Daha önceki yazılarımda belirttiğim üzere günümüzün zorluklarından en önemlisi, tarihin hiçbir döneminde olmayan zorluk türlerinden: İklim değişikliği. En azından bilinen insanlık tarihinde, bu tür bir problemle karşılaşmadık. Şimdi ise yaşam tarzımızı toptan değiştirecek, tüketim ve üretim alışkanlıklarımıza yeni bir düzen getirecek, ekonomi ve sosyal alanlarda da etkili olacak yeni dönem başladı, devam edecek. Enerji sektörü, %85 oranında iklim değişikliğine en çok katkı veren sektör. Bu etki genel olarak tarım sektörünü kuraklık, verimli toprak kaybı, buharlaşmanın artmasından dolayı tarımsal sulamanın verimsizleşmesi, tarım ürünlerinin değişkenlik göstermesi gibi konularda olumsuz etkilemekte.
Her zaman söylediğim gibi her konu başka konular ile bir şekilde ilintili, enerji, çevre, iklim, tarım, hayvancılık, kentleşme, mimari, eğitim, kalkınma, tüketim alışkanlıklarımız… Liste uzar gider. Bu yazımda çerçeveyi biraz daraltıp enerji ve tarım konusunu irdelemek isterim.
Aslında tarım konusu da doğrudan bir enerji işi. Yani, tükettiğimiz tüm tarım ürünleri, vücudumuza enerji veren gıdalar. Bir diğer deyişle, gıda olarak aldığımız her şey vücudumuzda bulunacağı ve enerji vereceği için (hatta vücudumuzun bir parçası olacağı için) oldukça önem arz etmekte. Bunu güvenli gıda olarak adlandırabiliriz. Diğer yandan enerji işi de doğrudan tarım kökenli olabilir. Nasıl mı? Biyo-dizel üretimi yapılan bitkiler ile.
Yani tarlalarımızdan akaryakıt ya da akaryakıt katkı maddesi üretebiliyoruz. Bunun önemli faydaları var. Örneğin, çevre açısından bakarsak, biyo-dizel, normal dizele göre çevresel etkisi daha az, daha az karbon emisyonu salıyor. Bizim gibi petrol kaynakları oldukça sınırlı ülkeler için petrol ithalat faturasını azaltmakta. Depolama koşulları petrol dizeli ile aynı, ilave bir şarta ya da maliyete gerek kalmıyor. Yerel üretimi mümkün ve kolay. Hatta küçük makinalar ile çiftçiler biyo-dizel bitkilerinden kendi traktörleri için motor yağı ve dizel yakıt üretimlerini yapabilmektedirler. Petrol dizeline göre motora olumsuz etkisi daha az. Taşınması ve depolanması petrol dizele göre daha kolaydır, alevlenme sıcaklığı petrol dizeline göre daha yüksek olduğundan daha güvenlidir. Çiftçimiz için hem yakıt ve motor yağı temini sağlarken hem de fazlasını satıp para kazanma imkânı bile sağlamaktadır.
Bu noktada önemli kısım özellikle tarım sektörü genelinde ama konumuz biyo dizel olduğu için, biyo-dizel özelinde, merkezi planlama yaparak, biyo-dizel sektörü için gerekli olan ürünlerin yetiştirilmesine yön vermek. Mevcut durumda bu görev ilgili özel sektör ve Tarım, Orman ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından yapılmalı, ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da mutlaka resmin içinde olmalı.
Konunun özellikle çiftçilerimizin yaşam standardını yükseltmesi ve çevresel konulara katkı sağlaması dolayısı ile desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyim. Bu konuda da daha çok Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun görevi.
Özet olarak, ithalatı azaltması, çiftçiye destek olması, çevreye özellikle iklim değişikliğine olumlu katkılarının olması gibi oldukça önemli katkılarından dolayı, ülkemizde biyo dizel kullanımı ve üretimi için kullanılacak tarım ürünlerinin de desteklenerek yaygınlaşması, çevre, enerji, tarım politikalarımız ile ilişkilendirerek ve kırsal kesime olumlu ekonomik etkilerinden dolayı mutlaka desteklenmelidir.
Hepinize olumlu, güzel enerjiler, sağlıklı gıdalar dilerim.
Dr. Kürşad Tosun