Değer vermektir, Anlayışlı olmaktır, Ayıpları kapatmaktır, Alay etmemektir, Affedici olmaktır, Lakap takmamaktır, Tahammül etmektir, Uyumlu olmaktır, Kusurları görmemektir…
Göz yumma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, kendi görüşümüze ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla, hem de yan tutmadan katlanma demektir.
Hoşgörü, insan hayatındaki en olumlu kavramlardan birisidir. Hoşgörülü olmak başta kişinin kendisi için yaptığı bir iyiliktir. Hoşgörülü bakış açısı geliştirmek, kişinin verdiği hediyedir. Hoşgörülü olmayı yaşam boyu kendisine ilke edinen kişi, olabildiğince stressiz bir hayat yaşayacağı gibi stresin yarattığı tahribatlardan kurtulacaktır.
‘’Kusursuz dost arayan dostsuz kalır’’ Bu nedenle arkadaşlarının ve dostlarının kusurlarını görmezden gelen, onları hoşgörü ile karşılayan kişi çevresinde yüksek kabul görür.
Kavramsal olarak hoşgörü; kendi yaşam tarzımıza uymayan farklı inanç, düşünce ve davranışlara müdahale etmemektir. Veya onaylamadığımız bir davranışı güç kullanarak değiştirmeye çalışmamaktır. Bir başka ifadeyle; bireyin kendisininkinden farklı, dini veya dini olmayan inançlara, ahlaki değerlere, dünya görüşlerine veya farklı cinsel yönelimlere sahip olan başka insanlara fiziki veya sözlü müdahale de bulunmama durumudur.
Ülkelerin birbirine tahammülsüzlükler gösterdiği, inanç değerleri ve siyasi rejim ihraç çabaları yanında içişlerine müdahaleye kalkıştığı, sözde ‘demokrasi’ götürme adına savaşla sonuçlanan girişimler sürekli hale gelmiş. Güçlüler güçsüzleri dizayn etme hakkını kendilerinde görmektedir.
Sadece ülkeler arasında değil aynı ülke insanlarının da birbirine olan hoşgörüsü her geçen gün azalmakta, birbirine karşı daha tahammülsüz davranmaktadır. İnanç, etnisite, ideoloji, cinsel tercih ve yaşam farklıkları karşısında hoşgörü hızla kaybolmakta; herkes inanç sistemini, ideolojisini, yaşam biçimini karşısındakine dikte etme çabasındadır. Farklılıklar zenginlik olması gerekirken kutuplaşmanın, yok saymanın aracı haline gelmektedir.
Özellikle siyasi hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlükten en çok etkilenen ülkelerin başında ülkemiz gelmektedir. Kutuplaşma artmış, karşısındakileri yok sayarak –illet, zillet- olarak suçlanmaktadır. İnanç ve etnisite üzerinden ötekileştirme had safhaya yükselmiş. Cinsiyetçilik ayrımcılığı başta olmak üzere, cinsel yönelimlere karşı cephe oluşmuştur.
Oysa insanların barış ve özgürlük içerisinde bir arada yaşayabilmesi, ancak fikirlerin özgür bir şekilde ifade edebilmeleriyle mümkündür. Her insan şiddet, zorlama veya nefret suçu/söylemi içermeyen her fikrin ifade edilebilme özgürlüğünü savunabilmelidir.
‘’Voltaire’’ ile bilinen ‘’Söylediklerinize katılmıyorum, ama onları söyleme hakkınızı ölümüne savunacağım’’ sözü şiar edinilmesi gerekmektedir.
Hoşgörü, her türden farklılıkları barış ve huzur içinde bir arada tutan moral bir ilkedir. Fransız devrimine önemli katkısı olan ünlü düşünür Voltaire, hoşgörü nedir sorusuna şöyle cevap verir ‘’Hoşgörü, insanlığın bir parçasıdır. Hepimizin hataları ve eksikleri var; gelin karşılıklı olarak birbirimizin hata ve eksiklerini bağışlayalım, çünkü hoşgörü doğanın ilk yasasıdır.
Hiçbir otorite veya hiçbir insan kendisi gibi düşünmeyen, inanmayan, konuşmayan veya farklı cinsel yönelimi olan insanları, kendisi gibi düşünmeye, inanmaya veya yaşamaya zorlayamaz. Birey, toplumdaki diğer bireylerin özgürlüğüne müdahalede bulunmadığı müddetçe inandığı gibi yaşamakta veya yaşadığı gibi inanmakta özgür olmalıdır. İnsanlar-bize göre ‘’yanlış’’ düşünüyor, inanıyor ve yaşıyorsa bile onları zorla kendimize benzetmeye çalışmamalıyız. Nasıl ki birilerinin bizim inancımıza, dilimize ve yaşam kültürümüze müdahale etmesini istemiyorsak aynı şekilde bizde, bizden farklı yaşam tarzına sahip olan bireylere, müdahale etmemeliyiz. Bir başka ifadeyle; kendimiz için yapılmasını istemediğimiz davranış veya tutumları ahlaki olarak biz de bir başkasına yapmamalıyız.
Özgür bir toplumda birey, bir başkasına herhangi bir zarar –maddi veya manevi- vermediği müddetçe dilediği gibi yaşayabilir ve düşüncesini özgürce ifade edebilir.
Chandran Kukathas’ın ifadesiyle ‘’Hoşgörünün terk edildiği yerde akıl sürgüne gönderilmiş demektir.’’
Kapitalizmin olumsuzluklarının yol açtığı bireysel mutsuzlukların sonucu hoşgörüsüzlüğün ve tahammülsüzlüğün hızla yükseldiği günümüzde hoşgörünün sadece ‘hoşgörü haftasında’ değil yaşamın her anında sürekli egemen olması umuduyla ‘hoşgörü haftası’ kutlu olsun.
Ortak Akıl Politika Geliştirme Derneği