Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1999 yılında 25 Kasım olarak ilan edilmiştir. Kaynaklara göre 25 Kasım gününün belirlenmesine etki eden olay, Dominik Cumhuriyeti’nde ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo’nun “Mirabal Kardeşler” olarak anılan diktatörlük karşıtı üç kız kardeş hakkında “Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler” açıklaması yapmasından kısa bir süre sonra 25 Kasım 1960 günü üç kız kardeşin polisler tarafından dövülerek öldürülmesidir.
Günümüzde dünya genelinde yapılan araştırmalar, toplumsal yaşamın önemli sorunlarından biri olan “kadına yönelik şiddet’’in, neredeyse tüm ülkelerde her geçen gün arttığını gösterdiği gibi ülkemizde de ciddi bir problem olarak karşımıza çıkan kadına yönelik şiddet sorunsalının, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alınması ile uluslararası sözleşmelerin sağlıklı uygulanmaması gibi olumsuz şartlardan dolayı giderek çözümsüzlüğe sürüklendiğini görüyoruz.
Cumhuriyet’in ilk döneminde Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kadın yurttaşlara yönelik eşit haklar tanımlandığını ve her alanda kadınların iş ve sosyal yaşam içerisinde yer almasının önünü açıcı çalışmalar yapıldığını görüyoruz. Birçok dünya ülkesinden çok daha önce Türkiye, 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkını Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle tanımış olmasına rağmen 2019 yılına geldiğimizde kadın hakları açısından çok daha gerilerde kaldığımızı görüyoruz. Ülkemiz, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre %38 ile kadına yönelik şiddetin en yüksek olduğu OECD ülkesi olarak yer alıyor. Özellikle, kadınlara 1990 yılında oy hakkı veren İsviçre’nin, yine 2019 OECD verilerine göre OECD ülkeleri arasında %10 ile kadına yönelik erkek şiddetinin en düşük görülen üçüncü ülke olması, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu daha çok sorgulamamız gerektiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Peki, bu konuda 2021 ve devam eden 2022’nin ilk 9 aylık döneminde ülkemizde durum nedir? Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve yaşananların takibi konusunda faaliyet gösteren sivil örgütlerden biri olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporlarında; 2021 yılında 280 kadın cinayetinin işlendiği ve 217 şüpheli kadın ölümünün gerçekleştiği, 2022 Ocak ayından ekim ayına kadar olan 9 aylık dönemde ise 246 kadın cinayetinin işlendiği, 186 kadının da şaibeli bir şekilde öldürüldüğü bilgisi yer alıyor.
Tüm bu araştırma sonuçları ve Ülkemizde yaşanan süreçler ışığında; kadına yönelik şiddet konusunda büyük adımlar atılmasına ihtiyaç duyduğumuz net olarak ortaya çıkıyor. “Ne yapılmalı?” sorusunun cevabının da aslında bir o kadar net olduğunu görüyoruz. Konuya ilişkin gerek kamu kurumları gerekse kadın hakları üzerine çalışan sivil toplum örgütlerince yapılan çalışmalar incelendiğinde;
- İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptal edilmesi,
- Yürürlükte olan Uluslararası Sözleşmelere şeklen değil, her aşamada birebir uyulması,
- İlgili Bakanlıklarca yapılan işbirliği protokollerinin tüm maddelerinin eksiksiz yerine getirilmesi,
- Şiddet ve cinayetlere karşı caydırıcı cezaların verilmesi ve uygulanması,
- Şiddet uygulayan ve cinayet işleyenlerin toplum ve kamu nezdinde ifşa edilmesi konusunda ortak hareket edilmesi,
- Geçmişten gelen esas kültürümüzde “kadının yeri” konusunda aydınlatıcı çalışmalar yapılması,
- Medya vb. kamuoyuna yön veren kurum ve kişilerce “kadına yönelik şiddet ve sonuçları” konusunda farkındalık yaratan açıklamalar yapılması,
- Kadınların birçok alanda aktif olarak yer almasını sağlayacak politikalar oluşturulması,
- Kadınların eğitimlerinin arttırılması ve evden de kalkınmaya katılmalarının sağlanması…
gibi birçok konuda yapılacak çalışmalarla ve alınacak önlemlerle Ülkemizde kadına yönelik şiddetin azaltılarak zamanla ortadan kaldırılması mümkün olacaktır.
ORTAK AKIL POLİTİKA GELİŞTİRME DERNEĞİ