Bu yılın kasım ayında yapılacak olan Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) 20.Kongresi’nde ortaya çıkacak sonuçların, Çin’in, hem ülke içi sorunlarının çözümü, hem de dışarıda, özellikle ABD ile ilişkileri üzerinde önemli etkilerinin olması bekleniyor.
Başkan Xi Jinping ilk döneminin sonuna denk gelen 2018 yılındaki ÇKP Kongresi’nde, 1982’de Deng Xiao Ping döneminde başkanlık süreleri ile ilgili olarak Çin Anayasası’na girmiş olan iki dönem sınırlandırmasını kaldırtmıştı. Gelecek kasım ayında toplanacak ÇKP 20.Kongresi’nde Xi’nin, öncelikle üçüncü dönem başkanlığını tescil ettirmesi, ardından da kendisini ömür boyu başkanlıkta tutacak yolu açmaya çalışacağı beklenmektedir.
Ancak bazı tarafsız yabancı gözlemciler, Xi Jinping’in bu amacına ulaşmasının pek de kolay olmayacağına dair görüşler ortaya koymayı sürdürüyorlar.
Çin’deki gelişmelere ilişkin resmi kaynakların bültenleri dışında bilgi almak olanaksız olduğu için, biz de bu yazımızda, dış kaynaklarda yer alan haber ve yorumlar üzerinden yapacağımız değerlendirmelere yer vereceğiz.
Farklı gözlemci görüşleri..
İlk olarak, Hindistan’ın, haber ve siyasi rapor yayımlayan “The Print” adlı dijital platformunda 21 haziran tarihinde yayınlanan bir makaleyi ele alarak başlayalım.
Mankikar ve Amit Kumar adlarındaki iki siyasi analistin; “Xi’nin gölgesinden kurtulan başbakan Li Keqiang’ın iddialı çıkışı” adlı bu makalesinde, ÇKP 20.Kongresine ilişkin bazı ilginç görüşler ortaya kondu.
ÇKP liderlik kadrolarını, gölde birlikte sakin sakin yüzen kuğu sürüsüne benzeten bu yazarlar, ÇKP’ndeki mücadelenin de, kuğuların su yüzünde kalmak için su altında sergiledikleri ayak oyunlarını andırdığına vurgu yaptılar. Bu mücadelede Xi’nin karşısındaki en önemli aktörler olarak, başbakan Li Keqiang ile yardımcısı (partide en üst düzey kadın görevli) Sun Chunlun gösterildi. Hatırlanacağı gibi, Li ve Sun, COVİD-19 krizindeki yetersiz ve yanlış politikası nedeniyle, parti genel sekreteri ve başkan Xi Jinping’i ağır biçimde eleştirmişlerdi.
Öte yandan Çin’in en yüksek siyasi organı Parti’nin 2012 Kongresi’nde, Xi ve Li ikilisi, gelecek on yıl boyunca Parti liderliğini yürütmek üzere seçildi. Birinin diğerine göre konumunun belirlenmesinde, Deng’den bu yana olduğu gibi, parti içindeki iki kanat rol oynadı. Bunların biri, 1993-2003 dönemi başkanı Jiang Zemin’in desteklediği Shanghai Grubu (bazılarına göre Shanghai Çetesi), diğeri de 2003-13 dönemi başkanı Hu Jintao’nun desteğini alan Komünist Gençlik Ligi’ydi.
Bu hiziplerden, doğudaki sahil kentlerinin ekonomik çıkarlarını savunan ilki Xi’yi, ekonomik büyümeden ülkenin iç kesimleri için de pay talep eden ikincisi Li’yi destekledi. Sonunda Xi, Shanghai Çetesinin desteğiyle ÇKP Genel Sekreterliğine getirildi. Ardından 2013’de başkanlık koltuğuna otururken, Li başbakanlık görevini üstlendi.
Başkan olur olmaz, ilk işi “yolsuzlukla mücadele” kampanyasını başlatmak oldu. Bu süreçte, önceki başkan Hu döneminde görev yapmış, diğer fraksiyon üyesi üst düzey parti, ordu görevlileri ve iş insanlarının olduğu binlerce kişi suçlu bulunarak çeşitli hapis cezalarına mahkum edildi.
ÇKP’deki “Tek Parti, İki Fraksiyon” sistemi…
Kasım ayında toplanması beklenen kongre yaklaşırken, ÇKP’nin kuruluş yıllarında Mao’nun, “yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın” sözleri doğrultusunda başlayan parti içi fraksiyon çekişmeleri hiç eksilmeden hep sürdü. Nitekim Parti, son birkaç on yıldır, yukarıda değinilen iki fraksiyonun çekişmelerine sahne olduğu için Çin siyasetine özgü bu durum, “tek parti, iki fraksiyon” olarak adlandırılmaktaydı.
Parti’de, Mao’dan sonraki en güçlü lider olarak kabul edilen Deng’in “kollektif liderlik” anlayışını ortaya koyan bu sembol, o dönemde ciddi kabul görmüştü. Nitekim Komünist Gençlik Ligi fraksiyonunun başını çeken Li, 2007’de yaptığı bir konuşmada, bu sembolün, ÇKP dinamiğinin temeli olan “parti içi partizansızlık” yaklaşımını ortaya koyduğunu ifade etmişti. Li’ye göre, “sıfır toplamlı oyun” niteliğinde olmayan bu sistemde, kazanan fraksiyon, gücün çoğunu ele geçirmeye çalışırken, diğer taraf da konumunu korumak için siyasi müzakereler ile kazanan tarafı olabildiğince ortak kararlar almaya zorlayarak denge sağlamaktaydı.
Ancak Xi bu durumdan belli ki hiç memnun olmadı. Nitekim, bu konuda “China Media Project-cmp” adlı sitede, geçen şubat ayında David Bandurski’nin ilginç bir haber-yorumuna yer verildi.
Bu haber-yorumda, ÇKPnin resmi sitesi Çin Haberleri Servisi’nin, 2018 başında yayımladığı “Yeni Yolculuk, Yeni Destan” başlıklı bir bildirisinde yer alan, “Çin’in, bütün dünyanın farkına vardığı yeni bir çağa girdiği” ve “her çağın, şanlı fikirleriyle öncülük edecek liderlere ihtiyacı olmuştur” sözlerine dikkat çekildi.
Her ne denli ABD Kongresi desteği ile yayın yapsa da, Çin gibi, haber kanalları bir hayli mühürlü bir ülkede olan biten hakkında ilginç bilgiler aktaran “rfa- Özgür Asya Radyosu” adlı sitede geçen ayın sonunda yayınlanan bir makalede, Xi’nin Pekin’deki yüksek düzeyli bir sempozyumda söylediği, “her açıdan sosyalist modern bir ülkeyi yeniden inşa için gelecek beş yılın son derece kritik önemde olduğu” sözlerinin altı çizildi. rfa yorumcusu Xiao Di, Xi’nin bu sözlerinin, ülkede son kırk yıldır büyüyen kapitalist üretim ilişkilerinin terk edilerek, yeniden komünist sürece dönüleceğinin işareti olarak değerlendirdi.
Çin haberleri açısından bir diğer önemli kaynak olan ThinkChina adlı sitede bu ay başında, Pekin muhabiri Yang Danxu’nun ilginç bir haber-yorum yazısı yayımlandı. Bu yazıda, 20.Kongre öncesi ÇKP’nin önde gelenlerinin geçmişte kalan kritik dönemlerde bir araya geldiği “gizemli” Beidaihe toplantısından söz edildi.
Çin’in “yazlık başkenti” Beidaihe…
Mao döneminden bu yana Hebei eyaletindeki Beidaihe adlı sahil kenti ÇKP ileri gelenlerinin bir araya geldiği “yazlık başkent” işlevi görmüştür. 1966’da başlayan Kültür Devrimi ardından ara verilen bu süreç 1984’de tekrar başlatılıp 2003 yılına kadar kesintisiz sürdürülmüştür. İşlevsel olduğu zamanlarda, Parti büyük kongreleri öncesi, kritik önemdeki kararlar genellikle burada alınmıştır.
Ancak Çin resmi haber ajansı Xinhua’nın geçen ayın sonunda yayımladığı bülteninde, Politbüro’nun, yılın ikinci yarısında alınacak ekonomik önlemlerin gözden geçirilmesi için bir toplantı çağrı yaptığına dair haberi, şimdilerde tekrar “Beidaihe Zamanı mı” sorusunun sorulmasına neden oldu.
Beidaihe’deki buluşmaya dair bir diğer bilgiye de, Güney Kore’nin “Korea JoongAng Daily” gazetesinde geçen ayın sonunda You Sang-Chul imzasıyla çıkan bir “haber-yorum”da yer verildi. Bunda da, “yazlık başkent”teki bu yılki buluşmada, tartışmaların ana konusunun, Xi’nin üçüncü dönemi ve ÇKP Politbüro Daimi Komitesi’nin hangi fraksiyonun ağırlığında oluşacağı konuları üzerinde yoğunlaşılacağı öne sürüldü.
Bu “haber-yorum”da yer verilen en dikkat çekici hususlardan birinin de, önceki başkan Hu Jintao’nun oğlu Hu Haifeng’in öne çıkarılacağına dair son derece ilginç yaklaşım olduğunu söylemek yerinde olur. Xi fraksiyonunun, Çin Genç Komünistleri Ligi ile el sıkışması anlamına gelebilecek böyle bir gelişmenin, Parti’de yeni koalisyonun habercisi olduğunu söylemek mümkündür. Böylece Xi, on yıl önce, kendisine önce parti genel sekreterliği, ardından da başkanlık yolunu açan Shangai Çetesi’nin, yenilikçi politikalara karşı engelleme girişimlerinden kurtulmayı da hesaplıyor olabilir.
Böyle bir ihtimalin gerçeğe dönüşmesi durumunda, Komünist Genç Ligi üyesi Hu Chunhua’nın başbakanlığa getirilmesi beklenmektedir. Böylece, Xi ,özellikle “sıfır Covid” politikasına karşı çıkıp “ekonomik büyüme”yi öncelediği için arasının iyi olmadığı başbakan Li Keqiang’dan kurtulmuş olacaktır. Ancak, bütünüyle tasfiyesi sorunlara neden olacağı için, Keqiang’ın emekli edilmeden Ulusal Halk Kongresi başkanlığına getirilerek bir ölçüde pasifize edilmesi beklenebilir.
Bütün bunlara karşın, diğer bazı önemli gözlemcilere göre Xi’nin bu siyasi manevralarının öncelikli hedefi, 20.Kongre’de üçüncü başkanlığını tescil ettirmektir. Sonrasındaki hedefinin de, başkanlık konumunu ömür boyu koruyacak değişiklikleri yapabilecek güce erişecek hamleleri yapıp, ülkesini tek başına yönetme gücünü elde etmek olduğu uzun zamandır dile getirilmektedir.
ÇKP tarihi ve pratiğini yakından izleyen gözlemciler, hiç de kolay olmayan bu hedefine ulaşabilmesi için, Xi’nin seçildiği takdirde izleyeceği yolun, Parti’deki mevcut iki fraksiyonu zayıflatmaya çalışmak olacağını ileri sürmektedirler.
Xi kendi çetesini mi kuruyor?….
Başkanlığının ilk döneminden bu yana izlediği siyaset pratiğini yakından izleyen gözlemcilere göre, Xi’nin kollektif liderlik olarak nitelendirilen bu sistemden memnun olmadığını kavramak güç değildir. Nitekim son üç yıldır, gerek merkezi, gerek yerel yönetimlerde, kendisine sadık insanları göreve getirmekten kaçınmamıştır. Bu tasarruflarına bakılarak, Xi’nin mevcut iki fraksiyonun yanında kendi çetesini oluşturmak istediği sonucuna varılabilir.
Bu çerçevede, Xi’nin, başta internet şirketleri olmak üzere ülkesinin bazı özel şirketleri üzerinde uyguladığı ciddi baskıların, bu şirketlerin piyasa değerlerinde 2 trilyon $’lık kayba neden olduğuna ilişkin, geçen hafta The Economist dergisinde çıkan haber-yorumu eklemek de yerinde olur.
Sonuç
Başkan Xi Jinping ve ÇKP hakkında önceki yazılarımızdaki bazı değerlendirmeler yanında, bu yazımızda ele almaya çalıştığımız gözlemci görüşleri de dikkate alındığında; küçük yaşlarından bu yana ÇKP ideoloji ve pratiği içinde yetişip, şimdilerde 60’lı yaşlarının sonlarına yaklaşan Xi’nin, ülkesi için, yıllardır zihninde geliştirdiği bir master planı doğrultusunda yol almaya çalıştığını söylemek yanlış olmaz.
Bir de, Marksist görüşlerle beslenip Mao’cu bir ideolojiyi benimsemiş bu kişinin, yüz yaşındaki ÇKP’nin son kongrelerinde, gelmiş geçmiş üç büyük başkan arasında gösterildiği dikkate alınırsa bunda şaşılacak bir şey de yoktur.
Ancak tam da bu aşamada, bütün dünya için sorulması gereken soru; nihai amacı, Çin’i, hem korkulan, hem de hayranlık duyulan bir ülke olarak 21.yüzyılın süper gücü haline getirme hırs ve kararlılığı içinde olduğu anlaşılan Xi Jinping’in geliştirdiği düşünülen master plana, ÇKP 20.Kongresi’nin nasıl yanıt vereceği!
Geniş açıdan bakıldığında, yaşanmakta olan sosyo-politik süreçler bir on yıl, bilemediniz iki on yıl sonra geçip, bu yazı ve benzerleri tarihin raflarına yerleşecek tozlu kitaplarda veya internet dünyasının derinliklerindeki yerlerini alacak. O yüzden, kimilerine göre erken sayılabilecekse de; şimdiden sorulması gereken en kritik soru, bütün dünyada kabul görmüş söylemle, Z-Kuşağı (Gen-Z) adı verilen dünya gençlerinin, günümüzde bu olan bitenlere gösterdikleri ilgi ve düşüncelerinin ne olduğu!
Bu çerçevede, günümüz Çin Gençlerinin bir iki on yıl sonra, dünyanın en büyük genç kümesi olarak dünya sosyo-politiğinde oluşturacakları ağırlığın etkilerinin ne olabileceğini merak eden batılı gözlemcilerin yorumlarının çok önemli olduğu kuşkusuz.
Biz de, bu gözlemcilerin Çin Z-Kuşağı ile igili inceleme ve yorumlarından da yararlanarak edineceğimiz bilgiler üzerinden yapacağımız değerlendirmeleri, bir sonraki yazımızda okuyucularımıza sunmayı umuyoruz.
Kaynak:www.yurtseverlik.com