2018 Ağustos ayında yaşanan kur şoku sonrası üç çeyrek gerileyen Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2019 yılının ikinci yarısında artış eğilimine girmiş ve yılın tamamında yüzde 0,9 oranında artmış ve kişi başına GSYH, en yüksek değer olan 12.582 ABD dolarlık 2013 düzeyinin ancak yüzde 73,2’sine karşılık gelen 9.208 ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. 2018 yılında kişi başına GSYH 9.793 ABD doları idi.
2020 yılında Gayrisafi Yurt içi Hasıla, zincirlenmiş hacim endeksiyle bir önceki yıla göre yüzde 1,8 artış göstermiştir. Böylece Kişi başına GSYH, 2020 yılında cari fiyatlarla 8.597 ABD doları olmuştur.
2021 birinci çeyrekte GSYH bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7,2 artmıştır. Mevsim-takvim etkisinden arındırılmış endeks bir önceki çeyreğe göre yüzde 2,2 oranında artış göstermiştir. Yılın ikinci çeyreğinde önceki yılın aynı çeyreğine göre baz etkisinin de katkısıyla yüzde 21,7 büyümüştür. Takvim-mevsim etkisinden arındırılmış değer yüzde 0,9 olmuştur. 2021 yılında Mevsim-takvim etkisinden arındırılmış endeksin önceki çeyreğe göre birinci çeyrekte yüzde 2,2 ve ikinci çeyrekte yüzde 0,9 artış göstermesi yılın ikinci yarısına yönelik büyüme eğiliminin yavaşladığını ortaya koymaktadır.
2019 yılında Tarım yüzde 3,3, Elektrik- gaz üretimi yüzde 12,1, Finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 5,1 artarken, İnşaat yüzde 8,6, İmalat sanayii yüzde 2,4 oranlarında gerilemiştir.
2020 yılında sektörel büyüme oranları Tarımda yüzde 5,9, İmalat sanayiinde yüzde 3,2, Elektrik-gaz üretiminde yüzde 5,7 ve Finans ve sigortada yüzde 23,4 oranında olurken, İnşaat yüzde 5,5 ve Konaklama-yiyecek hizmetleri yüzde 35,3 oranında gerilemiştir.
2021 ilk çeyrekte GSYH’yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde ekonomik toparlanmanın sektörler arasında dengeli bir dağılım gösterdiği ve Tarımda yüzde 8,7, sanayide yüzde 11,7, İnşaatta yüzde 3,3, Hizmetlerde yüzde 6 ve Finansta yüzde 3,1 oranlarında büyüme sağlandığı görülmektedir. Yılın ikinci çeyreğinde baz etkisinin de katkısıyla büyüme oranlarının yükseldiği ve Tarımda yüzde 2,3, Sanayide yüzde 40,5, İnşaatta yüzde 3,1, Hizmetlerde yüzde 45,8 oranlarında artış sağlandığı ve Finansta olumsuz baz etkisinin de katkısıyla yüzde 22,7 düşüş gerçekleştiği görülmektedir.
2021 yılında Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış seride ikinci çeyrek değerlerinin Hizmetler dışında ilk çeyreğe göre gerileme eğiliminde olması ekonomik yavaşlamanın nedenleri farklı da olsa sektörel bazda yaygınlaştığını göstermektedir. Tarımda kuraklığın etkisiyle birinci çeyrekteki yüzde 2,3 oranındaki artıştan ikinci çeyrekte yüzde 1,8 oranında gerilemeye dönmüştür. Benzer şekilde İmalat sanayii yüzde 3,3’lük artıştan yüzde 0,8 gerilemeye ve İnşaat yüzde 21’lik artıştan yüzde 1,5 gerilemeye dönerken, Finansta da cüzi bir hız düşüklüğü yaşanmıştır. Bu gelişmede dış ve iç talep yavaşlaması etkili olmuştur. Bu değerler 2021 yılı ikinci yarısında büyüme performansının yavaşlayacağını ortaya koymaktadır. Son aylarda ihracat artış hızındaki yavaşlama ve Tüketici güven endeksindeki gerileme ekonomik büyümedeki yavaşlama beklentisini desteklemektedir.
2019 yılında Harcamalar itibarıyla Hanehalkı tüketimi yüzde 1,5, Devlet nihai tüketim harcamaları yüzde 4,1, Mal ve hizmet ihracatı yüzde 4,6 oranında artarken, Sabit sermaye oluşumu 2018 yılı ikinci yarısındaki düşüş eğilimini sürdürerek yüzde 12,4 ve Mal ve Hizmet İthalatı yüzde 5,4 oranında gerilemiştir.
2020’de Hanehalkı tüketim harcamaları önceki yıla göre yüzde 3,2, Devlet nihai tüketim harcamaları yüzde 2,2 ve Gayrisafi sabit sermaye oluşumu ise yüzde 7,2 oranında artmıştır. Diğer taraftan Mal ve hizmet ihracatı yüzde 14,8 gerilerken, Mal ve hizmet ithalatı yüzde 7,6 oranında artmıştır.
Hanehalkı tüketim harcamaları 2021 yılının birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7 artarken, Devlet nihai tüketim harcamaları yüzde 0,7, Gayrisafi sabit sermaye oluşumu yüzde 12,4 artış göstermiştir. Diğer taraftan Mal ve hizmet İhracatı yüzde 3 artarken, İthalatı yüzde 1,8 azalış göstermiştir. Bu gelişmeler kapsamında 2021 yılı birinci çeyrekte GSYH yüzde 7,2 oranında artmıştır. 2021 yılının ikinci çeyreğinde gerçekleşen yüzde 21,7 oranındaki GSYH büyümesine en büyük katkı Hanehalkı tüketimi, Gayrisafi sabit sermaye oluşumu ve Mal ve hizmet ihracatından gelmiştir. Bu kapsamda Hanehalkı tüketimi yüzde 22,9, Gayrisafi sabit sermaye oluşumu yüzde 20,3, Mal ve hizmet ihracatı yüzde 59,9 oranında artış göstermiştir.
2021 yılında Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış seride birinci ve ikinci çeyrek değerlerin Hanehalkı tüketiminde yüzde -0,7 ve 1,6; Devlet nihai tüketiminde -0,8 ve 0,7; Gayrisafi sabit sermaye yatırımlarında yüzde 1,4 ve 0,7; Mal ve hizmet ihracatında yüzde -2,8 ve 2,2, Mal ve hizmet ithalatında yüzde -9,7 ve -3,3 olmaları iç ve dış talepteki yavaşlamayı göstermektedir. Önümüzdeki dönemde devreye alınması beklenen makro ihtiyati tedbirlerin Hanehalkı talebini zayıflatmasıyla birlikte Gayrisafi sermaye yatırımındaki yavaşlama ve İhracatta AB pazarı dışındaki pazarlara ulaşmadaki sıkıntılar 2021 yılının ikinci yarısında toplam talebin yeterince güçlü olamayabileceğini göstermektedir. Bu çerçevede 2021 yılı toplam GSYH büyümesinin yüzde 8-10 aralığında gerçekleşmesi beklenebilir.
Toplam Gayrisafi sabit sermaye yatırımları (GSSY) 2020 yılı üçüncü çeyreğinde artış eğilimine girmiş ve bilahare artış eğilimi hız kazanmıştır. GSSY’nın inşaat komponentinde 2018 yılı üçüncü çeyreğinde başlayan azalma eğilimi 2021 yılı ikinci çeyreğine kadar sürmüş olup ikinci çeyrekte yüzde 12,2 oranında bir gelişme göstermiştir. İnşaat yatırımları azalma eğilimini sürdürürken, makine-teçhizat komponenti 2019 dördüncü çeyreğinden beri yüksek oranlı artışını devam ettirmektedir ki, bunun ortalama değeri yüzde 22,7’dir. YİD modeliyle yapılan kamu yatırımlarının bu artışa önemli katkı sağladığı tahmin edilmektedir.
Sermaye malları ithalatıyla Makine-teçhizat yatırımları arasında güçlü bir korelasyon görülmekte olup 2018-2021 Haziran dönemi için hesaplanan korelasyon katsayısı 0,95’dir.
İşgücüne yapılan ödemelerin cari Gayrisafi katma değer içindeki payı 2018 yılında yüzde 33,5 iken, bu oran 2019’da yüzde 34,8 ve 2020’de yüzde 33,1 olmuştur. Diğer taraftan önemli bölümü karlardan oluşan Net işletme artığı/karma gelirin payı ise 2018 yılında yüzde 49,5 iken, 2019 yılında yüzde 47,4 ve 2020’de yüzde 49,3 düzeyinde gerçekleşmiştir.
İşgücü ödemelerinin Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı 2020’nin birinci çeyreğinde yüzde 35,2 iken, bu oran 2021 yılında yüzde 31,5 olmuştur. Bu arada Net işletme artığı/karma gelirin payı ise aynı dönemde yüzde 37,6’dan yüzde 40,6’ya yükselmiştir. 2020 yılı İkinci çeyrekte Gayrisafi katma değerdeki işgücü ödemelerinin payı yüzde 33,1 iken, bu oran 2021 ikinci çeyrekte yüzde 29,5’e gerilemiştir. Aynı dönemde Net işletme artığının payı yüzde 38,2’den yüzde 44,7’ye yükselmiştir.
Kovid-19 salgın döneminde gelir dağılımındaki gelişmeyi vurgulamak için ilgili değerleri tekrar yorumlamak gerekirse; 2020 yılının tamamında önceki yıla göre cari fiyatlarla GSYH artışı yüzde 16,9 olmasına karşılık, İşgücü ödemeleri artışı yüzde 9,6 ve Brüt işletme artığı/karma gelir yüzde 19,5 artmıştır. Sonuç olarak İşgücü ödemelerinin Gayrisafi katma değerdeki payının yüzde 34,8’den yüzde 33,1’e (1,7 puan) gerilemesine karşılık, Net İşletme artığı/karma gelirinin Gayrisafi katma değerdeki payı yüzde 47,4’den yüzde 49,3’e (1,9 puan) yükselmiştir. Buradan kriz döneminin yükünü önemli ölçüde ücretli kesimin taşıdığını söyleyebilmek mümkündür. Benzer sonuçları İstanbul Sanayi Odasının 2020 yılı Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu çalışması sonuçlarından da görebilmek mümkündür. Gerek İSO 500 gerekse İSO ikinci 500 gruplarının 2020 değerleri incelendiğinde; 2020 yılında ilk grubun faaliyet karının 2019 yılına göre yüzde 55, ikinci grubun yüzde 71,1 oranında arttığı görülmektedir. Anket çalışanlara yapılan ücret ödemelerinin birinci grupta yüzde 14,4 ve ikinci grupta ise yüzde 10,6 arttığını ortaya koymaktadır. İstihdam artışı da dikkate alındığında bu oranlar daha da küçülmektedir.
Gelir dağılımındaki bozulmanın 2021 yılının ilk yarısında da sürdüğünü görmekteyiz. Nitekim, 2021 yılının ilk çeyreğinde önceki yılın ilk çeyreğine göre göre cari fiyatlarla GSYH artışı yüzde 29,1 olmasına karşılık İşgücü ödemeleri artışı yüzde 16 ve Net işletme artığı/karma gelir yüzde 39,1 artmıştır. Sonuç olarak İşgücü ödemelerinin Gayrisafi katma değerdeki payının yüzde 39’dan yüzde 35,1’e (3,5 puan) gerilemesine karşılık, Net İşletme artığı/karma gelirinin Gayrisafi katma değerdeki payı yüzde 41,9’dan yüzde 45,8’e (3,9 puan) artmıştır. 2021 yılının ikinci çeyreğinde önceki yılın ikinci çeyreğine göre cari fiyatlarla GSYH artışı yüzde 52,4 olmasına karşılık, İşgücü ödemeleri artışı yüzde 36,1 ve Net işletme artığı/karma gelir artışı yüzde 78,2 olmuştur. Böylece İşgücü ödemelerinin Gayrisafi katma değerdeki payının yüzde 37’den yüzde 32,9’a (4,1 puan) gerilemesine karşılık, Net İşletme artığı/karma gelirinin Gayrisafi katma değerdeki payı yüzde 42,8’den yüzde 49,8’e (7 puan) artmıştır. Sözkonusu değerler Kovid-19 salgının zirve yaptığı dönemde ücretliler aleyhine bozulan gelir dağılımının krizden çıkış sürecinde de derinleşerek sürdüğünü göstermektedir.
2019 yılı İç tüketim ve Hizmet üretimine dayalı, tarımsal üretimin katkıda bulunduğu bir yıl olmuştur. 2020 yılında ise Tarım, Sanayi ve Finans sektörleri GSYH’ya pozitif katkıda bulunurken, İnşaat ve Hizmetler negatif katkıda bulunmuştur. Talep yönüyle Hanehalkı tüketimi, Devlet nihai tüketimi ve Gayrisafi sabit sermaye oluşumu 2020 GSYH büyümesine pozitif katkıda bulunurken, Dış alem gelirleri negatif katkıda bulunmuştur. 2018 yılının ikinci yarısında gerileme eğilimine giren gerek inşaat gerekse makine-teçhizat yatırımlarındaki düşüş 2019 yılında sürmüş, 2020 yılında inşaat yatırımları gerilemeye devam ederken, makine-teçhizat yatırımlarında önemli artışlar gerçekleşmiştir.
2021 yılı ilk çeyreğinde üretim yönüyle Tarım ve Sanayi büyüme performansını yukarı çekerken, inşaat 2018 üçüncü çeyrekten sonra ilk defa pozitif katkı vermiş olup Hizmetler kapanma nedeniyle büyümeye sınırlı ölçüde katkıda bulunmuştur. Gayrisafi sabit sermaye oluşumu ve Hanehalkı tüketimi talep yönüyle GSYH büyümesine katkı sağlarken, Devlet nihai tüketimi ve turizm gelirlerindeki düşüş nedeniyle İhracatın katkısı sınırlı olmuştur.
2021 yılı ikinci çeyreğinde üretim yönüyle Tarım, Sanayi büyüme performansını yukarı çekerken, inşaat 2018 üçüncü çeyrekten sonra ilk defa pozitif katkı vermiş olup Hizmetler kapanma nedeniyle büyümeye sınırlı ölçüde katkıda bulunmuştur. Gayrisafi sabit sermaye oluşumu, Hanehalkı tüketimi ve ihracat talep yönüyle GSYH büyümesine katkı sağlarlarken, Devlet nihai tüketiminin katkısı sınırlı olmuştur.
2021 yılının ilk yarısı bütünüyle değerlendirildiğinde gerek üretim gerek talep yönüyle GSYH büyümesinin daha dengeli bir patikaya yöneldiğini söyleyebilmek mümkündür. Ancak büyümeye katkıda kapsayıcılığın artırılmasına olan ihtiyaç sürmektedir. Ekonomiyi dışa açan ihracat artışında önemli bir ivme yakalanmış olup yeni üretim kapasitesi oluşturacak Gayrisafi sabit sermaye yatırımları da artış trendine girmiş bulunmaktadır. Ancak üretim ve ihracatta orta ve yüksek teknolojili ürünlerin ağırlıkta olduğu bir yapıya geçme ihtiyacı önemini korumaya devam etmektedir. Kovid-19 salgını sonrası başta AB olmak üzere gelişmiş batı pazarlarına yakınlık sonucu tedarik zincirine eklemlenmede aşama kat eden sanayi ihracatının niteliğini kalıcı bir kalıcı şekilde artırabilmek için teknoloji, finansmana erişim gibi alanları da kapsayan bir sanayi stratejisine ihtiyaç bulunmaktadır. İhracatta ülke ve ürün çeşitlendirmesinin yanında teknoloji yoğun ürün ihracatını artırıcı bir yaklaşım içerisinde bulunulmalıdır. AB ile Gümrük Birliği süratle Hizmetler, Kamu alımları ve Tarımı kapsayacak şekilde yenilenmeli ve ABD ile ikili ticaret daha da geliştirilmelidir.
Kontrol altına alınamayan enflasyon, yarattığı öngörülemez bir ortam sonucu istihdamı ve ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilemesinin yanında gelir dağılımını da bozmaktadır. Enflasyonun makul düzeye çekilebilmesi için para ve maliye politikalarının yanında yapısal politikaların da kararlılıkla uygulanması önem arz etmektedir.
Gelir dağılımında tatminkar bir iyileşme sağlanamadığı gibi Gayrisafi katma değer içindeki ücret paylarında da gerileme mevcuttur. Kovid-19 salgının zirve yaptığı dönemde ücretliler aleyhine bozulan gelir dağılımının krizden çıkış sürecinde de derinleşerek sürdüğü görülmektedir. Yüksek oranlı işsizlik ve nitelikli istihdam sağlayıcı yatırımların yeterince yapılamaması toplumsal refahı ve gelir dağılımını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle uygulanacak makro ve yapısal politikaların yanında yatırım projelerinin belirlenmesinde temel ilkelerden biri uygulamanın gelir dağılımını ne oranda düzeltebileceği olmalıdır.
Günümüzde ihracat öncelikli büyüme yaklaşımına ağırlık verilerek Toplam faktör verimliliğine dayalı yüksek oranlı sürdürülebilir büyümeye ulaşılması, nitelikli istihdamın yükseltilmesi ve gelir dağılımının iyileştirilebilmesi için “Yeniden Refah Devleti” yaklaşımı çerçevesinde Devletin işlevinin yeniden tanımlanmasına ihtiyaç bulunmaktadır.