Avrupa Birliği’ne üye devletlerin liderleri, geçtiğimiz hafta Arnavutluk, Bosna Hersek, Sırbistan, Karadağ, Makedonya ve Kosova devlet başkanları ile Slovenya’nın Brdo Pri Kranju şehrinde bir araya gelmişlerdir. AB-Batı Balkanlar Zirvesi sonunda düzenlenen basın toplantısında, AB’nin Balkanlara yönelik genişleme politikasının bundan sonra hızlandırılacağı mesajı verilmiştir.
Basın toplantısında ilk sözü alan AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Batı Balkanların AB açısından stratejik öneme sahip olduğunu, Birlik’in büyük bir bütçe ile bu bölgede mevcudiyetini güçlendireceğini, Komisyon’un bugüne kadar hiç görülmemiş bir fon sağlayarak, Batı Balkan devletleri için AB’nin öncelikli hale gelmesi ve bölgesel işbirliğinin sağlanmasını kolaylaştıracağını vurgulamıştır.
Bölge devletlerinde hukuk devleti olma ve yolsuzluklarla mücadele alanlarında ciddi açıklar bulunduğunu kaydeden Michel, siyasi diyalog ve işbirliği yoluyla genişlemenin zemini hazırlayacaklarını, AB üyesi devletlerin de, Avrupa Birliği’nin “hazmetme kapasitesi”ne ilişkin endişelerini gidermeye çalışacaklarını sözlerine eklemiştir.
Müteakiben söz alan AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise, Komisyon’un mesajının çok net olduğunu, AB’nin Batı Balkan devletleri ile sadece aynı kıtayı değil, aynı kaderi ve değerleri de paylaştığını; Batı Balkanlar dışarıda kaldığı sürece Avrupa Birliği projesinin tamamlanmış olamayacağını söylemiştir.
Bölge’ye yönelik ekonomik destek ve yatırım planı çerçevesinde 30 milyar Avro’yu ilgili devletleri genişlemeye hazırlamak için kullanacaklarını ve Batı Balkanlar piyasalarının AB ortak pazarından tam olarak yararlanacağını belirten von der Leyen, Bölge devletlerinden de, kendilerinden beklenen reformları kısa süre içerisinde tamamlamalarını beklediklerinin altını çizmiştir.
Batı Balkanlara doğru aşamalı genişleme stratejisi izleyen Avrupa Birliği, ilk adımda Hırvatistan’ı, 2013’te bünyesine almıştır. AB Konseyi bugüne kadar Karadağ, Sırbistan, Makedonya ve Arnavutluk’u katılım ortağı olarak tanımıştır. Bunlardan ilk ikisi ile katılım müzakereleri başlatılmıştır. Diğer ikisine ise, Müzakere Çerçeve belgesi verilmiş olup, henüz müzakerelere geçilmemiştir. Daha geride kalan Bosna Hersek ve Kosova şimdilik İstikrar ve Ortaklık sürecinden yararlanmaktadır. Kosova’nın durumu henüz belirsizdir. Zira, 5 AB üyesi (GKRY, Yunanistan, Romanya, Slovakya ve İspanya) ve Bölge’deki 2 devlet (Sırbistan ve Bosna Hersek) Kosova’nın bağımsızlığını tanımamıştır.
Birleşik Krallık’ın Brexit kararı üzerine, 2016 yılından bu yana Atlantik-ötesi ile ilişkilerini düzenleyen önemli bir üyesini kaybetmenin yol açtığı yeni bir krizi yönetme süreci içerisine giren Avrupa Birliği, anılan tarihten bu yana zararı sınırlı tutma ve konsolidasyon süreci yaşamıştır. Anılan döneme tesadüf eden Covid-19 Pandemisi’nin Brüksel’in, Birlik içerisinde birliktelik ve dayanışmayı canlı tutma işini zorlaştırmış bulunduğu izahtan varestedir.
Avrupa Birliği projesi yolda giden bir bisiklete benzer. Yola devam edilebilmesi için, yavaş ta olsa, sürekli pedal çevrilmesi gerekir. Pedalleri çeviren iki dinamik mevcuttur. Bunlardan birincisi genişleme, diğeri ise derinleşmedir. AB’nin tarihi gelişimine bakıldığında, Birlik’in, kriz anlarında, söz konusu dinamiklerden birini kullanmak suretiyLe krizleri fırsata dönüştürdüğünü görürüz. Ekonomik alanda zaten Tek Pazarı kurmuş ve parasal birliğe geçmiş bulunan AB’nin gerek ortak dış ve güvenlik politikası, gerekse polis ve adli işbirliği alanlarında daha da derinleşmesi için gereken ortak iradenin bulunmadığı açıktır. Avrupa işbirliği, bundan sonra çok vitesli nitelikte olacaktır. Geriye genişleme dinamiğinden yararlanma seçeneği kalmaktadır. AB-Batı Balkanlar Zirvesi, Avrupa Birliği’nin bu seçeneği kullanarak, ivmesini korumaya çalışacağını gözler önüne sermiştir.
AB’nin Batı Balkanlara doğru genişlemesi Rusya ile birlikte Türkiye’yi de ciddi biçimde etkileyecektir. Rusya açısından slav birliği ve dayanışması büyük bir darbe alacak ve Moskova’nın Akdeniz’de kuvvetli varlık gösterme şansı zayıflayacaktır. Türkiye bakımından ise, Batı Balkan’lar karayoluyla Avrupa’ya giriş kapısıdır. 1908 yılında Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’nun Bosna Hersek’i ilhak ettikten sonra olduğu gibi, Bölgedeki ortak tarihi ve kültürel mirasımız silinip atılacaktır. Batı sınırlarımız bir demir perde inecek ve bundan Mavi Vatan davamız da olumsuz etkilenecektir.
Kaynak: www.yurtseverlik.com