Ortak Akıl Politika Geliştirme

Yaratıcılıkta ve Teknolojik Buluşlarda ABD ÇİN’in Gerisine mi Düşüyor? (3) – Sönmez Çetinkaya

Bu yazı dizisinin ikincisini, Çin’deki Tibetli ve Uygur azınlıkların DNA verilerini etik dışı bir tarzda zorla toplamasına değinerek bitirmiştik.

Yazı dizimizin üçüncü bölümüne bu ülkenin biyoteknoloji alanında ulaştığı aşamadan  başlayıp devam edelim.

Çin’de Biyoteknoloji

Aslına bakılırsa, henüz ABD’yi yakaladığı söylenemese de, Çinlilerin  biyoteknoloji disiplinine büyük ilgi gösterdikleri biliniyor. Yüksek bilgisayar kapasitesi yapay zeka ile birlikte kullanıldığında, açlıktan hastalıklara, iklim değişikliğinden enerji üretimine, insanoğlunun karşı karşıya olduğu sorunlar ekseninde birçok alanda çözümler ortaya koyabilecek biyoteknolojik buluşlara ulaşılması kolay olacaktır.

Çinli araştırmacılar bir süredir CRISPR Gen Düzenleme tekniği ile hastalıklara dirençli buğday büyütmeyi başarmakla kalmadılar, bakteri DNA’sındaki video görüntüleri kodlayabilme aşamasına da ulaştılar. Böylece veri depolama için son derece ucuz ve kullanım kolaylığı sağlayan bir yöntemi de geliştirmiş oldular. Sentetik biyoloji uzmanları, petrokimyasallar yerine genetik mühendisliği yöntemleriyle mikro-organizmalardan naylon ürettiler. McKinsey Global Enstitüsü’nün tahminlerine göre, Çin’de, önümüzdeki 10-20 yıl içinde biyoteknolojik uygulamalar sayesinde 4 trilyon $’lık katma değer yaratılabilecek.

Ancak birçok yüksek teknolojide  olduğu gibi, biyoteknolojinin de bazı karanlık tarafları var.

Bunlardan ilki, bazı kötü niyetli aktörlerin belli bir etnik grubu hedef alan biyolojik silahlar üretmesi! Kötü aktörler elinde ortaya konabilecek  bir diğer örnek de insan genomunun ne denli manipülasyona tabi tutulabileceği!

Bu konuda kabul edilebilir norm ve standartların şekillenmesinde ilk sorumluluk bu alanda lider olan ülke ve ülkelerden beklenmektedir.

Ancak o ülke Çin olursa kaygılanılmalı mı?

Bu sorunun yanıtını,  Çinli bir bilimcinin 2018 yılında yaptığı bir çalışmayı örnek alarak değerlendirebiliriz. Hatılanacağı gibi o yıl, He Jianku adındaki bir Çinli bilimcinin ikiz bebek DNA’sının mühendisliğini yaptığına dair haber bütün dünyada ateşli bir tartışmayı tetiklemişti. Uluslararası büyük tepki üzerine Pekin yönetimi Jianku’yu haydutlukla suçlayıp cezalandırdığını bütün dünyaya ilan etmişti.

Ancak yine de, Çin hükümetinin teknolojik üstünlük söz konusu olduğunda, zaten bir hayli zayıf insan hakları karnesi nedeniyle evrensel biyo-etik ilkelere sırt çevirip, insanlık açısından son derece tehlikeli bir yola girip girmeyeceği sorusu geçerliliğini korumayı sürdürüyor.

Çin’in Teknoloji İhracı Truva Atı mı?

 Washington, Çin’e uzunca bir süre sadece asker gözlüğü ile baktığı için başlarda Çin’in meydan okumasının geniş çerçevesini çizemedi.

Halbuki Çin’in teknolojik üstünlük elde etme mücadelesi sadece askeri alanda avantaj sağlamak değildi.  5G, yapay zeka, kuvantum bilgisayarlar ve biyoteknoloji vb alanlardaki buluşların (innovation) kuşkusuz askeri uygulamaları da önemliydi. Ancak öyle anlaşılıyor ki, görüntüde, Çin hiçbir silahlı çatışmaya gerek kalmayacak düzeyde bir güç sahibi olmayı tasarlamaktaydı.

Çünkü Çin’i yönetenlere göre, sivil altyapıyı küresel olarak hakimiyet altına almak suretiyle dünya çapında büyük bir etki yaratmanın yolu teknolojik üstünlükten geçmekteydi.

O nedenle unutulmamalıdır ki, Çin’den elektrik şebekeleri, madencilik know-how’ı, sağlık teknolojileri veya online vb diğer teknoloji sistemleri ithal eden ülkeler aslında ulusal altyapıları ve yurttaşlarının bazı bilgilerini Pekin yönetiminin ellerine teslim etmektedirler.

İşte bu nedenle Çin’in ihracatlarını, başta Afrika’daki güçsüz ülkeler  olmak üzere, diğerlerinde de Truva Atı olarak düşünmek yanıltıcı olmayabilir.

Mikro-elektronik alanda rekabet gücü

Ancak jeopolitik rekabet algılanmasının küresel ölçekte büyük ölçüde değişmesine karşın, ABD güvenlik konusunu hala geleneksel savunma yetenekleri ile eşitlemeye eğilimli görünmektedir. Örnek olarak mikro-elektronik konusunu ele alalım. Mikro-elektronik birçok ticari üründe kullanılmasının ötesinde uzunca bir süredir askeri uçak ve savaş gemilerinden tutun da, her türlü savunma aracında kullanılan parçaları üreten stratejik bir alan olmayı sürdürmektedir. Mikro-elektronik, ayrıca yapay zeka kullanan araçların gelişmesine paralel olarak, ABD’nin bu alanda da gelecekte rekabetçiliğini şekillendirecek çok önemli bir unsurdur. Ancak ABD’nin bu alandaki yatırımlarında bir süredir ciddi gerilemeler söz konusudur. Nitekim ne özel sektör, ne de devlet bu alanda buluşlar ortaya çıkaracak yatırımlara farklı nedenlerle yeterli düzeyde kaynak ayırmamaktadır. Halbuki Çin’e bakıldığında, bu alanda ABD’yi yakalamakla kalmayıp, daha ileri aşamaya geçmek için çok az bir süreye ihtiyacı kaldığı görülmektedir.

5G’deki durum

 ABD’nin güvenlik kaygılarıyla hayli dar görüşle hareket ettiği bir diğer önemli alan da 5G teknolojisidir.

Kısa bir süre öncesinden başlayarak bu pazarda küresel hakimiyet kuran Çin, inşa ettiği küresel telekomünikasyon ağları ile jeopolitik çerçevede bir hayli ön almış bulunmaktadır. Bu ön alma, rakiplerin iletişim ağlarında ortaya çıkacak herhangi bir kriz durumunda Çin’e büyük avantaj sağlayacaktır. Ancak ABD politika yapıcılarının bu tehdit karşısında çok da duyarlı olduklarını söylemek güçtür. Aslında Çin bu alandaki çalışmalarını sona getirip Huawei’yi ortaya çıkardığı 2019 yılında, ABD’de alarm zilleri çalmaya başlamıştı, ama artık çok geçti. O yıla kadar ABD’li şirketler mikro-telefon ve ağ donanımları (routers) gibi ürünlere odaklanıp, uçtan uca kablosuz ağlar konusunda pek bir gelişme gösterememişlerdi. Bu yüzden ABD, Huawei 5G teknolojisini uyarlayan dost ülkeler ile işbirliğini büyük ölçüde yitirme aşamasına kadar geldi.

Bugünlerde dijital altyapıda süren savaşın, öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki dönemde biyoteknoloji alanına sıçraması da sürpriz sayılmamalı.

Ancak ABD’nin, bu olasılığı da öncelikli tehditler arasında algılamamasının sonuçlarının ne olacağını kestirmek güç.

Belki de ABD Savunma Bakanlığı, bu olasılığı, diğer birçok ülke gibi biyolojik silah üretimini yasaklayan anlaşma nedeniyle hafife alıyor.

Buluşlar (innovation) açısından, her alanda Çin’in doludizgin yol almasına karşın, bugüne kadarki ABD yönetimlerinin atıllığının ardında Pentagon’un geleneksel ulusal güvenlik algısı hassasiyetlerinin  sürdüğünü söylemek pek de yanıltıcı olmasa gerek.

(Devam edecek)

 

Kaynak:www.yurtseverlik.com

Ortak Akıl Politika Geliştirme

Sosyal Medya

Bizi takip edin, birlikte daha güçlüyüz...