Norveçte geçen hafta başında (13/Eylül) yapılan parlamento seçimlerini, 2013’den bu yana sekiz yıldır iktidarda bulunan Muhafazakar Parti’den başbakan Erna Solberg’in liderliğindeki merkez sağ koalisyonunu büyük bir oy farkı ile geçen İşçi Partisi liderliğinde beş partiden oluşan Sol Kanat kazandı.
Seçim kampanyalarının en belirleyici iki konusundan biri, petrol endüstrisinin geleceğinin nasıl şekilleneceği olurken, diğeri de ülkede giderek büyüyen eşitsizliğe tepkiydi.
Nedenlerin İlki : Doğal Gaz ve Petrol Üretimi
Bilindiği gibi, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ağustos ayında yayınladığı raporunda, iklim değişikliği konusunu dünya gündeminin en ön sırasına koydu. Seçimler öncesine denk gelen bu rapordaki verilerin, fosil yakıtlar konusunda Norveç seçimlerini büyük ölçüde etkilediği anlaşılıyor.
Çünkü, Rusya’dan sonra Batı Avrupa’nın ikinci büyük doğalgaz kaynağına sahip olan Norveç, Suudi Arabistan ve Rusya’dan sonra dünyanın üçüncü büyük ham petrol ve gaz ihracatçısıdır. Bu sektör Norveç GSYİH’nın %15’ini, ihracatının da %52’sini oluşturmaktadır. Bu ihracat düzeyi, Norveç’in petrol öncesi en büyük ihracat kalemi olan balık ve balık yağı ihracatının yaklaşık 35 katıdır.
Söz konusu rapor doğrultusunda Yeşiller Partisi, 2035 yılı sonrasında petrol aramalarına son verilmesini isterken, İşçi Partisi lideri Jonas Gahr Store petrol ekonomisinde tedrici küçültmeyi önermiş, Muhafazakar Parti de, bu sektörün ülkeyi zengin eden faktörlerin başında gelmesine karşın, oy kaygısıyla muhalefete benzer politikayı benimsediğini bildirmekten kaçınamamıştır.
Seçim sonuçlarına göre İşçi Partisi liderliğinde kurulması muhtemel hükümete katılması beklenen iki partiden biri Sosyalist Sol Parti, diğeri de Merkezci Parti’dir. Fosil yakıtlara en büyük karşı çıkışı yapan Yeşiller Partisi’nin seçimlerde yeterli düzeyde oy alamaması nedeniyle hükümette yer almasının beklenmemesi, yeni hükümetin bu sektöre karşı nasıl bir politika izleyeceği sorusunu gündeme getirmektedir.
İkincisi : Eşitsizlik Sorunu
Servet Eşitsizliği
Dış gözlemcilerin dikkatini en çok çeken, hatta şaşırtan ikinci neden “servet eşitsizliği” konusu oldu. Nitekim seçim öncesi yapılan kamuoyu yoklamalarında, seçmenlerin çoğunluğunun ülkede eşitsizliğin giderek arttığına dair yaklaşımı desteklediği görüldü.
Bu görüşü ortaya koyanlar da, Oslo Metropolitan Üniversitesi’nin iki seçkin emekli öğretim üyesi, Steiner Stjerno ve Knut Halverson oldu. Şimdilik sadece Norveç dilinde baskısı bulunan “Norveç’te Finansal ve Sosyal Eşitsizlik” adlı kitap tam da seçimler öncesi yayınlandı.
Yazarların bu kitaplarında ortaya koydukları en önemli bulgu, Norveç’te “servet” üzerinden büyük eşitsizlik olmasıdır. Yazarlara göre, Norveç’teki eşitsizlik istatistikleri büyük ölçüde yanıltıcıdır. Çünkü bu istatistikler “özel servet” farklarını ciddi bir şekilde düşük göstermektedir.
Nitekim hem İşçi Partisi, hem de Sosyalist Sol Parti, 5.5 milyon dolayındaki ülke nüfusunun %10’una tekabül eden yaklaşık 500 bin kişinin, ülke toplam servetinin %60’ına sahip olmasının eşitsizliğin baş göstergelerinden biri olduğunu ortaya koyarak, programlarında servet vergisinin arttırılacağına yer verdiler.
İnandırıcı bulunmayan bu iddia üzerine Norveç’teki “Doğrulama/Fact Checking” sitesinin ülke istatistik kurumuna sorduğu soruya aldığı yanıtın da, söz konusu partilerin iddialarını doğrular nitelikte olduğu ortaya çıktı. Bu soruya, “Norveç İstatistik/Norway Statistics”den Rolf Aaberge adındaki bir yetkilinin “Norveç İstatistik, OECD ve Credit Suisse verileri üzerinden bakıldığında, Norveç’teki en varlıklıların payının en azından Büyük Britanya düzeyinde olduğu” beyanı, iktidar adayı iki sol partinin iddialarını kanıtlar nitelikteydi.
Gerçekten de, eşitsizliği ölçen GINI katsayısı üzerinden mukayese edildiğinde; 2020 yılında söz konusu katsayı, Birleşik Krallık için 0.348, Fransa için 0.316 iken Norveç için 0.27 gibi bir hayli düşük olarak açıklanmıştı. Yani Norveç’te, diğer iki ülkeye göre eşitliğin daha iyi olduğu izlenimi veren bir gösterge ortaya çıkmıştı. Seçim öncesi muhalif Sol Kanat ise buna itiraz ediyordu.
Norveç İstatistik’den Aaberge’nin ; “Büyük zenginlerin sahip oldukları servetin değeri belirlenirken, piyasa değerleri değil, vergi dairelerine bildirdikleri veriler kullanılıyor; doğal olarak piyasa değerleri her zaman daha yüksek olduğu için daha düşük değerler ortaya çıkıyor; bu yöntem Norveçli zenginlerin yurtdışı yatırımları için de geçerli ” sözleri Sol Kanat’ın haklılığını açıkça ortaya koymuş oldu.
Gelir Eşitsizliği
Servet eşitsizliği yanında Norveç’te gelir eşitsizliği üzerinde yapılan araştırmalar da, bu konuda da resmi rakamların bir hayli üstünde bir eşitsizliğin söz konusu olduğunu ortaya çıkardı. Mesela, resmi rakamlarla, en zengin %1’e tekabül eden yaklaşık 50 bin kişi ülkedeki toplam gelirin yaklaşık %10’unu alıyor görünürken, yine Rolf Aaberge’nin açıklamalarına göre gerçek rakam, %20’ler, yani resmi rakamların iki katı düzeyinde.
Diğer yandan ülkenin en en (süper) zengin, toplam nüfusun %0.01’i olan 550 dolayında Norveç’li ise ülke gelirinin %6’sını alıyor. Yine aynı kaynaklara göre, vergi açısından bakıldığında en zengin %1’in en az vergiyi veren kesim olduğu görülüyor.
Vergilendirme
Son birkaç yıldır, özellikle serveti vergilendirme konusu Norveç’te en çok tartışılan konuların başında geldi. Bazıları tamamen kalkmasından, bazıları ise arttırılmasından yanaydı.
Muhafazakar hükümetin yaptırdığı bir araştırmada, servet vergisinin arttırılmasının, ülkede küçük ve orta ölçekli endüstriye aktarılan kaynakları büyütebileceği ortaya çıktı. Halbuki muhafazakarlar sekiz yıllık iktidarları boyunca, daha çok iş yaratacağı gerekçesiyle servet vergisini defalarca düşürmüştü.
Diğer yandan BI Norveç İş Yönetimi Okulu’ndan Vergi Yasaları Profesörü Ole Gjems-Onstad servet vergisi üzerine geçen yıl yazdığı kitabında, servet vergisinin Tesla veya Spotify gibi iş fırsatlarının ülkeye akmasının önünde engel oluşturacağından söz etti.
Halbuki, yazının başında sözü edilen çalışmayı yapan diğer iki akademisyen Stjerno ve Halvorsen, artan eşitsizliğin ülke için ciddi sorunlar yaratmasından ötürü servet vergisinin arttırılması gerektiğini ifade etmişlerdi. Çünkü onlara göre eşitsizliğin, ülkede artma eğiliminde olması ekonomik büyümenin önündeki engellerden biri olmayı sürdürecekti. Nitekim Dünya Bankası ve OECD gibi uluslararası kuruluşların da önerileri aynı doğrultudaydı.
Sonuç
Yıllardır, Sosyal Demokrasi’nin kalesi olarak bilinen Beş Kuzey (Nordic) Ülkesi’nin sonuncusu Norveç’te de, Sol Kanat son seçimlerden başarı ile çıkınca, Sol Siyasetin Avrupa’nın kuzeyinde hakim olduğu geleneksel politik yapıya geri dönülmüş oldu.
Norveç gibi, Dünya Refah Endekslerinde (World Prosperity Indexes) hep üst sıralarda çıkan bir ülkede, siyasi yönetimin değişmesi talebinin son seçim sonuçlarının gösterdiği gibi, seçmen nezdinde karşılık bulmasının, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere batının diğer “gelişmiş” ülkelerine önümüzdeki dönemde nasıl yansıyacağı şimdilerde en çok merak edilen soruların başında geliyor.
Üstelik 1970’lerin sonunda keşfedilip işletmeye alınan Kuzey Denizi Petrolü ile artan zenginliği sayesinde, Çin (2.25 ) ve Birleşik Arap Emirlikleri (1.36) ardından, 1.33 trilyon $ düzeyinde Varlık Fonu ile üçüncü sırada olan Norveç’teki bu değişim talebi anlamlıdır. Çünkü bu talep ile Norveçliler en büyük gelir kaynaklarından olmayı kabul edebilmektedirler. Bu talebin nedenleri üzerinde derinliğine durmak gerekir.
İkincisi ise, refah ülkeleri listelerinde hep üstlerde yer alan bir ülkede eşitsizlik kaygısının öne çıkması, uluslararası refah endekslerini hazırlayanların paradigmalarını gözden geçirmelerini zorunlu kılmaktadır.
Bu sonuçlara bakarak şimdi en önemli soru, başta Almanya olmak üzere seçim sürecine girmiş olan ülkelerde, iklim krizi ve eşitsizlik kaynaklı olma ihtimali yüksek Norveç sonuçlarının, Sol Kanat Partilerini iktidara taşıyıp taşımayacağıdır.
Bize gelince..
Öncelikle böyle bir değişim talebine sahip çıkıp halka anlatacak bir ”Sol/sosyal demokrat parti var mı?” sorusunu sormak gerekiyor.
Ne dersiniz, var mı gerçekten?
Kaynak : yurtseverlik.com