Değerli dostlar, bu başlığı neden seçtiğimi yazının sonunda göreceksiniz.
Önce kısa bir hikaye!
A ülkesinin bir hukuk fakültesinde profesör derse girer ve bir öğrenciye adını sorar. Öğrenci;
“Ali” diye cevap verir.
Profesör bir anda,
“Defol bu sınıftan, bir daha asla dersime gelme” der.
Bütün öğrenciler büyük bir şaşkınlık içindedir. Bu arada neye uğradığını şaşıran zavallı Ali de sınıfı terk eder.
Herkes ne olduğunu anlayabilmek için beklemektedir. Ama hiçbir öğrenciden tek bir ses bile çıkmaz.
Profesör, sınıftaki sessizlik içinde ileri geri dolaşmaya başlar. Göz temasından kaçınan tüm öğrencileri şöyle bir süzdükten sonra derse başlar ve sorar.
“Kanunlar ne için vardır?”
Öğrencilerden birçok cevap gelir.
Bir öğrenci, düzeni korumak; diğeri, toplumda yaşayan bireylerin hak ve hürriyetini sağlamak; öbürü, yaşam haklarını idame ettirebilmek; bir diğeri, her yerde hakkını yasalar çerçevesinde arayabileceğini bilmek ve devletin vatandaşına haklarını nasıl arayabileceğini göstermek için şeklinde cevap verir.
Profesör, verilen yanıtları dinledikten sonra yine sorar.
“Başka?”.
Bu sefer bir başka öğrenci, “adalet için” diye cevap verir.
Bu sefer profesör, son cevabı veren talebeyi “işte aradığım cevap bu” dercesine parmağı ile işaret ederek sorar.
“Peki az önce arkadaşınıza adaletsiz davrandım mı?”
Tüm sınıf tek ağızdan cevap verir.
“Evet” hocam.
Bunun üzerine profesör, sınıf kapısını açarak dışarıdaki öğrencisini içeri alır ve teşekkür edip yerine geçebileceğini söyler.
O noktada herkes hocanın belli bir senaryo içinde oyun oynadığını anlar.
Fakat profesör henüz son sözlerini söylememiştir. Devam eder.
“Peki, benim adaletsiz davranışıma hepiniz şahit oldunuz da neden hiçbiriniz tepki göstermediniz? Bir açıklama istemediniz ve arkadaşınızın hakkını savunmadınız?”
Sınıfta çıt çıkmaz.
Profesör sözlerini sürdürür.
“Bakın sevgili arkadaşlar, bu olaydan hepinizin çıkarması gereken bir ders var. Bunu size sınıfta saatlerce konuşsam belki anlatamazdım.”
Ve nihayet profesör, son sözlerini söyleyip dersi bitirir.
“Asla bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyetinde olmayın. O yılan bir gün mutlaka sizi de sokacaktır.
Adaletsizliğe şahit olup göz yuman insanlar haysiyet ve onurlarını kaybetmeye mahkumdur.
Bir şahsa karşı yapılan haksızlık, herkese karşı yapılmış bir tehdit demektir.”
Değerli okuyucularım, özellikle son yıllarda şahit olduğumuz bazı hukuksuzlar, haksızlıklar, çelişkili ve hatta Anayasaya aykırı yargı kararları sadece beni değil çok sayıda vatandaşımızı üzmüş ve ülkemizin geleceği adına endişelendirmiştir.
Sadece yargı sistemimiz içinde görev yapan hakim ve savcılarımız değil aynı zamanda üniversitelerimizde hukuk eğitimi gören tüm gençlerimizin hiç unutmamaları gereken şudur:
“Hakimlik mesleği kutsaldır. Hakimlik cesaret ve dürüstlük ister. Birilerinin istediği karar değil yasaların emrettiği karar verilir. Kimsenin emir kulu olunamaz. Sadece ve sadece Türk milleti adına karar verilebilir. Yargının her koşula rağmen bağımsız ve tarafsız olmasının önemi göz ardı edilemez.”
Unutulmamalıdır ki adalet insan için vardır.
Toplumun adalet duygusunun yara almasına hiçbir şekilde müsaade edilmemelidir.
Çünkü adalet duygusunun yok olması, her toplum için bir numaralı beka sorunudur.
Egemen zihniyetin öncelikle anlaması gereken budur.