Ortak Akıl Politika Geliştirme

Burdan Bakınca Gelecek Bulutlu Gözüküyor… – Gökhan Erzurumluoğlu

Bulutlara çıkmak eskiden mutluluk veren bir deyim idi. Umarım teknolojideki bu yeni sıçrama yine mutluluk ile birlikte anılır. Böyle bir başlangıç yapınca olumsuz birşey söyleyecekmişim gibi algılanabilir. Ancak kişisel yaklaşımım her zaman siyah ile beyaz’ın yan yana olması gerektiği, hayatın ancak dualite ile anlaşılabilir olacağını düşünmemden kaynaklanıyor. Günlük hayatta da bu şekilde değil mi; kötü olmasa idi, iyiyi anlamamız mümkün olmayabilirdi, çirkin olmasa, güzeli…

Bilişim teknolojileri hayatımızın temeline oturmuş durumda. Artık uygulamalar ve internet olmadan neredeyse adım atamıyoruz, iş yapamıyoruz, iletişim kuramıyoruz, bilgiye ulaşamıyoruz. Tabii bu kadar etkin olunca da hemen ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Bu ihtiyaçları çok basit anlamda kapasite gereksinimleri ve yeni teknolojileri hızla adapte etmeniz gerekliliği olarak özetleyebiliriz.

İhtiyaçların oluşumunda genelde rekabet belirleyicidir. Ayakta kalmak için, rakiplerinizle mücadele edebilmek için gerekli olduğunu söyleriz, Bilişim teknolojileri alanında da nefes alabilmemiz içinde bazı hayati  gereksinimlere ihtiyacımız var.

Bulut Bilişim günümüzde üzerine çok konuşulan ama nisbeten az somutlaşmış bir kavram. Hemen hemen her firmanın bir görüşü bir yaklaşımı var. Ama biraz “Globalleşme” gibi sonradan anlayacağımız, üzerinde ciddi zaman harcanması, yol kat edilmesi gereken bir kavram. Günümüzde Globalleşmeyi daha iyi özümsemeye başladık. Bundan beş-on yıl önce sınırların ortadan kalkacağını devletin gücünün sermaye sahiplerine, şirketlere geçeceğini söylese idik bunu anlatmak çok zor olacaktı.

Bulut Bilişimi bilişim dünyasının globalleşmesi olarak anlamlandırabiliriz. Artık kurumlar ve şirketler kendi sınırlarını çizmekten vazgeçmeye başlayacaklar. Gerçek hayatta yaşanan dönüşüm BT altyapılarına yansıyacak. Bulut bilişim sayesinde kurumlar ve işletmeler sürekli olarak yeni altyapıya yatırım yapmak, yeni personeli eğitmek veya yeni yazılımların lisanslarını almak zorunda kalmadan bilişim kaynaklarına hızla erişim imkânına sahip olacaklar. Bu sayede kurum ve işletmelerin bütçeleri üzerinde daha etkin bir kontrol sağlamalarını, büyük ve masraflı veri merkezlerinin kendi bünyelerinde sürdürülmesi ve çalıştırılması ihtiyacını ortadan kaldıracak.

Ülkelerin döviz yükselişine eski yöntemlerle müdahale etmesi artık mümkün değil. Merkez Bankaları her türlü çabasına rağmen maalesef yeterince etkili bir kontrol sağlayamamakta. Bunun nedeni çok kolay bir şekilde globalleşme ile açıklanabilir. Uluslararası sermaye ulusal merkez bankalarının çok üzerinde döviz rezervine sahip olduğu için bu süreçte çok daha etkin olabilmekte. Ülkemizde de son 20 yılda çok sık yaşadığımız gibi döviz artışı bir anda ürün fiyatlarının birkaç kat yükselmesine neden olabilmekte. Dövizdeki bu hareketlilik geleceği net göremeyen firmalarda kur tahminlemesinde çok ciddi zorluklara neden olmakta. Bu da Bilişim Teknolojileri gibi dışa bağımlı bir sektörü pek tabii ki yakından etkilemekte. Bu bağlamda bulut bilişim ile sağlanan altyapıların ülke, bölge vb. sınırları olmadığı için bu tür etkilerden aslında çok etkilenmemesi gerçeğini doğurmakta ki sadece bu bile neden bulut bilişim sorusuna cevap olmakta.

Peki Bulut Bilişim nedir dersek; aslında başkasına ait uygulama ve servislerin internet üzerindeki altyapılar (sunucu depolama ve network üniteleri vb.) üzerinde bulundurulması, internete bağlı herhangi bir cihaz ile bu uygulama ve servislerin kullanılması gibi basit bir tanım yapabiliriz. Ama bu tanım web tabanlı teknoloji ile bire-bir aynı özellikleri taşıyor. O zaman nedir farkı? En büyük fark tak çalıştır olması diyebiliriz. Bir cep telefonu aldığımızda hemen bir operatöre gidip abone oluyoruz ve artık dakikalar mertebesinde konuşabilir, internette dolaşabilir duruma geliyoruz. Tam olarak Bulut Teknolojilerinde de durum bu. Herhangi bir servise abone olduğumuzda hemen o servisle ilgili tüm işlevlerden yararlanabileceğimiz altyapı Bulut Bilişim sayesinde oluyor. Örneğin satılabilir bir ürün bulduğunuzda hemen bir internet alış-veriş sitesi aboneliği alıyoruz. İçeriği girdiğimiz ve yayımladığımız an itibarı ile (şirket kuruluşu vb. gibi kanuni altyapıları tamamlamak koşulu ile) malı alıcıya gönderebiliyor, faturasını kesebiliyor ve sanal pos vb. bir yöntemle tahsilatını yapabiliyoruz. İşi bu kadar hızlı tamamlayabilen ve tüm süreçleri kapsayan altyapıya Bulut Bilişim Sistemi diyoruz. Tabii hemen akla gelen (dualiteyi unutmayalım!) güvenlik, başkasına ait bir altyapıyı kullanıyorsak verimizin güvenliği ne olacak. Burada verilebilecek en güzel örnek her ülkenin fiziksel sınırları. Siz kendi ülkenizde kendi sınırlarınıza ne kadar hakimseniz kendi Veri Merkezinizdeki verinize de aslında o kadar hakimsiniz dersem çok iddialı gözükecek. Ama maalesef doğruluk payı çok yüksek. Bunun için teknolojik ve askeri birçok önlem alınıyor. Aynı şey Bulut Bilişim’de de geçerli. Her geçen gün farklı güvenlik seviyelerinde farklı önlemler ile çözümler oluşturuluyor.

Bulut ayrıca yeni şeyleri yeni yöntemlerle yapma gücünü sağlıyor. Örneğin bilginin olağanüstü büyüklükteki bir işlem gücüyle bir araya gelmesi, yeni işletme modellerine, yeni pazarlara ve yeni müşteri deneyimi kategorilerine kapı aralıyor.

Günümüzde ağ bant genişliği kapasitelerinin gerek kablolu gerekse kablosuz networklerde hızla artmış olması ve bu geniş bant teknolojilerinin herkesin kullanabileceği fiyatlara inmesi Bulut Bilişim kullanımını destekleyen önemli etkenlerden olmuştur.

Bulut Bilişim’in en büyük faydalarından birisi de sosyal adaleti şirketler arasında sağlaması. Bunu örneklendirmek gerekirse; bizim kuşağın Üniversite sınavlarına girdiği dönemler maalesef Anadolu’nun her yerinde Dersaneler, Kütüphaneler ve iyi okullar bulmak mümkün değildi. Ankara, İstanbul, İzmir gibi şehirlerde oturanlar ile taşrada oturanlar arasında bu anlamda bir adaletsizlik söz konusu idi. İnternet ile birlikte bugün ülkemizin hangi mecrasında bulunursanız bulunun artık bir fırsat eşitliğinden bahsetmemiz mümkün. Her ne kadar Ülkemizde Hükümetimiz Evrensel Fon gibi kaynaklar çoğunlukla amaçları dışında kullanılıyor olsa da, Wi-Max, 4.5G, vb. teknolojiler ile artık kırsal kesimler de dahil olmak üzere internet hizmetinden yararlanabilir durumda. Benzer bir durum küçük işletmeler için de geçerli. Artık nerede olduğunun hiç önemi olmadan, kaç kişi olduğunuz, pazarlama ağınız vb. etkenler minimuma indirilerek dünyanın en iyi teknolojilerini, en iyi hizmet seviyelerini, ulaşılabilir fiyatlarla kullanabiliyorsunuz. Bu fırsat eşitliği değildir de nedir? İsterseniz Dünya Devi firmalar ile, isterseniz son kullanıcı ile buluşabiliyor, ürün ve hizmetlerinizi pazarlıyor ve tüm bunları en iyi uygulamalar ve sistemler üzerinde gerçekleştirebiliyorsunuz.

Buna Bilişim Sektörünün globalleşmesi, buna giden yola ise dijital dönüşüm diyorum.

Dijital Dönüşüm, teknoloji sektöründeki büyük oyuncular tarafından artık kesinlikle potansiyelini kanıtlanamayan pahalı araştırma-geliştirme çabaları olarak görülmüyor. Aksine, bir gerçek dünya paradigma değişiminin ortasındayız. Teknoloji sektörünün bu teknolojilere ilgisi son yıllarda yüksek düzeyde artmıştır. Ağ şirketleri, yarı iletken üreticileri, donanım şirketleri, BT sağlayıcıları, yazılım geliştiricileri, internet sektörü oyuncuları gibi neredeyse bütün teknoloji alt sektörlerinde, bu alanda faaliyetlerin oldukça arttığı görülmektedir.

Deloitte, “EMEA 360° Yönetim Kurulu Araştırması: Bölgelere göre gündem öncelikleri” raporunda, EMEA bölgesindeki 20 ülkenin yönetim kurullarında yer alan 271 bağımsız üyenin görüşleri ile, bölgedeki yönetim kurullarının karşı karşıya oldukları konulara dair özgün bir bakış açısı getiriyor. Raporda, dijitalleşme, geleneksel sektörlerde mevcut oyuncuları yerinden etmeye aday yeni dijital güçlerin ortaya çıkması sebebiyle, yönetim kurullarının öncelik listesinde yükseliyor. Dijital ortamda bilgi ve becerisiyle yol alınmasını sağlayacak kişilere, yönetim kurulu seviyesinde talebin arttığı görülüyor.

Samsung Electronics, TÜSİAD desteği, Deloitte Türkiye ve GfK’nın işbirliğiyle hazırlanan “Türkiye’deki Dijital Değişime CEO Bakışı” araştırması’nın sonuçları ise dijital değişimin Türkiye’de de üst düzey yöneticiler tarafından desteklendiğini ortaya koyuyor. Katılımcıların %90’ı dijital değişim sürecinin liderliğinin üst düzey yöneticiler tarafından üstlenildiğini belirtiyor. Şirketlerin %40’a yakını sürece teknoloji birimleri tarafından liderlik edildiğini, %20’si ise gelecekte de bu birimlerin liderlik etmesini planladıklarını belirtiyor.

Araştırmalar, uzun dönemde üstün performans sergileyen şirketlerin iki ayırt edici özelliğe sahip olduğunu gösteriyor: bu şirketler kendilerini fiyat yerine yarattıkları değer ile farklılaştırma eğilimindeler ve masrafları kısmadan önce gelirlerini artırmayı amaçlıyorlar.

Bu doğrultuda araştırma, şirketlerinin dijital dönüşüme yapılacak önemli yatırımları önceliklendirerek, yeni veya daha iyi ürünler veya hizmetler aracılığıyla değer yaratarak masraflarını azaltmak yerine gelirlerini artırmaya yöneldiklerini görüyoruz. Bu şirketler dijitalleşme sayesinde daha fazla gelir ve pazar payı elde etmenin ötesinde, gelecekte daha etkin rekabet edebilmek için kendilerini yeniden yapılandırmalarının; iş modellerini dönüştürmenin bir yolu olarak görüyorlar. En çarpıcı bulgulardan birinin, teknoloji şirketlerinin üründe inovasyon için dijitalleşmeden yararlanmakla yetinmedikleri; yapısal, operasyonel, süreç ve iş modeli inovasyonları için de kullanmaları olduğunu söyleyebiliriz.

Bulut Bilişim ile başlayan digital dönüşüm süreci ile desteklenen “Yüksek Dijital Endeks Notuna Sahip Ülke” olma yolculuğu gelişerek, dönüşerek, değişerek devam edecek gibi gözüküyor.

Türkiye’nin bu yolculukta nerede olacağı büyük önem taşıyor.Çünkü bu yolculukta yer almayacak ülkelerin durumlarını düşünmek bile istemiyorum.

Gökhan Erzurumluoğlu

Ortak Akıl Politika Geliştirme

Sosyal Medya

Bizi takip edin, birlikte daha güçlüyüz...