Geçen cumartesi akşam saatlerinden itibaren, Çin’de “yönetime darbe yapıldığı ve Xi Jinping’in ev hapsinde” olduğu ve “yönetimin başına yüksek rütbeli bir askerin getirildiğine” dair, Hindistan kaynaklı haberler internette dolaşmaya başladı. Ancak ertesi gün boyunca, uluslararası güvenilir kaynakların hiçbirinde, anlamlı boyutta başka bir habere, herhangi ipucuna rastlanmadı.
Ancak The Guardian gazetesinin Tayvan’ın başkenti Taipei’deki muhabiri Helen Davidson’ın, gazetenin dünkü internet sitesinde yer alan haber-yorumunda, Çin’deki son durumu anlamaya bir ölçüde yardımcı olacak bilgiler yer aldı.
Davidson yazısında, eski Adalet Bakanı Fu Zhengua, eski Ulusal Güvenlik Bakan Yardımcısı Sun Lijun ve Shangai, Chongqing, Shanxi kentlerinin eski polis müdürlerinin yolsuzluk suçları nedeniyle geçen hafta tutuklanmalarının, darbe haberlerinin ardındaki neden olduğuna dikkat çekti. Ayrıca, bu kişilerin, başkan Xi’ye sadakatinden kuşkulanılan Sun Lijun’un çevresinde bir klik oluşturduğunu vurguladı.
Çin’in büyük timsahları…
Rus rejimi oligarklarının Çin’deki benzerleri “büyük timsahlar” olarak adlandırılır. Çin’li gazeteci Wang Xiangwei birkaç yıl önce SCMP adlı gazetede yazdığı makalede, bunları, su altındaki ipleri elinde tutan zengin ve güçlü kişiler olarak tanımladı.
1990-2010 arası, Çin’in şaşırtıcı ekonomik büyüme sürecine paralel yolsuzlukların da zirve yaptığı dönemdir. Bu dönemde büyük servet elde eden bu timsahların çok çeşitli yollarla Pekin’deki siyaset kademelerinin en tepesine kadar yakın bağlantıları vardı. Kendilerini “girişimci” olarak adlandıranlar, ilişkileri ve karanlık işler çevirmekteki üstün yetenekleri ile kısa sürede yüz milyar doların üzerinde servete sahip oldu.
Faaliyetleri arasında, finans piyasalarında yolsuzluk, yasadışı fon yaratmak, kamu varlık ve arazileri üzerine çökmek, kamu ihalelerinde yolsuzluk yapmak ve kamu bankalarından ucuz kredi temin etmek gibi her türlü kirli işler vardı. Ayrıca, şirket birleşmeleri ve satın alma yoluyla yurtdışına büyük miktarlarda sermaye kaçırmaktan da geri durmadıkları tespit edildi.
Xi’nin timsahlarla mücadelesi…
2012’de ÇKP Genel Sekreterliğine getirilen, bir yıl sonra da ülkesinin başkanı olan Xi Jinping, 2018 mart ayında ikinci kez göreve seçilince ilk döneminde bıraktığı yerden timsahlar üzerine gitmeyi sürdürdü. Nitekim tekrar seçildiği ayın sonunda, Çin’in en büyük sigortacılık şirketi Anbang Grubu’nun sahibi Wu Xiaohui’yi, 10.4 milyar dolarlık yasadışı fon oluşturma ve sigorta primlerinden 1.6 milyar dolarlık bölümünü zimmetine geçirmekten tutuklattı. Araba sigortası satıcılığından ülkenin en büyük sigorta şirketine sahip olmakla yetinmeyen Wu’nun Manhattan’daki Waldorf Astoria Otelini de satın aldığı ortaya çıktı. Suçlarını ilk duruşmada kabul eden Wu yirmi yıl hapis cezasına mahkum edildi.
Bir diğer timsah, Tomorrow Holdings sahibi Çin asıllı Kanada vatandaşı Xiao Jianhua, dolandırıcılık suçlaması ile 2017 yılında Hong Kong’da kaldığı otelden kaçırılıp, mahkeme önüne çıkarıldı. On üç yıl hapis ve 6.8 milyar dolar para cezasına çarptırıldı.
Xi Jinping’in parti sekreterliğine getirildiği 2012’de başlattığı yolsuzlukla mücadelede yukarıdaki iki örnekteki gibi yüzlerce timsah yanında, bir milyonun üzerinde parti üyesi-kamu görevlisi hapis cezaları ile karşı karşıya kaldı.
20.Kongre’ye doğru ilginç bir gelişme..
Gazeteci Davidson’ın, yazının başında söz edilen haberinde ortaya koyduğu boyutta bir yolsuzluk nedeniyle girişilen siyasi temizlik hareketinin, Çin Komünist Partisi-ÇKP’nin ekim ayının ortalarında toplanması beklenen 20.Kongresi’nin birkaç hafta öncesinde ortaya çıkarılması bazı soruları akla getirdi.
Geçen ağustos ayındaki yazımızda, lider Mao’dan sonra ÇKP tarihinin en güçlü ikinci lideri olarak tanınan Deng Xiao Ping’in, “kollektif liderlik” anlayışı çerçevesinde “Tek Parti, İki Fraksiyon” fikrini parti ilkesi haline getirttiğinden söz etmiştik. Ancak bundan pek hoşlanmayan Xi Jinping’in, partide mevcut iki “çete” dışında kendi çetesini de oluşturarak Kongre’ye gitmek isteyebileceğini vurgulamıştık.
Bilindiği gibi Xi, ikinci beş yıllık dönemine başladığı 2018’de, başkanlık için Deng sonrası uygulamaya başlanan “iki dönem” sınırını kaldırtarak, kendisine üçüncü dönem, bazılarına göre de yaşam boyu başkanlık yolunu açtırmıştı. Kongre’de oylanan bu karara otokratik yönetimlerin doğası gereği, göstermelik bir iki oy dışında red oyu veren çıkmadı.
Ancak, Mao’nun hemen arkasından başlayan parti içi klikler arası kavga hiç eksik olmadı. Xi’nin karşısındaki çetelerin de, uygun ortam bulduklarında bu karara karşı çıkmalarının beklenmeyen bir durum olmaması nedeniyle Xi’ye darbe haberleri aradan geçen birkaç gündür ihtiyatla izleniyor.
20.Kongre’ye katılacak 2300 dolayındaki ÇKP Merkez Komite delegelerinin isimleri geçen pazar günü devlet medyası tarafından yayınlanmış ve Xi’nin adına bu delegeler arasında yer verilmiş olsa da, diğer güvenilir kaynaklarda bu hususun henüz teyit edilmemiş olması belirsizliğin sürmesine neden oluyor.
Sonuç
Çin’de sergilenen bu sahnenin, otokratik yönetimlerin çok tipik bir olgusu olarak gerçekten dikkat çekici olduğunu teslim etmek gerekiyor. Çin ve Rusya’nın önderliğinde 1996’da kurulan ve üyelerinin bir eksiği ile tamamında otokratik yönetimlerin işbaşında olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü’nün, genişleme sürecine girdiğinin izlendiği son günlerde daha da dikkat çekici olduğunu vurgulamak yanıltıcı olmaz.
Belki de bu örgüte üye olmaya heveslenenler için ibretlik olduğunu eklemeyi unutmadan!
Kaynak: www.yurtseverlik.com