Ortak Akıl Politika Geliştirme

20.Yüzyılın En Büyük Devlet Adamı Atatürk’ün Milletine Hediyesi Zafer Bayramının 100.Yılı

Mustafa Kemal, 19.yüzyılın sonlarına doğru iyice kötüleşen saray yönetimi yüzünden, sonunda batılı bankerlerin güdümüne giren Osmanlı topraklarında doğdu. Küçük yaşlarından itibaren yetiştiği askeri okullar sonrasında, bir subay olarak cepheden cepheye koştuğu günlerde, imparatorluğun çökme sürecine girdiğine yaşayarak tanık oldu.

Batılılarca “Avrupa’nın Hasta Adamı” olarak gösterilen Osmanlı’nın içine çekildiği Birinci Dünya Savaşı’nda, görev aldığı Çanakkale Deniz Savaşı’ndaki sevk ve idaresi ile İngiliz ve Fransız donanmalarının püskürtülmesinde büyük katkısı oldu. Ancak savaşın sonuna denk gelen 1918 yılı başlarında İstanbul’dan başlayarak, Osmanlı toprakları dört bir yandan emperyalistler tarafından işgal edildi.

Nutuk’da, o günlerin İstanbul’undaki “seçkin ve saygın sayılan insanlar” olarak tanımlanan kimilerinin İngiltere’nin himayesi; kimilerinin Amerikan Mandası; kiminin de bölgesel kurtuluş çareleri peşinde olduklarını ortaya koyan Mustafa Kemal, harbiye yıllarında zihninde yeşertmeye başlayıp, cephelerde olgunlaştırdığı “ulus” bilinciyle harekete geçmeye karar vererek, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı.

Aklında tek bir hedef vardı: “Milletin egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk Devleti tesis etmek”. Bu yüce hedef doğrultusunda “Ya İstiklal, Ya Ölüm” sözlerinin kurtuluşun yegane parolası olduğuna karar verdi.

Ardından, ülkenin doğusundaki illerde halkın temsilcilerini davet ettiği bir dizi kongrede onların desteklerini alıp Ankara’ya geldi ve 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’ni kurdu.

Aynı günlerde batılılar, Sevr Antlaşmasını 1920 yılı ağustos ayında saraya dayatıp, ülkeyi paramparça edecek siyasi pozisyonlarını ortaya koydular.
Mustafa Kemal kurduğu Büyük Millet Meclisi Ordusu ile bir yandan ülkenin batısını işgal eden düşmanla, diğer yandan da onlarla zaman zaman işbirliği yapan saray taraftarı çeteler ile savaşmaya devam etti.

En önemli savaşı Ankara’nın elli kilometre yakınlarına kadar gelen düşmana karşı verdi. Kurtuluş Savaşı tarihinde Sakarya Muharebesi adını alan bu çarpışmaların çok kritik bir anında, “hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” emri ile düşmanı geri çekilme zorunda bıraktı.

Bu başarının ardından 1921 yılı ekim ayında, ülkenin güney sınırlarını işgal etmiş bulunan Fransız’lar ile Ankara Antlaşması yapılarak bu sınır güvence altına alınmakla kalınmadı, Mustafa Kemal’in sözleriyle: “milli taleplerimiz ilk defa batı devletlerinden biri tarafından onaylanarak açıklanmış oldu”.

Mustafa Kemal artık düşmana son darbeyi vurmaya kararlıydı. Ancak, Büyük Millet Meclisine sızmış saraycı muhalif unsurlar, diğer bazı üyeleri de ikna ederek O’nun Başkomutanlık süresinin uzatılmasını sağlayacak oylamayı boşa düşürerek orduyu komutansız bıraktılar. Bir taraftan taarruz planları yaparken diğer yandan bu unsurlarla mücadele eden Mustafa Kemal, 1922 yılı temmuz ayının sonunda komutan arkadaşları ile yaptığı toplantılar sonunda Büyük Taarruz emrini verdi.

Yapılan hazırlıklar ardından 20 Ağustos’da Batı Cephesi Karargahı’nda yaptığı toplantıda , 26 Ağustos sabahı düşmana taaruz emrini verdi. Beş gün süren muharebe sonunda 31 ağustos günü düşmanı önüne katan ordu ana kuvvetleriyle birlikte İzmir’e doğru yol almaya başladı.

Kısa bir süre sonra düşmanın İzmir’den kovulmasının hemen ardından batılı işgalcilerin Mudanya’da konferans yapılmasını talebini kabul eden Mustafa Kemal, sonrasında Lozan’a kadar gidecek barış sürecini başlatmış oldu.

Yüzyıl önce, yokluklar ve çaresizlikler içinde, bir tek kişinin yüksek azim ve kararlılığıyla başlayan Kurtuluş mücadelesinin, en başından Büyük Taarruz’a kadar yaşanan yaklaşık üç yıllık kutlu sürecin bir benzerine dünya tarihinde rastlamak mümkün müdür?

Cumhuriyetimizin 100.yılına sadece bir yıl kala, Türk Milleti mensubu her bireyin, bu soruyu öncelikle sorup, O kutlu liderin, “Gençliğe Hitabe” adı verilen söylevinde Cumhuriyet’i koruma görevi verdiği her yaştan gencin, o söylevde kendisine tevdi edilen görevi ne denli yerine getirdiği sorgulamasını yapması gereken günlerden geçtiğimizi hatırlatmak isabetli olur.

YAŞASIN BÜYÜK ZAFER
YAŞASIN CUMHURİYET

Ortak Akıl Politika Geliştirme

Sosyal Medya

Bizi takip edin, birlikte daha güçlüyüz...