Dünya Mülteciler Günü Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 20 Haziran’da dünyanın her yerindeki mültecileri onurlandırmak adına düzenlenmektedir. 1951 Mülteci Sözleşmesinin 50. Yılını anmak adına ilk kez 20 Haziran 2001 yılında kutlanmaya başlamıştır. Bu uluslararası günün amacı, savaş, çatışma veya zulüm nedeniyle ülkelerinden kaçmak zorunda kalan insanların gücünü ve cesaretini kutlamaktır. Aynı zamanda mültecilerin içinde bulundukları duruma karşı empati geliştirmek ve hayatlarını yeniden inşa etme konusundaki cesaret ve dirençlerini takdir etmek için bir fırsat sunar.
Dünyamızda yaşanan olumsuz gelişmeler savaş, küresel ısınma, salgın, mülteci ve göç sorunu tüm ülkeleri derinden etkilemektedir. Türkiye dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülkelerin başında gelmekte, ülkemizi Kolombiya, Uganda ve Pakistan takip etmektedir.
Suriye’de 2011 yılında başlayan savaşın Türkiye’yi derinden etkileyecek siyasi, ekonomik ve sosyolojik sonuçları olacağı bilinmesi gereken bir gerçekti ve öylede olmuştur.
Dünyada özellikle Türkiye’de mülteci problemi ciddi boyutlara gelmiştir. Zengin ve fakir ülkeler arasındaki uçurumun artmasının önü alınmazsa bu hareketin durdurulması mümkün görünmemektedir. Savaş ile birlikte psikolojisi bozulan, hayatları alt üst olan bu insanları durdurmak için bir takım önlemler alınmaya çalışılmaktadır.
Fakat gün geçtikçe daha büyük ekonomik sıkıntılarla boğuşan ülkemizde mülteciler ve yabancılar melesinin bir öfke ve tepkiye yol açacağının görülmemesi mümkün değildir. Ortak Akıl Politika Geliştirme Derneği olarak önerimiz konunun uzmanları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının katkısı ile gerçek bilimsel alan çalışmaları ve sorunlar saptanarak bir yol haritası oluşturulmasıdır. Mevcut siyasi söylemlerin Türkiye’yi yansıtmadığı aşikardır. Bu toprakların birlikte yaşama iradesi ve birikimi hafife almamalıdır.
Türkiye’nin, müdahil olduğu uluslararası hukuk çerçevesinde mültecileri sınır dışı etmek, koşulsuz geri göndermek gibi bir seçeneği bulunmamaktadır. Dolasıyla öncelikle mülteci nüfusunun yönetimi için gerekli diplomatik ilişkilerin kurulması, uluslararası hukuk çerçevesinde girişimler yapılması gerekmektedir. Bu sürecin kaçınılmaz bir parçası da Suriye ile diplomatik ilişkilerin düzeltilmesinden geçmektedir.
Ortak Akıl Politika Geliştirme Derneği olarak daha önce bu konu ile ilgili yaptığımız çalışma ve farklı siyasi partilerin görüşlerini aldığımız toplantılar neticesinde Türkiye’nin göçmenlere yönelik politikalarında kısa, orta ve uzun vadeli planlamalarını yapması ve bunun sosyal ve ekonomik sonuçlarını değerlendirmesinin önemi üzerinde durulmuştur. Belirsiz, kararsız, günü kurtarma ya da tartışmaları alevlendirmek yerine adım adım hangi politika araçlarının kullanılacağını içeren bir göç-mülteci programı hedeflenmelidir.
Bir diğer adımda kalıcı göçmen nüfusunun uyum sürecine yönelik politikalar hazırlanması olmalıdır. Entegrasyon, yani uyum politikalarının etkinliği toplumsal çatışma zemininin ortadan kalması için önem taşımaktadır.
Ülkemizin bu sorunları aşabilmesi, ulusal çıkarlarına göre yönlendirilebilmesi için kendisini güçlü kılacak bir hukuk devleti sistemine kavuşması ve saygın bir ülke konumuna gelmesi elzemdir. Anayasal düzenini çağın gereklerine göre reforme eden vatandaş ve insan odaklı sosyal bir hukuk devleti çalışmalarına hız verecek bir iktidar sadece ülke değil dünya barışına da katkı sunacaktır. Ülkemiz yeşil enerjiden eğitime tarımdan sanayiye son teknolojiden üretime saygın bir yerde olmalıdır. Eğer bunları başarırsa OAPG Derneği olarak, Türkiye’nin demokrasi ile yaşayarak, Avrupa’nın Avrasya’ya açılan bir kapısı olacağına inancımız ve umudumuz tamdır…