milletvekili sayısı 450 olarak belirlenmiş ve son 10 yılın deneyimlerinden yola çıkılarak basit çoğunluk sistemi terkedilip, 1960’lı yıllarda yapılan üç seçimde (1961,1965, 1969) d’Hondt seçim sistemi kullanılmıştır.
Belçikalı bir matematikçi ve hukukcu olan Victor d’Hondt tarafından geliştirilen sistem, bir seçim bölgesinde her partinin aldığı oyların birden başlayarak izleyen sayılara bölünmesini öngörür. Bölme işlemine o seçim çevresinde seçilecek milletvekili sayısına kadar devam edilir. Bölme sonucunda elde edilen rakamlara göre her partinin çıkaracağı milletvekili sayısı belirlenir. Bu sistemde, seçim çevresinde veya ülke genelinde olmak üzere iki türlü baraj uygulanır.
1961 seçimlerinde barajlı d’Hondt sistemi uygulanmış, hiç bir parti tek başına iktidar olacak sayıda milletvekilliği kazanamadığı için seçim sonrasında CHP-AP(Adalet Partisi) koalisyon hükümeti kurulmuştur.
1965 seçiminde temsilde adaletin en uc şekli, milli bakiye sistemi ilk ve şimdilik son kez uygulanmıştır. Küçük partilerin aldıkları oy oranında milletvekili çıkarmalarını sağlayan bu sisteme rağmen, AP tek başına iktidar olmuştur. Bu sonuç, nisbi temsil sisteminin tek parti hükümeti kurulmasını zorlaştıracağı tezinin geçerli olmadığına örnektir. 1969 seçiminde milli bakiye sistemi uygulanmamış, buna karşın AP tek başına iktidar olmuştur.
1970’li yıllarda yapılan iki seçimde de (1973-1977) CHP birinci parti olmuş, 1973 seçiminde % 40’ın üzerinde oy almasına rağmen tek başına hükümeti kurabilecek sayıda milletvekilliği kazanamamıştır.
Anavatan Partisi (ANAP), 1980 askeri darbesinden sonra yapılan ve ilk kez % 10 ülke barajının uygulandığı 1983 yılı genel milletvekili seçiminde ülke çapında % 45.14 oy almış, parlamentoda sandalyelerin % 73.18’ini elde ederek Turgut Özal başkanlığında tek parti hükümeti kurmuştur.
1987 seçimleri seçmen katılımının % 93.3’ü bulmasıyla seçim tarihimizin rekor katılımı gerçekleşmiştir. ANAP bir önceki seçime kıyasla % 8 oranında daha az oy (% 36.3) almasına karşın kazandığı 292 sandalye ile parlamentoda % 64.88’lik bir çoğunluk elde etmiştir. Bu sonuca % 10’luk ülke ve ayrıca seçim çevresi barajı uygulaması neden olmuştur. Dört parti ülke barajı altında kalırken seçim çevresi baraj rakamları % 20, %25 ve % 33.3 gibi yüksek oranlar olmuştur.
1990’lı yıllarda yapılan üç seçimde (1991,1995,1999) koalisyon hükümetlerinin kurulmasına yol açan sonuçlar alınmıştır. Seçim çevresi ve % 10’luk ülke barajının geçerli olduğu 1991 seçimi sonrası DYP (Doğru Yol Partisi) ile SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) koalisyon hükümeti kurmuşlardır.
1995 yılı seçiminin özellikleri seçmen yaşının 18’e indirilmesi, ceza ve tutuk evlerindeki tutuklulara oy verme hakkı tanınması, seçim çevresi barajının % 10’a indirilmesi, ülke barajının % 10 olarak devamıdır. Bu seçim sonrası kısa ömürlü ANAP-DYP koalisyonu, onun sonrasında RP(Refah Partisi)-DYP koalisyonu kuruldu.
1999 seçim sonucunda, Bülent Ecevit liderliğindeki DSP(Demokratik Sol Parti), ilk parti oldu. DSP- ANAP-MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) üçlü koalisyon kurarak ülkenin 17. koalisyon hükümetini oluşturdular.
2002 yılında yapılan seçimde, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) oyların % 34.28’ini almasına karşın TBMM’de % 66.6 oranında milletvekilliği kazandı ve Abdullah Gül’ün Başbakanlığında tek parti hükümeti kurdu. Bu seçimde % 19.38 oy alan CHP muhalefet partisi olarak parlamentoya girmiştir. Bu iki parti dışında parlamentoya hiç bir parti girememiş, ülke düzeyinde % 46.34 oy mecliste temsil edilememiştir.
Yukarıda açıklanan sonuçlar, temsilde adaletsizliğin tipik örnekleridir. Temsilde adaletin öncelenmesine karşı çıkanların başlıca argümanları; zayıf koalisyonların kurulacağı, bu durumda siyasi istikrarın sağlanamayacağı, büyük projelerin gerçekleştirilemeyeceği, önemli kararların alınamayacağı, koalisyonların uzun ömürlü olamayacağı şeklindedir. Temsilde adaleti öngören sistemlerle yapılan seçimler sonrasında, tek parti hükümetlerinin kurulmasının örnekleri mevcut olup bunun yanısıra yürürlükteki cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde değil seçim sonrası, seçimlere bile çok sayıda partinin katıldığı ittifaklar halinde girilmektedir. Koalisyonlar seçim sonuçları aritmetiğine ve konjünktürün özelliklerine göre kurulurken, mevcut sistemde partiler seçim öncesi ittifaka girmektedirler. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde bakanlar, parlamento dışından seçildiği veya parlamenter olsa bile istifa etmek durumunda olduğu için, ittifak yapmanın siyaseten fazla bir anlamı yoktur.
Koalisyonlar birlikte çalışma, tolerans, siyasi nezaket gibi özelliklerin yerleşmesine katkıda bulunduğu gibi ülkemizin büyük sorunu olan kamplaşma, karşıt siyasi görüşe tahammülsüzlük, gerginlik ve siyasi tansiyonun azaltılmasını da sağlayacaktır.
Koalisyonların zayıf hükümetler olduğu ve önemli icraatlar yapamayacağına karşı görüşüm, CHP’nin birinci parti olarak yer aldığı koalisyon hükümetlerinin ülke için çok yararlı kararlarını ve önemli icraatlarını hatırlatmak olacaktır.
25 Haziran 1962 tarihinde İsmet İnönü başkanlığında kurulan CHP-YTP (Yeni Türkiye Partisi)-CKMP(Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) koalisyon hükümetinin icraatları:
- a) 28 Mart 1962: 1960 Ekim ayında askeri yönetimce görevden uzaklaştırılan 147 öğretim üyesinin görevlerine dönmesini sağlayacak yasa TBMM’de kabul edildi.
- b) 1 Temmuz 1962: Hükümet idari kadroyu sivilleştirme kararı aldı. Bazı illerdeki asker kökenli valilerden yaş haddini doldurmuş olanlar emekliye sevk edilerek yerine siviller atandı.
- c) 10 Eylül 1962: Milli Birlik Komitesi tarafından Doğu Anadolu’dan sürülen 55 ağanın köylerine dönmelerine ilişkin yasa TBMM’de kabul edildi. Böylece sosyal barış ve normalleşmeye yönelik önemli bir adım atılmış oldu.
- d) 18 Ekim 1962: Eski Demokrat Partililere kısmi af getiren yasa resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Sonrasında 258 Yassıada hükümlüsünün tahliyesine başlandı. 27 Mayıs askeri darbesi sonrası oluşan sıkıntıların, bölünmelerin giderilmesi ve yaraların sarılması amacıyla bu yasa çıkarılmış oldu.
- e) 24 Temmuz 1962 tarihinde “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri” kanunu kabul edildi. Böylece demokratikleşme ve demokratik hakların kullanımına ait önemli bir yasa yaşama geçirildi.
- f) 24 Temmuz 1963 tarihinde resmi gazetede 274 sayılı “Sendikalar” ve 275 sayılı “Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt kanunu” yayımlandı. Bu yasa çalışma yaşamı için devrim niteliğinde bir yeniliği ifade etmiştir.
- g) 12 Eylül 1963 günü Ankara’da o zamanki adıyla AET(Avrupa Ekonomik Topluluğu) arasında ortaklık antlaşması imzalandı. Antlaşma 1 Aralık 1964’de yürürlüğe girdi.
- h) 1 Şubat 1965’de SSK (Sosyal Sigortalar Kurumu) yasası yürürlüğe girdi.
Bülent Ecevit’in başkanlığında 26 Ocak -17 Kasım 1974 arasında görev yapan CHP-MSP(Milli Selamet Partisi) koalisyon icraatları:
- a) 23 Mart 1974: Hükümet, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun mezarlarını başka yerine taşınmasına izin verdi.
- b) 16 Nisan 1974: Eski DP’lilere siyasal hakları geri verildi. Siyasi yaraların sarılması, daha önemlisi insani bir görevin yerine getirilmesi ve 27 Mayıs sonrası bölünmüşlüğü azaltmaya yönelik kararlardır.
- c) 14 Mayıs 1974:TBMM’de genel af yasası kabul edildi. Yasa gereği 50,000 hükümlü ve tutuklu özgürlüğüne kavuştu.
- d) 1 Temmuz 1974’de Bakanlar Kurulu haşhaştan elde edilen afyon üretimi ekim yasağını, sıkı devlet denetimi altında olması koşuluyla yedi ilde kaldırdı.
Amerika Birleşik Devleti (ABD) Başkanı Richard Nixon yönetimi afyon ekiminin bütünüyle yasaklanması konusunda Türkiye ve diğer bazı ülkelere yoğun baskı yapıyordu. Bunun karşılığında üreticinin uğrayacağı maddi zararın giderilmesi önerisinde bulunmuştu. Bakanlar Kurulu 30 Haziran 1971 tarihinde yayımladığı bir kararname ile haşhaş ekimi ve afyon üretimini 1972 sonbaharından geçerli olmak üzere bütünüyle yasakladığını bildirdi.
CHP-MSP koalisyon hükümetinin haşhaş ekimine getirdiği serbesti üzerine ABD Temsilciler Meclisi, 16 Temmuz 1974’de Türkiye’ye gönderilen tüm askeri ve ekonomik yardımları, savunma ile ilgili mühimmatı ve hizmet satışını, silah gönderilmesine ait ruhsatları askıya aldı. Temsilciler Meclisi aynı gün ABD İhracat ve İthalat Bankası’nın Türk hükümetine, ajanslara ve ulusal kuruluşlara garanti, sigorta ve kredi vermesini 1975 yılı başından itibaren iptal etti.
- e) 20 Temmuz 1974: Kıbrıs’a Türk Silahlı kuvvetlerinin harekat kararı verildi.
f)14 Ağustos 1974: Kıbrıs’a ikinci askeri harekatın yapılması kararı verildi.
2.Siyasal Sitemimiz İçin Öneriler
2 a. Dar bölge seçim sistemi
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bırakılarak parlamenter sisteme dönüş “güçlendirilmiş parlamenter sistem” olarak isimlendirilmiştir. Bu hedefin en önemli ögelerinden birisi seçim sistemidir. Güçlü ve etkin bir parlamento için milletvekili ile yurttaş arasındaki bağın kuvvetli olması gerekir.
2018 yılı seçimleri ve aynı yıl TÜİK tarafından açıklanan ülke nüfusumuzun 82,003,882 kişi olarak belirlenmesine göre 136,673 kişi için bir milletvekili seçildiği anlaşılmaktadır. En kalabalık iki şehirden İstanbul’ da bir milletvekili 153,752 kişiyi temsil ederken, bu rakam Ankara için 152,888’dir. En az nüfusa sahip iki ilden Bayburt’da bir milletvekili 82,274 nüfusu temsil ederken, Tunceli’de bu rakam 44,099’a düşmektedir.
Bu farklılık özellikle büyük şehirlerde seçmen ile milletvekili arasında kopukluk yaratmakta, seçmen genellikle oy verdiği partinin adaylarının çoğunu tanımamaktadır. Ülke nüfusunun milletvekili sayısına bölünmesiyle elde edilen rakam bir milletvekilinin temsil ettiği nüfus olarak değerlendirilir. Bu rakam baz alınarak seçim çevreleri bu nüfusa yakın olacak şekilde düzenlenmelidir. Her seçim çevresi ülke ortalamasına yakın nüfus birimleri olarak belirlenecektir. Bunun anlamı yürürlükte olan 600 milletvekilliği için 600 seçim çevresinin oluşturulmasıdır. Adayların dar bölge sisteminde seçmen tarafından daha iyi tanınması, seçildiği takdirde daha yakın ilişki sürdürmesi mümkün olacaktır. Sonuç olarak dar bölgede çoğunluk sistemi ve bu sistemin özelliklerini irdeleyecek bir arayışa girmek doğru olacaktır.
Dar bölge seçim sisteminde, her seçim çevresinden tek adayın seçilmesi söz konusudur. En çok oyu alan kişi seçilmiş olur. Sistemin bir türevi, seçilebilmek için mutlak çoğunluğun aranmasıdır. Adaylardan hiçbirisi ilk turda çoğunluğu sağlayamazsa ikinci tur seçim yapılır. İkinci turda mutlak çoğunluk aranmaz.
Önerimiz tek turlu seçimdir.
Yukarıda tarif edilen şekilde milletvekili-seçmen arasındaki yakın bağın mevcut olduğu sistemde, bakanların parlamento dışından olmasının getirdiği sakıncalar ile, milletvekillerinin bile bakanlara ulaşmakta zorlanmasının yol açtığı sorunlar çözüleceği gibi ülke barajı sorununu bütünüyle ortadan kaldırmış olacaktır. En önemlisi halihazırdaki parlamentonun işlevsizliği giderilmiş olacaktır.
Bir başka yarar ise adayların parti şemsiyesi altında seçime girmelerine karşın seçimde adayların kişisel özellikleri daha fazla rol oynayacak olmasıdır. Mevcut uygulamada parti listelerinde yer alan adaylar hakkında çoğu zaman seçmenin bir fikri olmamaktadır. Seçmen eğilimi kişileri önemsemeden yakın olduğu partiye oy verme yönündedir. Bu sistemde seçmenin adayı tanıma şansı yüksek olacaktır. Seçim kazanan aday daha bağımsız bir milletvekili olarak katı parti disiplininin yol açtığı olumsuz durumlarda bir denge unsuru olabilecektir.
Tablo 1. Türkiye’de 1950-2018 yılları arasında yapılan genel milletvekili seçim sistemleri ve sonuçları
SEÇİM YILI | OY ORANLARI % | ÇIKARDIĞI MİLLETVEKİLİ SAYISI | ÇIKARDIĞI MİLLETVEKİLİ ORANI % | SEÇİM SİSTEMİ |
1950 | DP 55.2
CHP 39.6 |
416/487
69/487 |
85.42
14.16 |
Basit Çoğunluk |
1954 | DP 57.61
CHP 35.5 |
502/541
31/541 |
92.79
5.73 |
Basit Çoğunluk |
1957 | DP 47.87
CHP 41.09 |
424/602
178/602 |
70.43
29.56 |
Basit Çoğunluk |
1961 | CHP 36.72
AP 34.78 CKMP 13.95 YTP 13.72 |
173/450
158/450 54/450 65/450 |
38.44
35.11 12.00 14.44 |
Barajlı
d’Hondt |
1965 | AP 52.7
CHP 28.75 MP 6.26 |
240/450
134/450 31/450 |
53.33
29.77 6.88 |
Milli bakiye |
1969 | AP 46.53
CHP 27.36 GP 6.7 |
256/450
143/450 15/450 |
56.88
31.77 3.3 |
Barajsız
d’Hondt |
1973 | CHP 33.29
AP 29.82 DP 11.89 MSP 11.00
|
185/450
149/450 45/450 48/450 |
41.11
33.11 10.00 10.66 |
Barajsız
d’Hondt |
1977 | CHP 41.38
AP 36.87 MSP 8.56
|
213/450
189/450 24/450 |
47.33
42.00 5.33 |
Barajsız
d’Hondt |
1983 | ANAP 45.14
HP 30.46 MDP 23.26 |
211/400
117/400 71/400 |
52.75
29.25 17.75 |
Seçim çevresi ve %10 ülke barajlı
d’Hondt |
1987 | ANAP 36.31
SDP 24.74 DYP 19.13
|
292/450
99/450 59/450 |
64.88
22.00 13.11 |
Seçim çevresi ve %10 ülke barajlı
d’Hondt |
1991 | DYP 27.03
ANAP 24.01 SHP 20.75
|
178/450
115/450 88/450 |
39.55
25.55 19.55 |
Seçim çevresi ve %10 ülke barajlı
d’Hondt |
1995 | RP 21.38
ANAP 19.65 DYP 19.18 |
158/550
132/550 135/550 |
28.72
24.00 24.54 |
%10 ülke barajlı
d’Hondt |
1999 | DSP 22.19
MHP 17.98 FP 15.41 ANAP 13.00 |
136/550
129/550 111/550 85/550 |
24.72
23.45 20.18 15.45 |
%10 ülke barajlı
d’Hondt
|
2002 | AKP 34.3
CHP 19.39 |
363/550
178/550 |
66.66
32.36 |
%10 ülke barajlı
d’Hondt
|
2007
|
AKP 46.60
CHP 20.90 MHP 14.3 |
341/550
112/450 71/550 |
62.00
20.36 12.90 |
%10 ülke barajlı
d’Hondt
|
2011
|
AKP 49.83
CHP 25.98 MHP 13.01 |
327/550
135/550 53/550 |
59.45
24.54 9.63 |
%10 ülke barajlı
d’Hondt
|
7 Haziran 2015 | AKP 40.87
CHP 24.95 MHP 16.29 HDP 13.12 |
258/550
132/550 80/550 80/550 |
46.90
24.00 14.54 14.54 |
%10 ülke barajlı
d’Hondt
|
1 Kasım 2015 | AKP 49.50
CHP 25.32 MHP 11.90 HDP 10.76 |
317/550
134/550 40/550 59/550 |
57.63
24.36 7.27 10.72 |
%10 ülke barajlı
d’Hondt
|
2018 | AKP 42.60
CHP 22.60 MHP 11.10 HDP 11.70 İYİ 10.00 |
295/600
146/600 49/600 67/600 43/600 |
49.16
24.33 8.16 11.16 7.16 |
%10 ülke barajlı
d’Hondt
|
2 b.Genel Başkan seçimi ve görev süresi
Genel Başkan’ın partiye kayıtlı tüm üyeler tarafından seçilmesi çok daha demokratik bir yöntem olacaktır. Bunun için bazı ön koşullar belirlenebilir. Bunlar arasında belirli bir süredir parti üyesi olmak ve aidatların eksiksiz ödenmiş olması ilk akla gelenlerdir.
Genel Başkan’ın görev süresinin dört yıllık iki dönem veya iki milletvekili genel seçimi süresi ile sınırlandırılması fikrini tartışmaya açmak uygun olur.
Türkiye Cumhuriyeti siyasi yaşamında, seçimle genel başkanın değişmesinin ilk ve şimdilik tek örneği CHP’ye aittir. Süleyman Demirel AP’de 16 yıl, DYP’de 6 yıl olmak üzere toplam 22 yıl genel başkanlık yapmıştır. Alparslan Türkeş MHP’de 28 yılı aşkın süre genel başkanlık yapmıştır. Devlet Bahçeli 6 Temmuz 1997 tarihinde yapılan 5. Olağanüstü MHP kongresinde seçildiği genel başkanlık görevini günümüze kadar, yaklaşık 26 yıl, devam ettirmektedir. Her ne kadar adaylar seçim sonucu genel başkanlık görevine gelmiş olsalar da bir çok parti kurultayında tek genel başkan adayı gösterilmiştir. Bu durum genç ve dinamik bir nüfusa sahip ülkemizin demografisi, ayrıca demokrasilerin gereği olan değişim ve gelişim kavramlarıyla çelişmektedir.
Prof.Kalaycıoğlu demokratik olmayan rejimlerde siyasi yetkililerin görev sürelerinin siyasal gelişmelere göre çok kısa veya yetkililerin yaşamı boyunca sürebilen uzunlukta olduğunu dile getirerek bu önemli duruma vurgu yapmıştır (2).
ABD kuruluşunda Başkanların görev süresinin dört yıllık iki dönemle sınırlandırılması ilke kararı olarak alınmış, buna uzun süre uyulmuştur. Franklin Roosevelt’in bu geleneğe aykırı olarak dört kez başkan seçilmesi ve dördüncü görev dönemi sırasında ani vefatı üzerine, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti görüş birliğine varmışlar, 1951 yılında Anayasaya ek yapılarak başkanların görev süreleri dört yıllık iki dönem olarak sınırlandırılmıştır.
Tablo 2. Siyasi parti genel başkanlarının görev süreleri ve görevden ayrılma nedenleri
GENEL BAŞKAN | PARTİSİ,GÖREV SÜRESİ | GÖREVDEN AYRILMA NEDENİ |
ADNAN MENDERES | DP 10 YIL | ASKERİ DARBE |
SÜLEYMAN DEMİREL | AP 15 YIL 10 AY
DYP 5 YIL 9 AY TOPLAM 21 YIL 7 AY |
ASKERİ DARBE
CUMHURBAŞKANI SEÇİLDİ |
BÜLENT ECEVİT | CHP 8 YIL 4 AY
DSP 13 YIL TOPLAM 21 YIL 4 AY |
ASKERİ DARBE
SAĞLIK NEDENİYLE SİYASETİ BIRAKTI |
NECMETTİN ERBAKAN | MNP 1 YIL 4 AY
MSP 9 YIL REFAH 10 YIL 3 AY TOPLAM 20 YIL 7 AY |
PARTİ KAPATILDI
ASKERİ DARBE PARTİ KAPATILDI
|
ALPARSLAN TÜRKEŞ | CKMP 15 YIL
MÇP-MHP 10 YIL TOPLAM 25 YIL |
ASKERİ DARBE
VEFAT |
TURGUT ÖZAL | ANAP 5 YIL 10 AY | CUMHURBAŞKANI SEÇİLDİ |
RECEP TAYYİP ERDOĞAN | AKP 19 YIL | HALEN GÖREVDE |
DEVLET BAHÇELİ | MHP 26 YIL | HALEN GÖREVDE |
KEMAL KILIÇDAROĞLU | CHP 15 YIL | HALEN GÖREVDE |
Bazı ülkelerde liderlerin ne süre ile görevde kaldıkları Tablo. 3’de gösterilmiştir. Görüleceği üzere görevde çok uzun süre kalan liderlerin ülkeleri bazı Afrika ve Asya ülkeleri olup bunların tamamının demokrasi dışı sistemlerle yönetildiği açıktır. Böyle bir ilişki üst düzey makamlarda görev sürelerinin kanunla sınırlandırılması gerçeğini ortaya koymaktadır.
Tablo 3. Değişik ülkelerde liderlerin görevde kalma süreleri (3).
LİDER | ÜLKE | GÖREV SÜRESİ |
MUAMMER KADDAFİ | LİBYA | 42 YIL |
NURSULTAN NAZARBAYEV | KAZAKİSTAN | 34 YIL |
ALİ HAMANEY(Dini lider) | İRAN | 34 YIL |
HU SEN | KAMBOÇYA | 34 YIL |
DENİS NGUESSO | KONGO | 34 YIL |
ÖMER EL BEŞİR | SUDAN | 28 YIL |
ISAİAS AFWERKİ | ERİTRE | 27 YIL |
PAUL KAGEME | RUANDA | 24 YIL |
VLADİMİR PUTİN
Başkan ve Başbakan |
RUSYA FEDERASYONU | 22 YIL |
2 c. TBMM Yasama ve Denetleme Fonksiyonları
Resmi gazete kayıtlarına göre Haziran 2016- Haziran 2017 döneminde 314 kanun, 25 kanun hükmünde kararname yürürlüğe girmiştir. Onu izleyen Haziran 2017-Haziran 2018’i kapsayan bir yılda 120 kanun, sadece 6 kanun hükmünde kararname yayınlanmıştır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin pratik olarak başladığı Haziran 2018’den bu yana ise 73 tane Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlanmış, bu kararnamelerle 2370 maddelik kanun maddesi yürürlüğe girmiştir. Bu kararnamelerden 9 tanesi TBMM kapalıyken çıkmıştır (Toplam 505 maddelik torba yasa). TBMM’nin 27. dönem, yani Cumhurbaşkanlığı Sistemi ardından başlayan ilk yasama yılından bu yana 2199 maddeyi içeren toplam 174 kanun teklifi Meclisten geçmiştir. 174 Kanun teklifinin dağılımı ise; 40 tanesi 1378 maddeden oluşan torba yasalar, 32 tanesi 510 maddeden oluşan kanun teklifi, 102 tanesi ise 311 maddeden oluşan Uluslararası Antlaşmalar kapsamındaki kanun tekliflerinden oluşmuştur. Ayrıca bu zamana kadar toplam 553 maddeden oluşan 6 adet Kanun Hükmünde Kararname yayınlanmıştır. Cumhurbaşkanlığı kararname sayısının aynı dönemde Amerika Birleşik Devletleri’nde çıkan Başkanlık kararnamelerinin iki katı olduğu bildirilmiştir(4).
Prof.İbrahim Kaboğlu Meclis’teki 600 milletvekilinin 1493 madde tartışarak 104 kanunu yasalaştırdığına, buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 64 kararname ile 2229 maddeyi yürürlüğe koyduğuna işaret etmektedir(5).TBMM’nin yasama yetkileri bir hayli zayıflatılmıştır.
Yeni sistemle denetleme mekanizmalarından gensoru ve sözlü soru kaldırılmıştır. Genel görüşme, yazılı soru ve Meclis araştırması hakları korunmuştur.Yazılı soruların büyük çoğunluğu yanıtsız bırakılmıştır.
Demokrasi kalitesi, pazar ekonomisi, siyasi yönetim, hukukun üstünlüğü ve benzeri ölçütleri kullanarak yüzden fazla ülkeyi analiz ederek “Bretelsmann Transformation Index” ismiyle bilinen indeksle derecelendirme yapılmaktadır. Bu skalaya göre, denge ve denetlemenin kurulduğu güçler ayrılığının bulunduğu seviye 10, kuvvetler ayrılığının bulunmadığı seviye 1 olarak belirlenmiştir. Türkiye’nin 2010 yılında 8 olan puanı 2020 yılında 3’e düşmüştür(6).
Bütçe hazırlama yetkisi TBMM’den alınmıştır. Bütçe yapılması parlamentonun en önemli işlevlerinin başında gelmektedir. Yeni sistemde bütçe kanun önerisini Cumhurbaşkanlığı hazırlamaktadır.Meclis onayı gerekmektedir, ancak Meclis onaylamazsa Cumhurbaşkanlığı bir önceki senenin bütçesini yeniden değerlenme oranına göre arttırarak yürürlüğe sokabilmektedir.
Bütçe yapma yetkisi yeniden TBMM’nin olmalı, gensoru ve sözlü soru gibi denetleme yöntemleri geri getirilmelidir.
TBMM Cumhurbaşkanının oluşturduğu bakanları onaylama yetkisine sahip değildir.
Başkanlık sisteminin en öne çıkan özelliği kuvvetler ayrılığı prensibidir. Bu sistemin en tipik ve başarılı örneği olan Amerika Birleşik Devletlerin’de yasama ve yürütme ayrı ayrı seçilmektedir. Bu durum söz konusu iki organın birbirinden bağımsız çalışabilmesini öngörür.
Parlamenter sistemde sadece yasama seçilmektedir. Yasamanın yürütme organını kendi içinden oluşturması Başkanlık sisteminden en önemli farkı teşkil eder. Başkanlık sisteminde parlamentonun ana işlevi yasamadır (6).
Yukarıdaki açıklamalar ve rakamlardan anlaşılacağı gibi ülkemizdeki uygulama bunun tersini göstermektedir, denge ve denetleme fonksiyonları zayıflamıştır.
2 d. Milletvekillerinin görev süresi
Parlamentonun etkin ve verimli çalışması için parlamenterlerin meclis çalışma süreçlerini ve iç tüzüğü iyi bilmeleri, komisyonlarda aktif görev yapmaları, yurtdışı temsil görevini layıkıyla ifa etmeleri gerekir. Bu niteliklere sahip deneyimli üyelerin birden fazla dönemde görev yapmaları yarar sağlar. Böylece sistemin işleyişinde süreklilik sağlanmış olacaktır. Doğal olarak yeni üyeler seçilmeli, onların katılımıyla taze enerji ve motivasyon kazanılmalıdır. Ancak deneyimli üyelerin yeni parlamenterleri bir anlamda eğitmeleri, yetiştirmeleri gerekmektedir. Buna karşın milletvekilliği bir meslek haline getirilmemeli, abartılı sürelerde görev yapılmamalıdır. Önerimiz ortalama % 20 üyenin ikinci bir dönemde de görev yapabilmesi için seçilebileceği seçim bölgesi ve sırada aday gösterilmesidir.
2 e. Yurtdışı milletvekilliği
Yurtdışında, büyük çoğunluğu Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri olmak üzere, beş milyon civarında Türk vatandaşı yaşamaktadır. Bunların bir kısmı çifte vatandaştır. Yaşadıkları ülkelerdeki yasaların elvermesi halinde, uluslararası milletvekilliği gibi yeni bir statü oluşturulması düşünülebilir. Mevcut ülke nüfusu ve milletvekili sayısı baz alındığında, yurtdışı için yaklaşık 40 milletvekilliği ayrılabilir. Fransa’nın sömürgecilik geçmişinden kalan denizaşırı bölgeleri vardır. Yaşayan nüfusu olan bu bölgelerden milletvekilleri, Fransa ve Avrupa Parlamentosuna seçilmektedir. Önerimizin yararı başta kamu diplomasisi olmak üzere bir çok ülke ile ticari, kültürel, turistik, sağlık ve sportif ilişkilerin arttırılması, Avrupa Parlamentosu çalışmalarının daha yakından izlenmesi ve genel anlamda her türlü lobicilik faaliyetleri olacaktır. Yurtdışı milletvekilleri bulundukları ülke ile Türkiye arasında köprü görevi görecekler, Büyükelçilik ve Konsoloslukların resmi fonksiyonları dışında faaliyet göstereceklerdir.
Yurtdışı milletvekili sayısı ilgili ülkede yaşayan Türk nüfus temel alınarak hesaplanmasına karşın siyasi, ekonomik ve askeri önemleri göz önüne alınarak Rusya ve Azerbaycan için 1, Suudi Arabistan ve diğer Ortadoğu ülkeleri için 1, Japonya ve Çin için 1, Mısır merkezli Kuzey Afrika ülkeleri için 1 ve ABD’nin mevcut 2 milletvekilliğine 1 eklemek (1 batı eyaletlerinden,1 doğu eyaletlerinden, 1 orta bölge eyaletlerinden olacak şekilde) suretiyle toplam 40 yurtdışı milletvekilliği uygun olacaktır ( Tablo 4).
Milletvekilliği genel seçimlerinde yurtdışında yaşayan ve gümrüklerde oy kullanan vatandaşların kullandıkları oyların ne şekilde yansıtıldığı iyi bilinmemektedir. Yurtdışındaki vatandaşların sadece yurtdışı milletvekilliği için oy verebilmeleri kurala bağlanacağından bu sakınca da giderilmiş olacaktır.
Tablo 4. Yurtdışında yaşayan Türk nüfus ve yurtdışı milletvekilliği önerisi
ÜLKELER | TÜRK
VATANDAŞI SAYISI |
1/135,000 NÜFUSAGÖRE ÖNERİLEN MİLLETVEKİLİ
SAYISI |
NORVEÇ
|
21,000 | – |
GÜRCİSTAN | 22,000 | – |
YUNANİSTAN | 25,000 | |
RUSYA
|
40,000 | – |
İTALYA
|
50,000 | – |
AZERBAYCAN | 55,000 | – |
BULGARİSTAN
|
60,000 | – |
SUUDİ ARABİSTAN | 60,000 | – |
İSVEÇ
|
62,500 | – |
KANADA
|
70,000 | – |
DANİMARKA
|
75,000 | – |
İSVİÇRE
|
130,000 | 1 |
AVUSTURALYA
|
150,000 | 1 |
BELÇİKA | 240,000 | 2 |
AVUSTURYA
|
250,000 | 2 |
İNGİLTERE | 400,000 | 3 |
HOLLANDA | 500,000 | 4 |
FRANSA
700,000 |
700,000 | 5 |
ALMANYA
2,000,000 |
2.000,000 | 15 |
TOPLAM | 5,210,500 kişi | 35 milletvekili |
2f. Parlamenter sayısı
Parlamenter sayısı demokrasilerde önemli bir faktördür. Bir parlamento üyesinin temsil ettiği nüfus ve parlamento üyelerinin bütçeye maliyeti gibi faktörler düşünülerek her ülkenin koşullarına uygun sayıyı belirlemesi gerekir. En kalabalık iki demokrasi olan Hindistan ve ABD’de bir parlamenter için ortalama nüfus oldukça fazladır (Tablo 5).
ABD’de 1929 yılında alınan bir kararla 1910 yılında yapılan nüfus sayımı göz önünde tutulmuş ve Temsilciler Meclisi 435 üye ile sabitlenmiştir. Eyaletlerin Temsilciler Meclisine göndereceği üye sayısı her 10 yılda bir sayım bürosu tarafından yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre güncellenmektedir. Nüfus faktörünü dengelemek amacıyla her eyaletin iki senatör ile temsil edilmesi ilkesi benimsenmiştir.
Nüfusları bu iki ülkeye göre oldukça az olan Avrupa ülkelerinde bir parlamenter için olan nüfus oldukça düşüktür. Bu örneklerle kıyaslayarak ülkemizin parlamenter sayısını şimdilik 600 olarak tutmak makul görülmektedir.
Parlamenterlerin gelirleri ve ayrıcalıkları da tartışma konusu edilmiştir. Alman vekiller 10,038.47 Euro aylık almaktadırlar. Covid-19 pandemisi nedeniyle maaşlarda 60 Euro’luk indirime gidilmiştir. Almanya’da vekiller tatil parası, bayram ikramiyesi veya benzeri ödeme alma hakları yoktur.
Avusturya’da aylık milletvekili maaşı 8,100, İngiltere’de 6,200, İspanya’da 3,800, Çekya ve Polonya’da yaklaşık 1,900 dolardır. Türkiye’de milletvekilleri 25,000 TL, (yaklaşık 3,570 dolar) aylık maaş almaktadırlar. Emekli milletvekili maaşı aylık 15,000 TL,( yaklaşık 2,140 dolar) civarındadır. Türk parlamenterlerin kırmızı pasaport sahibi olma, kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı tesislerden ücretsiz yararlanma ve yurtdışı görevleri için yolluk alma gibi hakları vardır.
Tablo5. Ülkelerin parlamenter sayısı ve bir parlamentere düşen nüfus
ÜLKE | BİR PARLAMENTER İÇİN NÜFUS | PARLAMENTER SAYISI |
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ | 616,822 | 435 TEMSİLCİLER MECLİSİ
100 SENATO |
HİNDİSTAN | 1,711,892 | LOK SABHA 552
RAJYA SABHA 250 |
İNGİLTERE | 47,143 | AVAM KAMARASI 650
LORDLAR KAMARASI 790 |
ALMANYA | 123,181 | 667 |
HOLLANDA | 75,463 | 225 |
İSPANYA | 75,387 | 616 |
FRANSA | 72,067 | 925 |
POLONYA | 67,799 | 560 |
İTALYA | 62,176 | 650 MİLLET MECLİSİ
SENATO 315 |
BELÇİKA | 53,761 | 210 |
MACARİSTAN | 49,399 | 199 |
TÜRKİYE | 135,000 | 600 |
KAYNAKLAR
1.https://tr.euronews.com. Rapor/Türkiye’ Covid-19 verilerinin şeffaflığı listesinde ‘ sondan 4. sırada.
2.Ersin Kalaycıoğlu, Siyasal Sistemlerde Yetkililerin Görev Süreleri ve Erken Seçim. Sarkaç 30 Nisan 2018. https://sarkac.org
3.https://t24.com.tr>son yazılar>Cemal Tunçdemir. ABD’de bir hükümet neden en fazla 8 yıl görevde kalabiliyor.19 Haziran 2018
4.Işıl Arpacı, Abdülkadir Baharçiçek. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri Ne Diyor ? Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerine İlişkin bir İçerik Analizi. Ombudsman Akademik 12. Sayı, Ocak-Haziran 2020, s.31-70
5.https://www.dw.com/Cumhurbaşkanlığı-hükümet-sistemi-yasama-ve-yürütme-ne-durumda
6.Gülçin Karabağ. Denge ve Denetleme Ağı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Raporunu Açıkladı: Cumhurbaşkanlığı Kararname Yetkisi TBMM’nin Kanun Yapma Yetkisinin Önüne Geçiyor. 22 Aralık 2020. https://medyascope.tv
- Eda Bektaş. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Yasama-Yürütme İlişkisi ve Bu Sistemin Türk Demokrasisine Etkileri. Yasama Dergisi. Sayı 39, Ocak-Haziran 2019,s.199-218