Yunan İddialarına Karşı Türkiye’nin Cevapları (3)
Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panayotopulos, 2022 yılı Haziran ayı başında Slovakya’da bir tatbikat esnasında yaptığı açıklamada, “Bazı adalarımızın silahsızlandırılmasını tartışan ve silahsızlandırılmaması halinde onları alacağını söyleyen bir müttefikimizin olması tuhaf. Egemenliklerini mi kaybedeceğiz?” ifadelerini kullanması, Yunanistan’ın Türkiye’nin haklı olduğunun ve uluslararası hukuka göre olası atabileceği adımların farkında olduğunu göstermektedir.
Gayri Askerî Statüdeki Ege Adalarının Silahlandırılması kapsamındaki Yunan iddialarını ve Türkiye’nin cevaplarını irdelemeye devam ediyoruz. Dünkü yazımda, Yunanistan’a ait Limni ve Semadirek ile Türkiye ait olan İmroz ve Bozcaada’dan oluşan ‘Boğazönü’ adalarının durumundan bahsetmiştim. Bugünkü yazımda Saruhan Adaları ile Oniki Ada’dan bahsetmek istiyorum.
- Saruhan Adaları (Doğu Ege Adaları):
Saruhan adalarından Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya, Lozan Antlaşmasının 13’üncü maddesine göre Yunanistan’a bu adalarda sadece polis ve jandarma kuvveti bulundurma hakkı vermekte, askeri üs kurma hakkı vermemektedir.
Yunan İddiası:
1) Uluslararası hukuka göre antlaşmalardaki şartlar, antlaşmanın yapıldığı zamanın mevcut koşullarına göre düzenlenir. Eğer koşullarda köklü değişiklikler olmuşsa o zaman antlaşmanın ilgili maddeleri düşmüş sayılır (Lozan Antlaşmasının Boğazönü ve Saruhan Adalarının statüsünü belirleyen 13’üncü maddesi). Lozan ve Paris Antlaşmaları da o günün koşullarına göre düzenlenmiştir. Ancak, II. Dünya Savaşı’nın bitimine kadarki olaylar köklü değişiklikler göstermiştir.
Bu değişikliklerden birincisi, Türk-Yunan ilişkilerinin olumlu devam etmesi ve her iki ülkenin iş birliğinde bulunmasıdır. İkincisi ise Türkiye’nin koşullar değişti gerekçesiyle Lozan Antlaşmasının Boğazlar Sözleşmesini 1936 Montrö Sözleşmesiyle değiştirmek suretiyle Türk Boğazlarını tahkim etmiştir. Dolayısıyla Lozan ve Paris antlaşmalarının, adaların askerden arındırılmasını içeren maddeleri, koşullar değiştiğinden uluslararası hukuka göre kendiliğinden ortadan kaldırılmıştır.
2) Türkiye’nin teşkil ettiği Ege Ordusu ve yine Ege kıyılarında konuşlandırdığı amfibi kuvvetleri, Ege Adaları için tehdit teşkil etmektedir. Yunanistan meşru müdafaa için Saruhan Adalarını silahlandırmıştır. Değilse bu adalardaki Yunan kuvvetlerinin Türkiye’ye tehdit oluşturması söz konusu olamaz.
İddianın Geçersizliği:
1) Uluslararası hukuk Yunan tezini destekleyen bir hüküm içermemektedir. Koşullar değişti, antlaşma sona erdi diye uluslararası hukuk bir hüküm getirmemektedir. Türkiye, Yunanistan’ın iddia ettiği tezi Montrö Sözleşmesine yönelik süreci başlatırken uygulamıştır ancak bunu tek taraflı bir kararla yapmamıştır. Koşulların değiştiğini ileri sürerek Lozan Antlaşmasına taraf olan imzacı tüm devletleri davet etmiş ve nihayetinde bu devletlerin olurunu almak suretiyle Montrö Sözleşmesinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
2) Adalar 1969 yılından itibaren Yunanistan tarafından açık bir şekilde silahlandırılmaya başlanmıştır. Ege Ordusu, 1974 yılından sonra görülen lüzum üzerine Türkiye tarafından kurulmuştur. Ege Ordusu yokken de adaların silahlandırılmış olması, Yunanistan’ın meşru müdafaa iddiasının geçersizliği için bir delil teşkil eder. Kaldı ki Ege Ordusu eğitim birliklerinden oluşan küçük bir ordudur. Yunanistan için tehdit olabilecek personele, silah ve teçhizata sahip değildir. Bir bütün olarak düşünülen Türkiye’nin savunmasında batı kesiminde ortaya çıkan boşluğun doldurulması için kurulmuştur. Ege kıyılarında konuşlu amfibi kuvvetler, yine Saruhan adaları için tehdit değil, Türkiye’nin savunması için kullanılan NATO’ya da deklare edilen birliklerdir. NATO tatbikatlarına da katılan amfibi birliklerin ne maksatla teşkil edildiği tatbikatlarda sergilenmektedir.
- Oniki Ada:
Oniki ada kapsamına giren toplam 14 ada, 1947 yılında imzalanan Paris Antlaşmasının (Türkiye taraf değil) 14’üncü göre Yunanistan’a üzerinde ancak asayişi sağlayacak kadar kuvvet bulundurma hakkını tanımıştır.
Yunan İddiası:
1) Oniki Adaların askersizleştirilme statüsü mevcut olmakla birlikte, bu statüyü tayin eden Paris Antlaşmasına Türkiye taraf değildir. Bu nedenle Oniki Ada’nın askersizleştirilmesi konusunda Türkiye, Yunanistan’ın muhatabı değildir.
2) 1951 yılında İtalya silahlanmaya başlamıştır. Dolayısıyla Oniki Adalarla ilgili Paris Antlaşmasının askerden arındırma maddesinin düşmesi gerekir.
3) 1974 Kıbrıs olaylarından bu yana Türkiye Saruhan Adalarını tehdit etmektedir. Böyle bir tehlikeye karşı da Yunanistan, anılan adalarda BM Antlaşmasının 51’inci maddesinde kendisine tanınan meşru savunma hakkına dayanarak adaları silahlandırabilir.
İddianın Geçersizliği:
1) 1947 Paris Antlaşması, Objektif Statü yaratan bir antlaşmadır ve şartları Türkiye’yi doğrudan ilgilendirmektedir. Ayrıca, Lozan Antlaşmasının 16’ncı maddesi, bu adaların geleceğinin 6 büyük devletin ileride yapacağı antlaşmalarla belirleneceğini ifade etmektedir. Yani Lozan Antlaşması bir yerde kendisinden sonra imzalanan 1947 Paris Antlaşmasına önceden atıf yapmıştır. Bu yönüyle Türkiye’nin Paris Antlaşmasının uygulanmasında söz hakkı doğal olarak mevcuttur.
2) İtalya’nın durumu ile Oniki Adanın durumu ayrı konulardır. İtalya, Bulgaristan, Macaristan gibi devletlere ait toprakların askerden arındırılmalarının nedeni, bu devletleri savaşın bir sonucu olarak galip devletlerin cezalandırması ve tekrar kendilerine tehdit olmalarının önüne geçilebilmesidir. Buna karşılık, Paris Antlaşması Oniki Ada’yı Yunanistan’a bırakırken askerden arındırılma maddesini şart koşmuştur. Bunun gerekçesi, Türkiye’nin güvenliği düşünülmesidir. İtalya’nın durumu ile Oniki Ada’nın askersizleştirme boyutuyla bir ilişkisi bulunmamaktadır.
3) Meşru savunma hakkı, kendisine saldırı olan bir devletin aynı yöntemlerle kendisini koruması ilkesine dayanır. Ege Adalarına karşı Türkiye’nin böyle bir fiili saldırısı olsa bile önce Güvenlik Konseyine başvurulması gerekir. BM hiçbir devlete ve Yunanistan’a bu kapsamda Oniki Adayı silahlandırma hakkı vermemektedir.
Sonuç:
Gayri askeri statüdeki adalar sadece adaların karasal kısımlarından oluşmamaktadır. Bu türden olan adaların aynı zamanda karasuları ve hava sahasının da gayri askeri statüde tutulması gerekir. Seyir halindeki savaş gemilerinin zaruret durumları hariç gayri askeri statüdeki adalara yapılacak her türlü liman ziyaret ile karasuları dahilindeki hava sahası ve/veya ada üzerinden savaş uçaklarının geçmesi de bu adaların gayri askeri statülerinin ihlali anlamına gelmektedir. Yunanistan, bu adaların gayri askeri statüdeki durumlarını sadece kendisi bozmamakta, aynı zamanda tatbikatlar ve/veya liman ziyaretleri, tatbikat uçuşları vb. yöntemlerle, üçüncü taraf ülkelerin de ‘ihlal suçu’ işlemesine önayak olmaktadır.
Yunanistan, uluslararası hukuka ve Lozan/Paris antlaşmalarına aykırı olarak gayri askeri statüsünü bozduğu Boğazönü, Saruhan ve Oniki Adaların durumu, bu adaların “kime ait olduğunu” sorgulamayı beraberinde getirebilir. Bu konuda Türkiye’nin haklı olduğu aşikardır. Türkiye’nin bu durumu düzeltmek atabileceği hukuki adımlar, uluslararası camianın desteğini alabilir ve Yunanistan’ın adaları, Lozan/Paris antlaşmalarının gereklerine göre gayri askeri statüye geri çekmesi zorunluluğunu beraberinde getirebilir. Türkiye’nin eli kuvvetlidir. Eğer Yunanistan gereken adımları atmaz ise Türkiye, bu adalarda askeri kuvvetlerin kendisine açık tehdit olduğu gerekçesiyle, BM 51. Maddesi kapsamında, önleyici saldırı ve kendini savunma hakkına sahip olduğunu uygulamalı olarak gösterebilir.
Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panayotopulos, 2022 yılı Haziran ayı başında Slovakya’da bir tatbikat esnasında yaptığı açıklamada, “Bazı adalarımızın silahsızlandırılmasını tartışan ve silahsızlandırılmaması halinde onları alacağını söyleyen bir müttefikimizin olması tuhaf. Egemenliklerini mi kaybedeceğiz?” ifadelerini kullanması, Yunanistan’ın Türkiye’nin haklı olduğunun ve uluslararası hukuka göre olası atabileceği adımların farkında olduğunu göstermektedir.
Sonraki yazımızda karasuları konusunu irdeleyeceğim.
Kaynak: www.strasam.org
(Devam edecek)