Seçim sürecinden bu yana en çok duyduğumuz kavram değişim oldu.
Seçim döneminde konuşulan iktidarın değişimiydi,
RTE’nin tek adam yönetiminin değişimi.
Seçim sonrasında konuşulan ise CHP içindeki değişim,
Lider değişimi, yönetim kadrosunun değişimi.
Bu değişimlerin öznesinde hep kişiler var.
Ülkenin ve Halkın var sorunlarının çözümü,
Bir kişiden ya da kişilerden bekleniyor.
Kişiler değişecek, başka kişiler yönetimlere gelecek,
Ülkenin ve Halkın sorunları çözülecek.
*
Bugünden uzaklaşalım,
Ülkemizde değişim adına neler yaşandığına bakalım.
Bu topraklarda değişim önce düşüncede başladı.
“Milletin Bağımsızlığını milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyerek yola çıkan,
Ben değil Biz diyebilen bir öndere, Mustafa Kemal’e inandık,
O zamana kadar tek egemen padişaha rağmen,
Azmettik, karar verdik, savaştık ve işgalden kurtulduk.
Ardından 29 Ekim 1923’te büyük değişimi, Cumhuriyet Devrimi’ni yaşadık,
Coşkuyla Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurduk.
İnsanın kul, Halkın ümmet olan kimliği değişti,
Ülkenin gerçek sahibi Vatandaş ve Millettir denildi.
Egemenlik bir kişiye değil, kayıtsız şartsız Millete, bizlere teslim edildi.
*
Sonrasında yaşamımızı değiştiren değişimler başladı sırasıyla.
Dil devrimiyle kavuştuk konuştuğumuz dildeki ABC’ye,
Okuma yazma öğrenerek kurtulduk akıllardaki karanlıktan, cehaletten,
Tarlada, fabrikalarda çalıştık, ürettik, kazandık, paylaştık,
Vatandaş ve ülke olarak gelişmeye, kalkınmaya başladık,
Kurtulduk başkalarına bağımlı yaşamaktan ve sefaletten.
Çağdaş bir insan, özgür bir Millet, bağımsız bir Devlet olma yolunda yürümenin,
Gururu, onuru ve güvenini kazandık.
Değişti yaşama bakışımız ve yaşamımız…
Sadece bu toprakların değil 20 yüzyılın geleceğini de değiştirdik.
Değişimimizi örnek aldı emperyalizmin esareti altındaki ülkeler,
Ulusal bağımsızlık hareketleri ile bağımsızlıklarına kavuştular, özgürleştiler.
*
Değişimi kendi çıkarlarına aykırı bulan içteki ve dıştaki sömürücüler,
Daha o günlerde iş birliği içinde harekete geçtiler.
Cumhuriyet Devriminin kazanımlarını çok gördüler ülkemize ve Millete,
Sarıldılar bölücülüğe, dine ve gericiliğe.
Demokrasi adına geçtiğimiz çok partili dönemle iktidara sahip oldular,
Cumhuriyet Devriminin kazanımlarını adım adım geri almaya başladılar.
O günlerden bu günlere uzaklaştırıldık çağdaş uygarlık hedefimizden,
İnsan ve yurttaş olma haklarımızdan ve çağdaş yaşama biçimimizden.
Sonuçta bugün Cumhuriyet Devriminin değişimi fiilen değiştirildi,
100 yıl öncesinin karanlığı ve tek adam yönetimi geri geldi.
*
Bu karanlıktan çıkışın yolunu kişilerde aramak,
Bugünlere gelişin gerçek nedenlerini görmemek demektir.
Siyaset kürsülerinde fabrika ayarlarına dönmeyi çare olarak dile getirenler,
Her şeyden önce Ben değil Biz demelidirler,
Var olan bu sömürü düzenini değiştireceğini iddia etmelidirler.
Türkiye Cumhuriyeti böylesi bir değişimle,
Halkçı ve Devrimci düşünce ve eylemle kurulmuştur.
Kurucu siyasi iradenin sahibi olan Cumhuriyet Halk Partisi de,
Değişimi kişilerde değil,
İdeolojisini ve ilkelerini terk etmekte değil,
Bu günleri yaratan düzen partilerine benzemekte değil,
Bu topraklarda değişimi gerçekleştiren Halkçı Devrimci öz kimliğinde ve öz gücünde aramalıdır.
Kaynak:www.solmedya.com