Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın üyelik sürecine yönelik ön görüşmelerde tüm müttefiklerinin dikkatini çekecek şekilde terörizm konusunun öne çıkmasını sağladı ve konseptte terörizm tehdidinin daha kuvvetli bir vurguyla yer alması hedefine ulaştı. Böylece ittifak, “tüm biçimleri ve tezahürleriyle kalıcı terör tehdidiyle karşı karşıya” olduğunu kabul etti.
NATO 2022 Madrid Zirvesi:
NATO, 29 Haziran 2022 tarihinde gerçekleşen Madrid Zirvesi’nde, Rusya, Çin, iklim değişikliği ve daha fazlasına yer verilen 2022 NATO Stratejik Konseptini kabul etti. 16 sayfadan oluşan yeni konsept, 2010 Stratejik Konseptinin yerini aldı.
Yeni konsept çalışmaları, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in liderliğinde NATO-2030 başlığı altında yürütüldü. Türkiye dahil tüm üye ülkeler konsepte kendi girdilerini yaptı. Türkiye’yi NATO’da uzun yıllar görev yapmış olan Büyükelçi Tacan İLDEM temsil etti.
Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın üyelik sürecine yönelik ön görüşmelerde tüm müttefiklerinin dikkatini çekecek şekilde terörizm konusunun öne çıkmasını sağladı ve konseptte terörizm tehdidinin daha kuvvetli bir vurguyla yer alması hedefine ulaştı. Böylece ittifak, “tüm biçimleri ve tezahürleriyle kalıcı terör tehdidiyle karşı karşıya” olduğunu kabul etti.
Türkiye, geleneksel olarak ittifakın kolektif savunma örgütü yapısının bozulmamasını, bu yapının korunması kaydıyla ilave olarak kolektif güvenlik ve kriz görevlerinin düşünülmesini savunmuştur.
Konseptte, ittifak görevleri şöyle ifade edildi:
“Yeni Stratejik Konseptimiz, NATO’nun temel amacının 360 derecelik bir yaklaşıma dayalı toplu savunmamızı sağlamak olduğunu bir kez daha teyit etmektedir. İttifak’ın üç temel görevi: caydırıcılık ve savunma; kriz önleme ve yönetimi ve işbirlikçi güvenliktir. Birbirimizi savunmaya yönelik 5. Madde taahhüdümüzün bel kemiği olarak caydırıcılık ve savunmamızı önemli ölçüde güçlendirme ihtiyacının altını çiziyoruz.”
NATO’nun Vizyonu:
Yeni stratejik konsept, ittifak vizyonunu da şöyle çerçevelendirdi:
“İttifak Vizyonu: Egemenliğe, toprak bütünlüğüne, insan haklarına ve uluslararası hukuka saygı duyulan ve her ülkenin kendi yolunu çizebildiği, saldırganlıktan, zorlama veya yıkımdan uzak bir dünyada yaşamak istiyoruz. İttifak, bu hedefleri paylaşan herkesle çalışıyor. Müttefikler olarak özgürlüğümüzü savunmak ve daha barışçıl bir dünyaya katkıda bulunmak için bir aradayız.”
NATO İçin Otoriter Rejimler Artık Bir Tehdit Olarak Görülüyor:
Konseptin ilk maddelerine bakıldığında Washington’un etkisi göze çarpıyor. Dünyayı Demokrat ve Otokrat rejimler şeklinde ikiye bölen Biden Yönetiminin bakış açısı, ittifak tarafından da bu konsept vasıtasıyla NATO tarihinde ilk defa kabul gördü. “Paylaşılan demokratik değerler” ve “kurallara dayalı uluslararası düzenin kalesi” olma ilkeleri konseptin giriş bölümüne yansıtıldı. NATO’nun “değer-tabanlı (value-based)” yani Batı değerlerini temsil eden ve bu değerlere inanmış ülkeleri bir araya getirmiş olan uluslararası bir örgüt olduğu vurgusu yapıldı. Bu yaklaşımın uzantısı olarak gittikçe yaygınlaşmakta olan, başta Rusya olmak üzere otoriter rejimlerin üye ülkelerin ortak çıkarlarına, değerlerine ve demokratik yaşam şekline tehdit olduğunun altı çizildi.
Konseptte, “Otoriter aktörler çıkarlarımıza, değerlerimize ve demokratik yaşam tarzımıza meydan okuyor… Göçü araçsallaştırıp, enerji kaynaklarını manipüle ederek demokratik rejimlere baskı yapma gayreti içindeler. Bu aktörler aynı zamanda çok taraflı uluslararası normları ve kurumları baltalamak suretiyle otoriter yönetişim modellerini teşvik ediyorlar.” ifadelerine yer verildi.
Transatlantik bağın önemine değinen müttefikler, bireysel özgürlük, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü bağlamındaki ortak değerleri önemli gördüklerinden, konsepte dahil ettiler.
NATO’nun Birincil Tehdidi: Rusya Federasyonu
En büyük tehdit Rusya Federasyonu olarak tanımlandı. İttifak, Soğuk Savaş sonrasında ilk defa Rusya Federasyonu’nu açık bir şeklide tehdit olarak gördüğünü ifade etti. NATO, Rusya ile çatışma istemediğini ve Rusya Federasyonu için NATO’nun hiçbir tehdit oluşturmadığını yeni konsept ile deklare etti.
Rusya’nın, müttefiklerin güvenliğine ve Avrupa-Atlantik bölgesindeki barış ve istikrara yönelik en önemli ve doğrudan tehdit olduğu böylece konsepte de girdi. Rusya’nın; zorlama, yıkma, saldırganlık ve ilhak yoluyla etki ve doğrudan kontrol alanları oluşturmaya çalıştığı, zorlayıcı askeri duruşu, söylemi ve siyasi hedeflerine ulaşmak için güç kullanma konusundaki kanıtlanmış istekliliği gibi bilinen faktörler göz önüne alındığında, Rusya’nın kurallara dayalı uluslararası düzeni baltalamakta olduğu kabul edildi.
Bununla birlikte, riskleri yönetmek ve azaltmak, tırmanışı önlemek ve şeffaflığı artırmak için Moskova ile iletişim kanallarını açık tutmaya ittifakın hazır olduğu belirtildi. İttifak üyelerinin; Avrupa-Atlantik bölgesinde ve NATO ile Rusya Federasyonu arasında istikrar ve öngörülebilirlik isteğini vurgu yapıldı. Rusya Federasyonu’nun saldırgan davranışlarını durdurmasına ve uluslararası hukuka tam olarak uymasına bağlı olarak NATO-RF ilişkisinin düzelebileceğine stratejik konsept içinde yer verildi.
NATO için ikinci sıradaki tehdit terörizm olarak görüldü. Terörizm, tüm biçimleri ve tezahürleriyle, müttefiklerin güvenliğine, uluslararası barış ve refaha yönelik doğrudan etkileri olan asimetrik bir tehdit olarak ifade edildi.
İttifakın Rusya’ya karşı tutumunda bir değişiklik olabilmesi için konsepte Rusya’dan beklentiler de ifade edildi: “İlişkimizdeki herhangi bir değişiklik, Rusya Federasyonu’nun saldırgan davranışlarını durdurmasına ve uluslararası hukuka tam olarak uymasına bağlıdır.”
Çin, Yükselen Bir Tehdit Olarak Tanımlandı:
Stratejik konseptte, Çin Halk Cumhuriyeti’nin siyasetine, stratejisine, niyetlerine ve askeri potansiyelindeki artışa dikkat çekildi. Bu ülkenin nükleer silahlarının sayısını artıran hamleler yapıyor olması ancak silahlanma çabalarında şeffaflığa yer vermemesi ittifak tarafından şüpheli hareketler olarak görüldü. Çin’in küresel ölçekte kilit teknolojileri, endüstriyel sektörleri, kritik altyapıları, stratejik malzemeleri ve tedarik zincirlerini kontrol etmeye çalışması, ittifak üyelerinde rahatsızlığa neden olduğu ima edildi. Özellikle Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasındaki derinleşen stratejik ortaklık ve bu iki ülkenin kurallara dayalı uluslararası düzeni bozmaya yönelik karşılıklı olarak birbirine destekleyen açılımları, NATO’nun güvenliğine, değerlerine ve çıkarlarına zarar verecek adımlar olarak nitelendirildi.
Çin’le ilgili olarak ‘serbest (zararsız) geçiş özgürlüğü’ kavramı gündeme getirilerek, NATO’nun Güney Çin Denizi’ndeki olası Çin’in serbest geçişi önleme yönündeki hareket ve eylemlerine uzak duramayacağı dolaylı olarak ifade edildi (Not).
NATO’nun Temel Vazifesi Değişmedi:
İttifak geleneksel görev yapısını korudu. En önemli iki klasik görevin (ittifakın caydırıcılığının artırılmasının ve kolektif savunma yeteneklerinin geliştirilmesinin) altı tekrar çizildi. Herhangi bir müttefiki yapılacak saldırının üye ülkelerin hepsine yapılmış sayılacağından kimsenin şüphesi olmaması gerekti belirtildi (5. Maddeye vurgu yapıldı). Bunun için sabit pozisyondaki ana savunma kuvvetleri yanında gerektiğinde intikal ettirilen takviye kuvvetleri (Baltık ülkelerine veya Doğu Avrupa Ülkelerini takviye kuvvetlerle desteklemek benzeri) ittifakın caydırıcılığını ve savunma kapasitesini kuvvetlendirmek maksadıyla, dün olduğu gibi bugün de NATO’nun kullanmaya devam edeceği yaklaşımı konseptte kendine yer buldu.
Terörizmle mücadelenin, kolektif savunmanın bir parçası olduğu vurgulandı. NATO’nun terörizmin yayılmasına neden olan koşulları gidermek için BM ve AB de dahil olmak üzere uluslararası toplumla iş birliğinin geliştirileceği ifade edildi.
NATO, diğer stratejik konseptlerden farklı olarak, 2022 konseptinde yeni bir kavram olarak “360° yaklaşımına” vurgu yaptı. Bunun anlamı, NATO’nun tüm domainlerde (kara, deniz, hava, uzay, siber vb.) yükselen tehditlere karşı dünyanın hangi bölgesinden gelirse gelsin, 360° yaklaşımı çerçevesinde gereken tedbirleri alacağı ve gerektiğinde müdahale edeceği hususu, konsepte kararlı bir şekilde yansıtıldı. Güvenlik boyutunda her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğu, demografik, ekonomik ve politik faktörlerin bu bağlamda müttefiklerin güvenliği ile ilişkili görüldüğü ifade edildi. En nihayetinde NATO, müttefikler arasında paylaşılan, ortak farkındalığı artıran faaliyetlere önem vermesi gerektiği hatırlatıldı.
NATO’nun Genişlemesi Devam Edecek:
İttifakın genişlemesinin tarihi bir başarı olduğu, genişlemenin Avrupa-Atlantik bölgesinde barış ve istikrara katkıda bulunduğu, Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 10’uncu maddesi çerçevesinde Açık Kapı politikasının ittifakın stratejik çıkarları doğrultusunda izlenmeye devam edileceği, ittifakın değerlerini paylaşan, üyeliğin sorumluluk ve yükümlülüklerini üstlenmeye istekli ve muktedir olan, üyeliği mevcut üyelerin ortak güvenliğine katkı sağlayacak tüm Avrupa demokrasilerine NATO’nun kapısının açık olduğu, ittifaka üyelik kararlarının NATO Müttefikleri tarafından ortaklaşa alındığı, genişlemeye yönelik hiçbir üçüncü tarafın söz hakkı olamayacağı hususlarına konseptte yer verildi.
2008 NATO Bükreş Zirvesi’nde Gürcistan ve Ukrayna için alınan ‘davet’ kararının NATO-Rusya gerginliğinin bugüne kadar devam etmesinde ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın çıkmasında tetikleyici bir faktör olduğu iddialarının varlığına rağmen, NATO, çizgisini koruduğunu belirtti. “Avrupa-Atlantik barışı, istikrarı ve güvenliği konusundaki ortak çıkarlarımızı geliştirmek için Bosna-Hersek, Gürcistan ve Ukrayna ile ortaklıklarımızı geliştirmeye devam edeceğiz. 2008 Bükreş Zirvesi’nde aldığımız kararı ve müteakip tüm kararları Gürcistan ve Ukrayna ile ilgili olarak yeniden teyit ediyoruz.” ifadeleriyle, müttefikler özellikle Ukrayna’nın yanında olduklarını teyit ettiler.
Avrupa Birliği-NATO Bağlantısı Önemini Korudu:
Konsepte göre, “Avrupa Birliği, NATO için eşsiz ve vazgeçilmez bir ortaktır. Avrupa-Atlantik bölgesinde tamamen bir barış ortamı bulunmamaktadır.”
Böylece, 2010 konseptinde Avrupa ülkelerinin NATO’nun uzaklaşan politikası rafa kaldırıldı ve saldırgan bir Rusya bahanesi kullanılarak Avrupa’nın güvenliğe ihtiyacı ve bunda NATO’nun oynayabileceği role vurgu yapıldı.
Konsept devamla, “NATO Müttefikleri ve AB üyeleri aynı değerleri paylaşmaktadır. NATO ve AB, uluslararası barış ve güvenliğin desteklenmesinde tamamlayıcı, tutarlı ve karşılıklı olarak güçlendirici roller oynamaktadır. NATO, transatlantik ve küresel güvenliğe olumlu katkıda bulunan ve NATO’yu tamamlayan ve NATO’yla birlikte çalışabilir olan daha güçlü ve daha yetenekli bir Avrupa savunmasının değerini kabul eder. Savunma harcamalarında iki tarafın gereksiz tekrarlarından kaçınılacaktır.” ifadelerine yer verdi.
Ayrıca; “Uzun süredir devam eden iş birliğine dayanılarak, NATO-AB stratejik ortaklığı daha da geliştirecek, aradaki siyasi istişareler güçlendirilecek ve askeri yetenekler dahil ortak çıkar alanlarında iş birliği artırılacaktır. Bu arada Çin’in Avrupa-Atlantik güvenliğine getirdiği sistemik zorluklar birlikte ele alınacaktır.” vurgusu öne çıkarıldı.
Sonuç:
Kolektif savunma, nükleer caydırıcılık, krizlere müdahale, kolektif güvenlik vb. temel görev alanlarında bir değişikliğe gitmeyen NATO, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın da yakın etkisiyle, bölgesel konulara ve yükselen risklere daha kuvvetli bir kararlılıkla eğileceğinin işaretlerini 2022 NATO Stratejik Konseptinde vermiştir.
Batı Balkanlarda, Karadeniz bölgesinde, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da ve hatta Hint-Pasifik bölgesinde artan bir NATO varlığı ve kuvvet yapılanması bu konsept çerçevesinde beklenmektedir. Nitekim, yaklaşık 40.000 civarında olan ‘kullanılabilir ve intikal edebilir’ hazır kuvvet havuzunun 300.000 gibi yüksek bir sayıya çıkarılmasının konseptle birlikte gündeme gelmesi bunun işaretidir. Amerikan liderliğinde, Avrupa-Atlantik Havzasının güvenliğinden yola çıkacak olan ittifakın, daha mücadeleci ve etkin bir kuvvet yapısına ve siyasi-askeri kapasite inşasına geçişe yönelik arayışların yakın dönemde artabileceği değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda, önleyici bir tedbir olarak, daha önce NATO-Rusya arasında yapıldığına benzer bir şekilde, henüz tehdit olarak görülmeyen Çin Halk Cumhuriyeti ile NATO arasında “şeffaflık ve açıklık” prensipleri çerçevesinde işletilecek ‘NATO-Çin Ortaklık ve İş birliği Konseyi’ benzeri bir yapının hayata geçirilmesinin önemli faydalar sağlayabileceği düşünülmektedir.
Not:
NATO’nun Çin’i uyarmak için konsepte dahil ettiği ‘serbest geçiş hakkı’, Türkiye’nin Ege’deki hak ve menfaatlerinin korunmasında, Yunanistan’ın uluslararası sularda ve bunun üzerindeki hava sahasında kısıtlamalar getirmeye amaçlayan tek taraflı milli kararlarının Türkiye tarafından tanınmamasında NATO’da yükselen bu yeni farkındalık ve anlayışın da destekleyici mahiyette kullanabileceği değerlendirilmektedir.
Kaynak: Strasam.org